Bölüm 24

11K 833 66
                                    

Flasback (Nesli 12 yaşında)

"Baba lütfen! Yapmak istemiyorum." O kadar çok ağlamıştım ki artık aldığım nefes bile bana yetmiyordu.

"Cevap verme lan bana!"  Saçımı sertçe eline dolayıp çektiğinde elime zar zor sığan silahı düşürmek üzereydim. Beni kendine çekip silahı elime iyice oturttu.

"Düzgün tut şunu!" Ellerimin titremesini durduramıyordum bir türlü. Üstüne ağlamaktan görüşüm de bulanıklaşmıştı.

"Baba istediğin her şeyi yaparım ama bunu yaptırma lütfen!" Cevap bile vermedi. Arkasından yalvarmaya devam ediyordum ama oralı bile değildi.

Beni olduğum yerde bırakıp bağladığı, bana nefret dolu gözlerle bakan adamın arkasına geçti. Yarım saat önce, yine eğlence bahanesiyle beni zorla bu eve getirmişti.

Her seferinde işi o yaparken bu sefer benim elime vermişti silahı. Önceleri yardım etmek zorunda kalıyordum ama bu sefer direkt benim yapmamı istiyordu. Asla adam öldüremezdim ki ben.

"Eğer sıkmazsan adamı çözerim ve bu sefer o seni öldürür." Ellerim titreye titreye kaldırdım silahı tekrardan. Öldürmek istemiyordum. Ben birini öldüremezdim. Bunu yapamazdım.

"Hadi canım kızım, Gez göz arpacık unutma." Alaylı gülüşünü duymama rağmen ona bakmadan bağlı olan adama bakıyordum.

Korkuyordu ama yine de nefretle bakıyordu. Kurtulduğu an beni öldürebilecek kadar kötü bakıyordu hem de , babamın dediği gibi.

Babamın hakaretlerini duyuyordum sürekli. İstemsizce yavaş yavaş geriye gitmeye başladım kapıya doğru.

Daha fazla konuşmasına dayanamayıp son gücümle silahı kaldırıp babama doğrulttuğum anda kulağıma kahkahası doldu.

"Canım kızım babasını mı öldürecek?" Gözlerimden yaşlar akmaya devam ederken ona doğru bağırdım.

"BEN KİMSEYİ ÖLDÜRMEK İSTEMİYORUM!" Gözleri karardı anında. Ona karşı çıkmam en sevmediği şeylerdendi. Onu şuan vuramazsam beni öldüresiye dövecekti biliyorum.

Adamın sandalyesine eğilip kollarını çözmeye başladı hırsla.

"O zaman geberip git bi an önce. Dünya senin gibi bir salaktan kurtulsun!" Silah sanki elime yapışmış gibiydi. Ne bırakabiliyordum ne de kullanabiliyordum.

Adam serbest kalır kalmaz bana doğru gelmeye başladı büyük ve sert adımlarla. Saçlarımdan kavradığı gibi duvara fırlatması bir olmuştu. Başımı vurmanın acısıyla inledim. Hala silahı elimden bırakmamıştım.

Benim neredeyse 4 katım olan bu adam, nefes almadan beni döverken silah tutan elimi kendime siper ettim.

Babam beni kurtarmıyordu. Kenarda bizi izlerken o kadar eğleniyordu ki her acıdan inlediğimde gülüşü biraz daha büyüyordu.

"Ah canım kızım... Hala aklını kullanmıyorsun. Elindekini kullanmayı ne zaman düşüneceksin?" Adam hırsından beni döverken elimde tuttuğum silahı yeni fark etmiş gibi dövmeyi bırakıp silaha yeltendi.

Elimdekine o kadar sıkı sarılmıştım ki, adama karşı gücümün yettiği tek şey buydu. O çektikçe ben de kendime çekiyordum. Boğuşmaya devam ederken babam adamın kollarını arkasında birleştirip odanın bir köşesine götürdü.

Ağzım yüzüm kan içinde, dizlerim titreye titreye duvardan destek alarak kalktım.

"Daha fazla tutamam canım kızım. Kendini kurtaracak mısın yoksa burada ölecek kişi sen mi olacaksın?" Alaylı sözlerine karşılık bu sefer nefretle bakan bendim.  Hem ona hem de babama. O kadar büyük bir nefret besliyordum ki içimdeki ateş tüm odayı yakabilecek güçteydi.

Bir Aile Hikayesi (Neslişah Ver. 1.7)Where stories live. Discover now