Bölüm 20: Oyun

20.3K 731 144
                                    

Mini not: birkaç yorum bırakırsanız beni çok mutlu edersiniz✨

Gözlerim, kan çanağı. Öfkeden, yorgunluktan ve düşünmekten.

Elimdeki parçalara yırdığım kutuya baktım. Saç telini ait olduğu yere geri koymuştum. Evime kadar girmiş olan bu kadının, kedinin fareyle oynadığı gibi benimle oynadığını henüz yeni fark ediyordum.

Hep yaptıklarını görmezden geldim, uydurduğu bahaneleri kabullendim ama bu çok fazlaydı. Evime girmesinin, o saçın orda olduğunu bilip almasının asla mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünmüyordum. Neyin içine düştüğüm hakkında en ufak bir fikrim yok. Ya batacaktım ya çıkacaktım. Fakat nasıl bu kadar kör olduğumu bilmiyorum.

Cebimdeki telefonu sakince çıkardım ve numarasını tuşladım.

Aradığınız numara kullanılmamaktadır.

Aldığım cevap beni şaşırtmadı desem fazla mı normal karşılamış olurdum? Zaten evime kadar girmeyi başaran birine neyin yakışı yakışmayacağı, neyi yapıp yapmayacağı az çok belliydi.

Telefonu kapattım, avuçlarımın içerisinde sıktım. Bu sefer gözlerim Fırat'ın numarasına gitti.

"Efendim kardeşim?" beni bekletmeden açması içimi rahatlatmıştı.

"Senden bir şey isteyebilir miyim?"

"Elbette. Sorman hata." ne zaman sıktığım bilmediğim kaslarını gevşettim. "Sana WhatsApp üzerinden atacağım numara ve instagram adresini inceler misin? Bir konum ya da kişi neyi bulursan benim için çok değerli." dediğimde itiraz etmeden beni onayladı ve telefonu kapatıp gerekli şeyleri ona gönderdikten sonra gözlerim odanın içerisinde gezindi. Görünürde her yer temizdi ama asla ona güvenmiyordum.

Artık değil.

Tüm odaları tek tek gezdikten sonra lavaboya girdiğimde aynanın üzerine yapıştırılmış notu görünce kısa bir an duraksadım. Ayaklarıma kal gelmiş gibiydi. Ne geri ne ileri gidebiliyorum ama toparlanmam uzun sürmedi. Notu hızlıca yapıştığı yerden söküp aldım.

Bilgisayarını aç.

Sadece bu yazıyordu.

Sadece evde kullandığım, iş yerine götürmediğim bilgisayarımı açtığımda başta beni karanlık ekran karşıladı. Fakat hemen sonrasında oynatılmaya başlayan görüntüler iledieseklerimi dizlerime dayayıp öne doğru eğildim ve avuç içlerini birleştirip tek yumruk halinde olan elimi çenemin altına yasladım. Şimdi gözlerim direkt ekrandaydı.

Gergindim ama korkmuyordum. Oldukça sinirli olduğumu da inkar edemem. Aptal yerine konmak kadar iğrenç bir şey yoktu. Ne zaman insanları hayatımın bir köşesine yerleştiren hep bir şeyler yaşadığımı fark ettim. İnsanlara güvenmemekte yine ve yine haklı olmak üzücüydü.

Video kendi kendine oynamaya başladı. Karşımda, bir koltukta deri kıyafetleriyle oturmuş ve kafasındaki siyah kar maskesi ile kameranın odağında bakan kızı gördüm. Artık kadın olup olmadığından bile şüphe ediyordum. İşini o kadar profesyonelce yaptı ki her şey yanıltmaca olabilirdi.

"Merhaba Baybars, uzun zamandır görüşemiyoruz." kendi sesi değil, robotik bir sesti. Her şeyin önlemini almıştı. Bu kaydı bir polise götürebileceğimi, ya da birilerine verip araştırmalar yaptırarak ses tonundan gerçek kişiyi bulmamı sağlayacağımı biliyordu.

Sıradan siyah bir koltukta bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. Arka plan tamamen simsiyahtı. Kendi de siyah olmasına rağmen yine de oldukça iyi gözüküyordu.

"Şu an kendine lanetler yağdırdığı biliyorum. Bana inanarak en büyük hatayı yapman seni öfkelendiriyor. Fakat sana yaklaşımım asla sahte değildi, öncelikle bunu bilmeni isterim."

Hala ona inanmamı bekliyor olması komikti değil mi?

"Aslında planlarım arasında sen yoktun. Seni karıştırmayı, tekrardan her şeyi gün yüzüne çıkarmayı ve artık düzene soktuğun hayatını alt üst etmek istemezdim, üzgünüm." dedikten sonra derin bir nefes aldı. Nerden başlaması gerektiğine karar veremiyormuş gibiydi. " Her şey, yapacağım şeyleri renklere göre yapmak istememe başladı. Bana bu ilhamı, sevgilin için tasarladığın ve göğsünün hemen altına yaptığın  gökkuşağı dövmesi verdi. İnkar etmeyeceğim."

Hiçbir şey anlamıyorum. Ne planından bahsediyor?

"Beni şu an anlamıyorsun ve son ana kadar da anlamayacaksın. Renkler azaldı, sen onların kaderini oluşturdun. Artık kalan renkleri ben kendi kafama göre seçip sana hediye göndereceğim. Son hediyemde beni anlayacaksın. O güne dek yapmanı istediğim tek şey, bir hikaye yazman. Kısa ve öz bir hikaye. Başrolünde sen ve Mahi olmalı, onunla yaşamak istediğin hayatı yaz. Yazmam diye inat etme, zamanı geldiğinde yazmadığın için pişmanlık dumanı istemem. "

Ellerim ayaklarım titrerken duyduklarımın başımı git gide ağrıttığını fark ettim. Hiçbir şey anlayamamak ve bilmemek o kadar sinir bozucuydu ki şu an bilgisayarı kırmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Her şey Mahi için Baybars, bunu bilmen yeterli. Son, yakın ve son, yıkım. "

Son sözlerini fısıldayarak söyledikten sonra ekran aniden karardı ve video bitti. Ekrana öylece baktım, bomboş hiçbir şey anlayamaz bir şekilde. Tuşlara bastım, bilgisayarı açtım ve ana ekranıma özel klasör olarak eklenmiş dosyaya tıkladım.

Dosya içeriğinde şöyle yazıyordu;

Sıradaki renk, Yeşil.

***

Size ortalık karışacak demiştim.

Bu texting yazarken amacım nabzı hep yüksek tutmak ve ilginç bir konu ortaya çıkarmaktı. Basit aşk textinglerinden olsun istemiyorum umarım bunu başarıyorumdur.

Sizce neler oluyor? Yeliz, aslında Yeliz mi? Neden Mahi için uğraşıyor?

İnstagram üzerinden ufak spoiler verebilirim bilginiz olsun.

Yıldıza basmayı unutmayın❤️

İnstagram :crktulay
Twitter :crktulay

XI ' Vahşi ' +18Where stories live. Discover now