Zamir'in boynumdaki teması durdu. Yüzlerimizi aynı hizaya getirdi, gözlerimizi birbirine kenetledi. "Bu da nereden çıktı?"

"Bilmiyorum..." İç çektim. "Gitme lütfen. Yalnız bırakma beni."

Parmağı kıvırcık saç tutamlarımdan birine dolandı. Saçlarımı sanki Umut'un ipek gibi saçlarını okşuyormuş gibi okşadı yine.

"Küçük kız çocuğu," deyip saçlarımı okşadığı an düştü zihnime.

"Eskiden hep dedem okşardı."

"Bundan sonra ben okşayacağım."

Haklıymış. O günden sonra saçlarımı hep Zamir okşamıştı.

"Bunu konuştuk ya. Hiçbir yere gitmiyorum."

"İznin doğuma kadar," diye hatırlattım ona.

"Tamam ama doğumdan hemen sonra görev olacak diye bir şey yok."

Tek kaşım havalandı. "Ya olursa?"

"Yurt içinde olması talebinde bulunacağım," dedi milyonuncu kez. "Ve nereye gidersem, sizi de götüreceğim."

Boynundan tutarak onu mümkün olduğu kadar kendime çektim ve sıkıca sarıldım. "Beni yalnız bırakma," dedim. Bu cümleyi kaçıncı kez kurduğumu artık sayamıyordum. Tüm korkularımı yenip bu korkunun boyunduruğu altında yaşıyordum uzun bir süredir. "Sensiz ona bakamam."

"Bensiz de bakarsın," diyerek kaybettiğim gücümü bana kazandırmak için çabaladı yine. Elleri belime doğru kaydı, dudakları saç diplerimde dolaştı. "Bensiz de başarırsın. Ama yine de yanında olacağım. Kötü şeyleri düşünmekten vazgeç, keçi."

"O zaman sen niye varsın ya?" diyerek onu ittirdim. "Madem sensiz de yapabilirim, sen niye varsın? Kocam değil misin sen benim? Yoksa beni aldatıyor musun, Zamir? Yoksa beni ve oğlumuzu terk edeceğin için şimdiden motive mi ediyorsun?"

Zamir'in çenesi şaşkınlığından dolayı kucağına düşmek üzereydi.

Cebimdeki telefonu hışımla alıp Turan'ı aradım. Telefonu ikinci çalışta açıp, "Dayı mı oldum?" diye sordu hevesle.

"Turan! Zamir bana onsuz da bebeğimize bakabileceğimizi söyledi!"

Turan kısa bir süre sustu. Sanırım kurduğum cümlenin anlamını çözmeye çalışıyordu. "Eee?"

"Beni terk edecek!" diye bağırdım. "Gel buraya..."

Telefonu Turan'ın yüzüne kapatarak son aramalardan Çilek Reçelim diye kayıtlı olan Baran'ı aradım. Zamir sessizce beni izlerken ben dolan gözlerimi sildim elimin tersiyle. "Nazçem? Yine ne aşerdin güzel kardeşim benim? Yemin ederim, son iki kavanoz çilek reçelimiz kaldı. Canımı iste, onları isteme."

Burnumu çekerek, "Baran," dedim. "Gelsene bize. Zamir beni terk edecek. Ben Bilal'e nasıl bakarım tek başıma?"

"Yine mi ya?" Baran derin nefes aldı. "Nazçem, yine tuttu mu keçi inadın? Öyle demek istememiştir, sen yanlış anlamışsındır. Seni terk etmeyecek."

"Anladım," diyerek gözümden düşen damlaları silmeye çalıştım tek elimle. "Sen de beni terk edeceksin. Mersin'e mi gidiyorsunuz? Zamir de Ankara'ya gider kesin. Ben burada tek kalırım."

"Naz," dedi iç geçirerek. "Vallahi bir yere gitmiyoruz, güzelim. Hiç sensiz olur mu?"

Bu sefer gözyaşlarım yanaklarıma şiddetli bir yağmuru andırır gibi düşmeye başladı. "Ben olmadan siz zaten beraberdiniz."

HALEFWhere stories live. Discover now