15|Kimse benim eşimi üzemez

En başından başla
                                    

Bu hallerine sırıttıktan sonra utanmaması için ayakkabılarımı alırken ses çıkardım. Beni duyar duymaz yaprağı atıp hiçbir şey olmamış gibi davranacağını biliyordum. Öyle de oldu. Ben yanına adımlayana kadar ellerini cebine yerleştirmiş, irice açtığı gözleriyle gözlerime odaklanmıştı.

"Görüşmen bitti mi?"

"Bitti."

"Ne diyormuş Burcu?" az önceki olayı görüp görmediğimi test etmek ister gibi dikkatle süzüyordu beni. Utanmasını istemediğimden küçük oyunumu sürdürdüm.

"Birkaç sorun oluşmuş, onların haberini verdi."

"Hm, ne yapacaksınız peki?" şimdiden çatılmıştı kaşları, geri dönmeyi hiç istemiyordu çünkü.

Böyle kolaylıkla sinirlenebilecek bir havadayken otele gittiğimizde kutlama organize edeceğimi söylemek istemiyordum. Oraya gittiğimde Anıl'a duyurmadan birkaç saatliğine katılıp odamıza dönebilirdim bile. En azından burada geçirdiği tatilde kafasının rahat olmasını istiyordum.

"Gerekli şeyleri söyledim, Burcu halledecek."

"Sorun yok o zaman?" birkaç saat önce yaşadığımız duş alma olayına rağmen gülümsemeye çalışarak yaklaştı bana. Kolları omuzlarımı bulup hafif hafif okşadı. Yüzünün aniden değişmesine bakılırsa aklından hiç de masum şeyler geçmiyordu ve bu günlerdir böyleydi. Sadece elimi tuttuğunda bile etkileniyordu.

Sarılmak isteyip cesaret edemediğinin farkındaydım. Onu zorlamak istemediğimden kolumu beline dolayarak bedenlerimizi birleştirdim. O esnada esen rüzgar ağaçların tatlı hışırtılarını duymamızı sağlarken iki elimle de belini sıkıca sarmış, güzelimin dudaklarına eğilmiştim.

Onu her öpüşümde sanki çekilecekmiş gibi hissediyordum. Temastan kaçındığı günleri aşmış olmamıza rağmen hala içimde bir yerler bu korkuyu yaşıyordu. Bu yüzden çoğu zaman onun adımlarına karşılık veremiyor, sonrasında da kendimle kavga ediyordum.

Neyse ki korktuğum şey başıma gelmedi. Dudaklarımı kabul eden sevgilim omuzlarımda gezinen parmaklarını boynuma sardı ve başını hafifçe yan yatırarak daha rahat öpmemi sağladı. İncecik belini sarmayı seviyordum ama beni daha da deli eden şeyler vardı. Parmaklarımın dokunmak için yola çıktığı dolgun kalçası gibi.

Elimin kalçalarıyla temas etmesiyle Anıl'ın dudaklarımın arasına doğru inlemesi bir oldu. Uzun süre sonra duyabildiğim tatlı iniltisi beni kesinlikle şaşırtmıştı çünkü normalde bu kadar çabuk etkilenecek biri değildi. Hamilelik onu gerçekten fazlasıyla hassaslaştırmıştı.

Dokunuşlarımdan bu kadar etkilenmesi kendimi iyi hissetmemi sağladı. Tuhaf bir özgüvenle dolarak kalçasın daha sıkı kavradım. Bu hareketimle öne doğru savrulan bedeni bedenimle bir bütün olurken dudaklarını daha hızlı bir şekilde öpüyor, ıslak seslerimizin yaprak hışırtılarına karışmasını sağlıyordum.

Öpüşmeyi benimle öğrendiğini bilmek bile bana tarifi imkansız zevkler veriyordu. Lise üçüncü sınıfta kendimizce ayarladığımız bir buluşmada kollarımın arasında titreyen çocuğu nasıl öptüğümü dün gibi hatırlıyordum. Karşılık bile verememiş, öpücüğüm sonlanınca da elleriyle yüzünü kapatıp saklanmıştı. Şimdiyse o utangaç çocuk benim eşimdi. Karnında bebeğimizi taşıyordu.

Zihnim çok derin düşüncelerle meşgulken Anıl'ın dudaklarını neredeyse yemeye başladığımı ancak fark ediyordum. Hızıma yetişemeyen bebeğim sızlanmaya başlamış, omzumu sıkarak ayrılmak için kendini geriye çekmişti. Nefes nefese bir halde ayrıldığında şişmiş dudakları ve dağılmış saçlarıyla gözlerime bakıyordu. Bakışlarındaki tek şey saf arzuydu.

Bebeğimiz İçin • [b×b]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin