Alayına Karşı| 2.1

4.1K 633 278
                                    

Aylar sonra, yine yeniden. Herkese selam.
Kaç kişi kalmışızdır şu mecrada, şu kitabın bölümleri arasında bilmem ama hala eskilerden birkaç kişi dahi varsa, her birinize en içten teşekkürü kendime borç bilirim.  

Kolay şeyler yaşamadım, atlatmadım. Açık konuşmak gerekirse hayatım kötü giderken her insanın olduğu gibi benim de önce  aklıma kitaplarım gelmedi ve böylece uzun bir süre burayı boşlamış oldum ama beni dinleseniz biliyorum ki siz de hak verirdiniz.

Çok uzatmak istemiyorum. İşte. Yeniden sizlerle beraber: Alayına Karşı-2

Şimdiden keyifli okumalar! Yorum yapmayı, oy vermeyi unutmayın olur mu? Sizleri çok ama çok seviyorum!

Kazadan yedi ay sonra...
Son,

Evet. Bu kez sıradan bir "son"la başlıyordum hayata. Hayata bir"son"la başlanmazdı elbet ki. Bunun tabii ki de farkındaydım ama hayatımın tümüne olmasa da ikinci yarısına işte böyle; bir "son"la başlıyordum.

Bilirsiniz işte, klasik ve herkesin bildiği ama kimsenin zerre umursamadığı bir gerçek vardı şu hayat denilen saçma düzenekte; her son yeni bir başlangıçtı.

Ölmemiştim. En azından bunun farkındaydım. Yani en azından ölmediğimi düşünüyordum çünkü saçma bir şekilde bedenimi hissedebiliyordum. Ölmüş olsam muhtemelen bedenimi hissedemezdim sonuçta bedenim toprağa karışmış olacaktı.

Evet, bu saçma çıkarımlarıma bakılırsa hala hayatta, yaşam oyununa devam ediyordum. Sadece tek sıkıntı ben oyunda saf dışıyken oyunun ne kadar ilerlediğine dair hiç bir fikrimin olmamasıydı.

Gözlerimin üzerine beton dökülmüş, üzerine şehirler inşa edilmiş gibiydi. Kirpiklerim birbirine kenetlenmiş gözlerimi açmak için ekstra güç gerekiyordu sanki. Uykuyla uyanıklık arasında iki tarafa çekiliyordum. Ne deniliyordu buna... Heh! Buldum işte: Araftaydım. Doğru kelime bu olmalıydı.

Yorgundum ve... Gözlerimi açamıyordum. En azından buna gücüm yoktu.

"Ah, sonunda!" Yabancı bir kadın sesi kulaklarımdan içeriye süzülüp adeta beynimi tırmaladı. Bir sesin beni bu denli rahatsız etmesi normal miydi? "Sonunda uyanıyor işte." Diyerek de sözlerine devam etti. Duyduğum tek ses bu değildi lakin, şu an kulağıma net bir şekilde gelen tek ses buydu. 

Aslında o da bulanıktı. Sanki bir rüyadaydım ve herkes bana dışardan sesleniyor gibiydi. Sesler beynimde  duvara çarparcasına yankı yapıyordu. Kafamın içi terk edilmiş boş bir araziden farksız değildi, bomboştu. Tamamiyle algılarım kapalıydı. Bilincinin kapalı olduğunu bir insan bilinçli bir şekilde fark edebilir miydi herhangi bir fikrim yoktu ama eğer insan kendi kendine bunun farkına varabiliyor ise şayet kesinliklikle bilincim kapanmış, hatta kepenk falan indirmiş olmalıydı.
 
Elimi kaldırmaya çalıştım ama elimin üzerinde de bir ağırlık var gibiydi. Hareket edememek beni daha da çok yorarken durakladım.

Ne olmuştu bana böyle? Bir enkaz altında mıydım yoksa bedenimde ağır bir hasar falan mı vardı ya da hiç biri, sadece belki de sıradan küçük bir yorgunluktu.

Kendi kendime girdiğim bu savaş sırasında az önce terk edilmiş bomboş bir araziye benzettiğim zihnimin içinde sesler duyulmaya başlandı.

Farklı ve net seslerdi. Sanki biri kulağımın dibinde fısıldıyordu. Hayır; bu sesler dışarıdan gelmiyordu. Bu sesler zihnimden geliyordu. Beynimin içinde boş bir odada en ufak bir "tık" sesinin dahi dört duvar arasında yankılanıp kocaman bir gürültüye dönmesi misali beynimdeki seslerde yankılandıkça daha da gürültülü bir hal almaya başlamıştı.

Alayına KarşıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin