Bir isteğini halletmiştim, sıra diğer isteklerindeydi değil mi? O zaman onları da gerçekleştirecektim.

O isterdi, ben yapardım. Sanki bu konuma, bu zenginliğe, bu güce doğduğum günden beri sadece onun için gelmiştim. Öyle bir adanmışlık, öyle bir içimden taşan sevgi, öyle bir ömrümde olmadığım kadar romantik olma hali... Kendime hayret ediyordum ama attığım adımlar, onun için olduğundan sorgulamıyordum.

Her şeyin en güzelini hak ediyordu o. Dünden sonra bana söylemek zorunda kaldığı ve bizim tanışma olayımıza sebep olan olay için, onun arkadaş görünen düşmanlarını okuldan attırmıştım.

Gece boyu, resmi evraklar için bazı paracı sikikleri uykusundan uyandırmıştım. Benim güzelimi üzeceklerdi ve rahat uyku uyuyacaklardı öyle mi? Mümkün değildi.

Üniversiteye gelmiş, adam olmayı geç hâlâ insan olamamış varlıklar için, parayla susmayı düşündülerse yanılmışlardı. Ahsen'in küfür etmekten kaçınamadığı, o aynı cinsiyeti paylaştığım puşta, bir güzel dayak da çekmiştim. Bundan utanmıyordum. Yapmamıştım da demiyordum. Ahsen onu öldürdüğümü bile düşünüyor olabilirdi. O kadar değildi.

Evet, Ahsen de kendini koruyabilirdi ama nereye kadar? Böyle şekilsiz piçlere, kallavi bir tokat geçirecektin ki; bir daha iki not için değil Ahsen'e, hiç kimseye yamuk yapamasınlar.

Atlas, sinirimi görmüştü, yanımdaydı, benimle gelmişti ve o piçi bir güzel dövmüştü. Ben izlemiştim. İçinde meğerse biriktirdikleri varmış kardeşimin. Bir de bu hayatı sevmediğini söylüyordu. Tabi bu şiddetinde Ahsen'i sevmesi de etkili olabilirdi. Gevşek, kızı öyle bir sevmişti ki... Dosttan farklı bir gözle bakmasa da ona ayar olmadan edemiyordum! Kendini bana öldürtecekti! Bir de Ahsoş diyordu mal! Ona bir tek ben farklı seslenmek istiyordum! İçimde, ilk tanıştıklarında konuştukları gibi bir mağara adamı uyanıyordu.

Arada bir iki tokat çakmadım diyemezdim o velede ama güçlü görünmeye çalışıp, parasıyla hava atarken bana toslayan o piç, zaten çabuk pes etmişti. Biraz fazla puan almak için bu denli dövüleceğini hesap etmemiş olmalıydı. Yine de şanslı sayılırdı.

Onu bir mafya olarak değil, Uğur olarak kenara çekmiştim. Madem o sevgilisini korumak için bir kızı üzmüş, ağlatmıştı; ben de sevgilim için onu ağlatırdım. Bunda hiç sorun göremiyordum. Canımı sıkanın, canını sıkacağımı söylemiştim.

Ahsen, canımdı!

Artık o rezil herif de sevgilisi de, İstanbul'da başka bir üniversiteye mi giderlerdi yoksa toptan ülkeden mi siktirip giderlerdi onu, bu piçin göt korkusu belirleyecekti. Kıza dokunmamıştık ama sevgilisini görmesi bile onu yeteri kadar korkutacaktı emindim. Yaptıkları hırsızlıktan da ders almaları kaçınılmazdı.

Ahsen, bana o süre zarfında ulaşamamıştı. Sabah da, bir anda kaynaştığı kardeşlerime bir ayar çekmiş olmalı ki, Atlas'ın beni deli gibi uyandırmasından sonra kendimi gerçek bir pazar tatilinde bulmuştum. Sanki onlarla eğlenirken bir mafya değildim. Sanki ben gerçekten de yaşımı yansıtan alelade biriydim. Bir günü kendime ayırmak istemiştim. Sadece bir gün!

Ahsen'i beklerken de, Ömür ve Atlas daha yoldalarken, herkesten gizli bu sürpriz işine kalkışmıştım. Arabama yaslanmışken, telefonda, helikopter pilotuyla konuşuyordum.

Özkaralara ait olan helikopterin bakımlarının yapılması, yakıtının tam olması, Ahsen'in hevesini alana kadar bizi gezdirmesi önemliydi. Pilot bir sorun olmadığını söylüyordu. Yine de benim garantici yönümü bildiğinden, bugün tekrar kontrol edeceğini ve havanın durumunu da takip ederek, en geç yarına güzel bir şeyler ayarlayacağını söylemişti.

MAFYA BEY -TEXTING +18Where stories live. Discover now