one

534 57 4
                                    

Yıl, 1989

Rất tiếc! Hình ảnh này không tuân theo hướng dẫn nội dung. Để tiếp tục đăng tải, vui lòng xóa hoặc tải lên một hình ảnh khác.

Yıl, 1989

Masanın başındaki koltukta oturan esmer, kırkına gelmiş, sakalları çıkmış ve çatık kaşlı adam ellerini birbirine bağladı. "Sizi çok önemli bir şey için çağırdım, Albay Namjoon."

Uzun masadaki bir diğer kişi ise diğer adamdan daha beyaz tenli, genç, çekik gözlü ve neredeyse pürüzsüz yüzlü biriydi. "Konu nedir?"

Yaşlı adam ayağa kalkarak masadaki küçük kumandayı aldı ve dev ekranı açtı. Ekranda beliren adayı gören genç adam, kaşlarını kaldırarak ekrana bakmaya başlamıştı. "Buranın neresi olduğunu biliyor musunuz?"

Genç adam, yaşlı adamın sorusuyla kafasını iki yana sallamış ve devamını beklemeye başlamıştı. "Burası, hakkında bir şey bilinmeyen bir ada. Haritalarda yok, hiçbir yerde ismi de geçmemiş. Hakkında tek bilinen şey ise, gidenin bir daha dönemediği bir yer olduğu."

Albay soğukkanlılığını korurken başını dikleştirmiş, tek kaşını kaldırmıştı. "Sıradaki görevimiz mi?"

Yaşlı adam gülümseyerek ekranı kapatmış, gözlerini ona dikmişti. "Hemen kabul ediyora benziyorsun."

Albay alayla gülümseyerek kafasını iki yana sallamıştı. "Ne kadar teklif edeceksin onu bekliyorum."

Yaşlı olan hafif ciddileşerek koltuğuna oturmuştu. "Bu adaya gidip ne olduğunu öğrenmek senin ve ekibin için çok büyük bir şans. Adaya sadece bizim adamlarımız rastlamış ve adanın görüntüleri sadece bizim elimizde. Yakında Rus kuvvetleri buraya uğrayacak, görüntülerin onların eline geçmesini mi tercih edersin?"

Namjoon da ciddileştiğinde karşısındaki General Min Ho, işaret parmağını masaya bastırarak gözlerinin içine bakmıştı. "Alacağın ün, sana her şeyi getirecek. Tek yapman gereken..."

General masanın üstündeki fotoğrafları Namjoon'un önüne atmıştı. "Orada ne halt döndüğünü öğrenmek."

***

"Hadi be oradan. Yüzünü bile unutmuştur." Genç asker, arkadaşının omzuna alayla vururken ondan daha küçük olan sırıtarak omzunu tutmuştu. "Hyung daha yeni fotoğraf gönderdim ona, fotoğrafımla yattığına kalıbımı basarım."

"Kim bilir ne gönderdin Jungkook." Elinde çikolatasıyla koltuğa oturan sarı saçlı çocuk koltuğa kendisini atarken arkadaşına bakmıştı. "Sen çok fenasın."

"Yapmayın ya, zaten iki gün sonra güzel yüzünü göreceğim. Şimdi yüzümü unutmasının ne önemi var?" Bir tanesi kolunu Jungkook'un omzuna atarken iç çekmişti. "Bende Amerika'dan dönen abimi merak ediyorum. Umarım boyu kısalmıştır."

"Hep ondan kısa kalacaksın Hoseok, boşuna konuşma." Beyaz tenli bir çocuk yanlarına otururken Hoseok kaşını kaldırarak ona bakmıştı. "Daha gencim ben, uzayacağım elbet. Hem sen kendine bak Yoongi, omzuma anca geliyorsun."

skull island .·ٜ۬・ taennieNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ