C7

357 31 39
                                    

Sarışın, akşam sularında odasında oturmuş bugün yaşadıklarını düşünüyordu. Jonathan'a şirinini incittiği için sövse mi, yoksa yakınlaşmalarına yardımcı olduğu için teşekkür mü etse bilememişti. Sonuçta onun sayesinde Harry artık onun varlığından haberdardı. Üzerine elini tutmuş ve ceketini kabul etmişti. Hala daha içi içine sığmazken gün içinde yaşadığı o yoğun duygular asla durulmamıştı. Hatta içinde tutmaktan patlayacak dereceye gelmişti. En yakın arkadaşı odaya gelme zahmetini gösterse çığlık atarak herşeyi anlatıp biraz olsun sakinleşecekti ama pekte gelmeye niyeti yok gibiydi.

Bunların dışında sarışının merak ettiği bir şey daha vardı. Şirininin gerçekten hiç arkadaşı yok muydu? Yurt odasında ki kişiyle de mi yakın değildi? Sonuçta Draco her zaman onu kurtarmak için orada olamazdı. Yani ona sorsanız zevkle kabul ederdi ama Harry'nin pekte kabul edeceğini düşünmüyordu. Ya arkadaş edinecekti ya da kendini korumayı öğrenecekti. Bir karar vermeliydi.

"Ben geldim!"

"Neredesin sen? Çabuk otur konuşmamız gereken şeyler var!"

"Draco, inan bana konuşmamız gereken konu ne ise çok merak ediyorum ama daha önemli meselelerimiz var."

Sarışın esmer arkadaşının cümleleri üzerine gözlerini devirmişti. Blaise'in derdi ya da sıkıntısı hiç bitmezdi ki zaten. Draco'nun anlatacakları hep ikinci planda kalırdı. Gerçi sarışının meselesi genelde olmuyordu ya, neyse..

"Yine ne oldu Blaise? Önceden söyleyeyim, başın belaya girdiyse kapı tam arkanda. Benimle hiç işin yok."

Blaise hızla gelip sarışının tam karşısına oturduktan sonra, belini duvara yaslamış ve sarışının elindeki yeni yapılmış kahveyi alarak büyük bir yudum almıştı. Sıcacık kahve kokusunu derin bir nefesle içine çekerken grilere odaklanmıştı.

"Bir hafta."

Draco duyduğu şey üzerine çatılan kaşlarıyla kısa bir an düşünmüştü. Bir haftada ne olmuştu ki?

"Ne bir hafta?"

"Bir haftadır kimseyle birlikte olmadım Draco. Şu genç ve taş bedenim tam bir haftadır mağdur. Hayatımda etkilemeye çalıştığım en zor insanla karşı karşıyayım ve çıldırmak üzereyim."

Sarışın duyduğu şey ile derin bir nefes alırken sinirle kapanan göz kapaklarına engel olamamıştı. Gerçi bunu neden tahmin edememişti ki? Blaise'in seksten başka düşündüğü bir şey mi vardı sanki?

"Blaise, şu kapıdan siktir olup gider misin? Bende önemli bir şey zannettim ya!"

Esmer çocuk derdini anlamayan arkadaşına uzun uzun bakarken alt dudağını büzmüş ve başını hafifçe eğmişti. Bu mesele onun için fazlasıyla önemliydi. O Blaise Zabini'ydi, bu zamana kadar hayatında ki kimseyi etkilemek için bir haftasını vermemişti!

"Galiba kartları açık oynama zamanım geldi."

"Ne kartından bahsediyorsun?"

"Duygusal bir insana benziyor, Draco. İnsanlara güveni pek olmasa da onu sevdiğini söyleyen birine karşı koyabileceğini düşünmüyorum. Yalnız kalma korkusu var."

Sarışın ardına kadar açılmış gözleriyle arkadaşına bakarken bu kadarının da fazla olduğunu düşünüyordu. Bu resmen insanların duygularıyla oynamaktı.

"Böyle bir şey yapamazsın Blaise! Sende olmasa da normal insanların duyguları vardır. Sonrasında yaşanabilecekleri tahmin bile edemezsin. Hem sevgilisi olduğunu söylememiş miydin?"

Blaise başını onaylarcasına sallarken bir süre sarışın arkadaşına bakmıştı. Bunun üzerine düşünmesi gerekiyordu. Aslında sarışın haklı sayılırdı. Harry zaten insanlara güvenen bir tip değildi. Bu şekilde bir yol izleyip sevgilisine rağmen amacına ulaşsa bile arkasında bir enkaz bırakacağına emindi. Belki de bir daha kimseye güvenemeyecekti.

Cliche LovesDonde viven las historias. Descúbrelo ahora