-1-

742 50 45
                                    

Nefes nefese kalmıştım.

İçime çektiğim hava bana yeterli gelmiyordu. Elimi göğsüme koydum. Belki bu acı geçer diye.

Nefes aldığımı hissetmiyordum. Tıpkı yaşadığımı hissetmediğim gibi.

Gökyüzüne doğru yalvardım. "Tanrım... neden?"

Sesim kısılmıştı. Ama ağlamaktan değil. Keşke ağlayabilseydim. Belki o zaman omuzlarımdaki yük biraz daha hafiflerdi.

Ben korkaktım. Her şeyden kaçacak kadar korkak.

Bayık bakan gözlerimle yolda ilerlemeye devam ettim.

Evden çıkmadan önce içtiğim anksiyete haplarım işe yaramıyordu. Hiçbir şey işe yaramıyordu. Psikiyatristim birkaç hafta önce ilaçlarımın dozunu arttırmıştı. Yine de iyi gelmiyordu. Zaten minik haplar sadece beynimi uyuşturuyordu.

Kendimi eve nasıl attığımı hatırlamıyordum.

Sarı saçlarım, beyaz tenim, renkli kıyafetlerim, ruhum... hepsi siyah boyayla kaplıydı.

Küvetin içinde biraz daha kıvrılıp acı içinde hıçkırdım. Neden? Neden...

Aklımdaki tek soru buydu.

Keşke hep çocuk kalsaydık, sonsuza kadar çocuk olsaydım. Hiçbir derdim olmasın isterdim.

Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim ve burnumu çektim. Anksiyetem fazlasıyla artmıştı, kendimi sakinleştiremiyordum hiçbir şekilde. Nefesim daralıyordu. Nabzım yavaşlıyordu.

Elimi zar zor kaldırarak çeşmeye uzandım. Ufak hareketlerle musluğu açarken soğuk suyun küvete dolmasını izledim. Yavaş yavaş yükseldi. İlk başta bacaklarıma, sonra belime, daha sonra da göğsüme kadar geldi buz gibi su.

Başımı geriye yasladım ve kendimi yavaşça soğuk suya bıraktım. 

----

Çıplak omuzlarıma sarılı büyük eller beni suyun yüzeyine çekmişti. Tek hissedebildiğim şey buydu. Uğultu çok fazlaydı. Ciğerlerim oksijensizlikten dolayı yanıyordu.

Göğüs kafesimde ritmik baskılar oluşmaya başlayınca istemsizce hayata dönüyormuş gibi hissettim. Hayır, hayır. Geri dönmek istemiyordum ama biri bana bunu zorluyordu. Kalp masajı yapan yabancı elleri itmek istedim, yapamadım.

Ciğerlerime kaçan su öksürüklerimin arasından dışarı çıktı. Gözlerimi sıkıca kapatıp doğrulmaya çalışırken bu sefer büyük eller tişörtümün yakasını kavradı ve beni sarstı.

"Kimsin sen?! Lanet olsun, biraz daha geç gelseydim seni kurtaramayacaktım!"

Kim olduğumu bile bilmeyen biri beni kurtarmaya mı gelmişti? Hem de kendi evime. Tanrım... Lütfen beni yanına almadan önce bana izlettiğin alternatif bir yaşamım olsun.

"Aç gözlerini, lütfen aç. Namjoon!" Seslenen kişiyi ve seslendiği kişiyi tanımadığıma adım kadar emindim. Ama bu iki adam evime nasıl girmişti? Burada ne işleri vardı?

Hafifçe gözlerimi araladım. Buğulu bakışlarımla hiçbir şeyi seçemiyordum. Bir tek, karşımda bana korku ve şaşkın gözlerle bakan adamı görebiliyordum. "Hey, iyi misin?"

Ellerimle koluna tutunmayı denedim ama başarısız oldum. Doğru düzgün hiçbir tepki vermeyen vücudum geniş omuzlu adamın üstüne yığıldı. Ve dünya tekrardan karardı.

----

Gözlerimi rahatsız eden beyaz ışığa lanetler okudum. Gerçekten, neredeydim ben böyle? Gözlerimi ne kadar aralamak istesem de yapamadım. Tüm enerjim çekilmişti. Parmaklarımı oynattım hafifçe. Sanırım yaşıyordum. Ölmemiştim.

Forever Young • JiroseWhere stories live. Discover now