four

221 34 13
                                    

Taehyung'dan

"Havada olan var mı?" Jungkook'un sorusuyla dürbünü göz hizamdan çektim ve kafamı iki yana sallayarak ona baktım. "Hayır. Hepsi düştü."

O elini sertçe saçından geçirirken dudaklarımı yalayıp devam ettim. "Güneydeyiz. Birkaç kilometre ötede bir dere var, oradan ilerlersek kuzeydeki yardım bölgesine ulaşabiliriz."

Gözlerimle onların tepkisini beklerken benden büyük gösteren, geniş omuzlu asker kafasını sallamıştı. "Pekâla, yola çıkalım o hâlde."

"Hyung oraya yürüyerek varabileceğimizi mi sanıyorsun? Bu adada çiğ çiğ yerler bizi." Jungkook saçını kaşımayı bırakıp oturduğu yerden hyunguna bakarken ben bakışlarımı Jennie'ye çevirdim. Boynuna astığı kamerasını sıkıca tutuyordu ve dalmış gibiydi. "Hey,"

Dalgın bakışları bana dönünce vücudumu tamamen ona çevirdim. "İyi misin?"

İç çekerek bakışlarını yine benden çekti. "Bunun cevabını şu an bende bilmiyorum."

Ona hak verircesine kafa salladığımda yanımdan geçerken konuştu. "Sana verdikleri onca para var ya, umarım değiyordur."

Yanımdan geçip gittiğinde gözlerimi devirdim ve kendimi Jungkook'un yanına, çimlere bıraktım. O ise ayağa kalkarken hâlâ yaşadıklarına inanamıyor olduğu belli olan ses tonu ve mimikleriyle konuşmuştu. "Bakın bu gördüklerimiz normal değil, tamam mı? Böyle şeyler aslında olmaz."

***

Albayın yanına ilerlerken yolun uzun olduğunu anlamıştım. Helikopterlerimiz farklı yerlere düşmüştü ve biz sağ kalanlar olarak bir araya gelme kararı almıştık.

Şu an ise tek başıma albayın grubunu bulmak için yürüyordum.

"Hadi ama Yoongi. Böyle bir durumda nasıl iştahın olabilir ki?"

"Yaşayanlar yemek yer." Duyduğum erkek sesleriyle yaklaştığımı anlamıştım ve derin bir nefes almıştım. Elimdeki telsizi dudaklarıma yaklaştırıp konuştum. "Yanınıza geldim albay. Birkaç metre ötedeyim."

Telsizi yeniden giydiğim pantolonun kemer kısmındaki alana tıkıştırdığımda gördüğüm manzarayla duraksamış ve laflarına kulak kesilmiştim. Çimlerin üstünde duran ve önündeki askere sitemle bakan bir diğer asker lafına devam etmişti. "Az önce, bina boyutundaki bir maymun tarafından düşürüldük."

Düşmüş ve parçalanmış olan helikopterin üstüne kurulmuş adam ise diğerine göre daha açık tenliydi ve elinde konserve yemeği vardı. Ona sitem eden kişiye bir bakış atarak. "Evet. Garip bir karşılaşmaydı." demişti.

Hafifçe gülüp onlara yaklaştığımda çimlerin üstündeki asker siper alır gibi olmuştu ancak ekipten biri olduğumu görünce rahatlamıştı. Arkadan albay ve geri kalan tek tük kişi gelmeye başlayınca albaya bakarak ellerimi ceplerime koydum. "Ölmediğini görmek güzel."

Kafasını iki yana sallayarak ellerini arkasında birleştirmişti. "Şakanın sırası değil."

Ciddiydim oysa ki.

Devam etmesi anlamında kafa salladığımda gözlerini bana kenetlenmişti. "Kaç kişi kaldı?"

Düşünürcesine bir surat ifadesi takındığımda içimden aklımdaki isimleri topluyordum. "Tam olarak on kişi."

Dudaklarını ıslatıp daha sakin bir şekilde konuşmuştu. "Kaç kişiydik?"

Yutkunup aklımdaki sayının dudaklarımdan dökülmesine izin verdim. "On yedi."

Etrafı sessizlik kaplarken Namjoon sinirle gözlerini etrafta gezdirip dişlerinin arasından mırıldandı. "O iti bu adaya gömeceğim."

"Ama plan bu değildi?"

Az önce gördüğüm çimlerin üstündeki asker konuşunca Namjoon ona bir bakış atmıştı. "Planları ben yaparım Jimin ve şu an planı değiştiriyorum. Bu adadan, o maymunun cesedini görmeden gitmeyeceğim."

***

Jennie'den

Bu büyük adada sürü gibi yürürken kimsenin bu gördüklerimizi sorgulamamasına şaşırıyordum. Hayatlarında kaç kere dev maymun görmüşlerdi? Kaç kere helikopterleri o maymun tarafından düşmüştü? Cidden çok sakin karşılıyorlardı.

Ayaklarıma bakarak yürümeye devam ederken duyduğum haşırtı sesiyle yanımızdaki göle bakmıştım. Baktığım zaman gördüğüm şeye anlam veremezken giderek bize doğru yaklaştığını görmemle şaşkınlıkla yanımdaki Taehyung'un kolunu dürtmüştüm. Bana döndüğünü hissettiğimde yaşadığım korkuyla gözlerine bakmıştım. "Oradaki şey bize yaklaşıyor."

Parmağımla gölü gösterdiğinde bakışları oraya dönmüş ve olduğu yerde durmuştu. Diğerlerinden biraz ileride olduğumuz için bizim durduğumuzu görmüşlerdi ve Namjoon anında kaşlarını çatmıştı. "Ne oldu?"

"Kıpırdamayın." Taehyung'un sessizce söylediği şeyden sonra gölden gelen büyük sesle çoğu kişi hemen silahlarını çıkartıp oraya yönelmişti. Ben korkuyla gelen şeyi incelerken biz onun pekte umrunda gibi görünmüyorduk. Bu da aynı o maymun gibi bir yaratıktı, sanki gergedanın devasa hali.

Burada hiç normal şeyler dönmüyor, diye düşündüm.

Kimseden ses çıkmazken yaratık gölden çıktı ve ağır adımlarla ormanlık alana ilerledi. Hepimizi tek ayağıyla ezecek büyüklükteki bu şey bir an gözüme sevimli geldiğinde hafifçe gülümsedim. Ne olmuştu da böyle anormal bir şeye dönüşmüştü bilmiyorum ama bize zarar vermeden geçip gitmesi beni rahatlatmıştı. "Gitti."

Gözden kaybolan yaratıkla herkes derin bir nefes alırken, "En azından bizi yemedi." diye bir cümle duymuştum. Bunu söyleyen kişiye baktığımda gergince gülümseyen bir askerdi. "Burada yem olmayız değil mi albay?"

Albay her zamanki gibi çatık kaşlarıyla bakmıştı askere. "Bu adadan geri kalan herkes sağ çıkacak, endişelenme."

"Çok emin," Yanımdaki mırıldanmayla kafamı bu sefer Taehyung'a çevirince hala onun kolunu tuttuğumu fark etmiştim. Hızla kolunu bırakırken hafifçe güldüğünü görmüş ve gözlerimi devirerek benim dışımda burada kalan diğer kız olan Jisoo'nun yanına ilerledim.

Yanına geldiğimi gören Jisoo başıyla selam verince ben de karşılık verdim. O sırada Jungkook ileri atlayarak, "Tam gaz ileri!" diye bağırmıştı. Herkes buna gülünce bu insanlardaki ciddiyetle nasıl hayatta kalacağımızı sorgulamaya başlamıştım.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Dec 14, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

skull island .·ٜ۬・ taennieWhere stories live. Discover now