chapter 15

79 10 33
                                    

"Lisa burasını tutar mısın?" Mark'la okula geldiğimizden beri neredeyse bizim boyumuzda olan üç tane devasa posteri asmaya çalışıyorduk. Tam bir köşesini yapıştırıyorduk, başka bir köşesinden çıkıyordu. Sonuncuya geçmiştik ama bir türlü yapışmıyordu.

"Oldu." dedi ellerini yavaşça posterden çekerken. "Okulda başka biri mi yok bunları yapacak, şaka gibi her şeyi bize yaptırıyorlar." diye konuştum. Mark hâlâ inanamamış gibi astığımız postere bakıyordu. "Oldu cidden." dedi şaşkınca. Güldüm.

"Jeno gelmedi mi?" Tamamen başka bir konuya atladığında şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak ona döndüm. Hâlâ aralarında ne olduğu öğrenememiştim, Jeno üzgünken sormak gibi bir saçmalık da yapmak istemiyordum. "Ben buraya gelirken gelmemişti." dedim uzatmak istemediğim için.

Mark'la ne zaman Jeno hakkında konuşsak fazlasıyla geriliyordum.

"Anlatmadı mı sana?" diye sordu. "Neyi?" dedim. Neyden bahsettiğini biliyordum, sadece konuşmak istemiyordum. Anlatacağı her neyse Mark'dan duymak yerine Jeno'dan duymayı tercih ederdim.

"Neden konuşmadığımızı..." diye mırıldandı. "Jeno'yla kız kardeşim hakkında, onların arasında ne olduğunu biliyor musun?" diye sordu ardından da. İstemsizce kalbimin teklediğini hissederken derin bir nefes aldım.

Gerçekten konuşmak istemiyordum, arkadaşlarımın başına gelenlerden sonra yeni bir şeyi daha kaldıramayacaktım. "Mark." dedim. "Jeno'dan dinlesem daha iyi olur sanırım."

***

Dersin başlamasına on dakika kalmasına rağmen Jeno hâlâ ortada yoktu. Genellikle yarım saat önceden burada oluyordu; telefondan oyun oynuyorduk, dizi izliyorduk ya da kantine gidip sabah sabah bir sürü tatlı yiyorduk. İlk kez bu kadar geç kalmıştı, bir şey olmuştu.

Aramıştım, açmamıştı.

Sıkıntıyla derin bir nefes aldıktan sonra çaprazımda oturan, elindeki kağıtlarla bir şeyler yapmaya çalışan Renjun'a seslendim. "Gelmedi." dedim. Jeno'dan bahsettiğimi biliyordu, neredeyse on dakikadır onu aradığımı zaten görmüştü. "Aeri'yi okula bırakıyordur." dedi. "Abartma bu kadar, uyuyakalmıştır. Gelir birazdan."

"Haber verirdi." diye mırıldandım kendi kendime. Önümdeki sıranın sandalyesinde bir hareketlilik oldu. Soomin sandalyeyi çekip oturdu, "Günaydın." dedi neşeyle. Minik bir tebessümle ben de karşılık verdim: "Günaydın."

Önümde duran krakerlerden birini alıp ağzına alırken telefonundan müzik açtı. "Jeno nerede?" diye sordu. "Gelmedi." dedim. İnanamayan gözlerle bana bakarken derin bir nefes aldım ve arkama yaslandım.

"Bir şey söyleme." dedi Renjun Soomin'e doğru. "On dakikadır Jeno'yu arayıp duruyor. Biraz daha endişelenirse okuldan kaçıp Jeno'yu görmeye gidecek." Öyleydi, gereksiz yere endişeleniyor olabilirdim ama haber vermemiş olması işleri benim açımdan garipleştiriyordu.

Aramalara girip bir daha adının olduğu yere tıkladım. Çalıyordu ama açmıyordu. "Açmıyor." dedim telefonu kulağımdan çekerken.

***

Bazen olayları kafamda çok büyütüyordum. Her şey olması gerekenden çok daha fazla görünüyordu gözümde. Onları düşünürken de başka şeyler için yer kalmıyordu.

Jeno'nun okula gelmemesi sebebiyle yine beynim sadece buna odaklanmıştı. Hiçbir derse odaklanamamıştım, öğretmenlerimin söylediği hiçbir şey aklımda kalmamıştı. Zaten zar zor anlayabildiğim matematiği artık tamamen anlayamıyordum.

Başka biri olsa umrumda olmazdı, eve gidince mesaj atardım. Veya onu bile yapmazdım ama konu Jeno olunca bütün dengem şaşıyordu. Nedendi bilmiyorum ama onunla çok farklı bir ilişkim vardı. Yanımda olmadığında üzülüyordum mesela. Ya da kendimi onunla olan anılarımızı düşünürken buluyordum.

Okulun bitiş zili çaldıktan sonra adeta eşyalarımı çantama atarak okulun kapısına ilerlemeye başladım. Jeno'yu görmeden rahatlayamayacaktım.

"Lisa!" Arkamdan koşarak gelen Renjun'un sesi ile oraya döndüm. "Eve mi gidiyorsun?"

Kafamı iki yana salladım. "Jeno'lara." dedim. "Ben de geliyorum." dedi, ben aceleyle okul kapısından çıkarken.

Çalan telefonumun ekranını çevirdim. Annem arıyordu. "Jeno mu?" diye sordu Renjun telefonun sesini duyduğu için.

"Annem." diyerek aramayı cevaplayıp telefonu kulağıma götürüdüm. "Lisa, okulda mısın?" Herkes pek bir endişeli gibiydi bugün. Annemin sesi de çok endişeli geliyordu.

"Sesin çok garip, iyi mi herkes?" dedim, son bir ayda öğrendiklerim ve yaşadıklarımla sürekli başıma bir iş gelecekmiş gibi geliyordu.

"Aeri hastanedeymiş. Dün gece araba çarpmış." Annemin söyledikleri ile bir anda yürümeyi bırakıp sokağın ortasında durdum. Renjun bana bakıp "Ne oldu?" dedi korkuyla. Nasıl bir tepki verdiysem o da korkmuştu.

"Dün gece mi?" dedim inanamayarak. "Anne şaka yapıyorsun, değil mi?"

"Göğüs kafesinde kırıklar varmış." dedi annem zorlukla. "Ben yanlarındayım, hastanedeyim."

"Nerdesiniz? Renjun'la geleceğim." dedim, annem gelmemi engelleyemezdi. Aeri kendi kardeşim gibiydi, o oradayken hayatta burada duramazdım. Ayrıca annem Jeno'nun iyi olmadığını söylemişti. Yanlarına gitmem gerekiyordu.

"Asan Hastanesindeyiz. Gelince ara, gelirim yanınıza." Onaylarca mırıldanarak telefonu kapattıktan sonra Renjun'a döndüm. "Aeri hastaneye kaldırılmış." dedim. "Kaza olmuş."

Birkaç saniye sustuktan sonra konuşmaya devam ettim. "Jeno çok kötüymüş, dün gece olmuş. Ne oldu bilmiyorum, gelirsin değil mi? Tek başıma gidemem, ayrıca-"

"Lisa." Renjun koluma dokunarak sözümü kestiğinde derin bir nefes aldım. "Sakin ol biraz." diye konuştu. "Geleceğim zaten, Jeno'yu ben de bırakmam."

Aeri... Dünyada gördüğüm en neşe dolu çocuktu, çok farklıydı. Fazla olgundu, dört yaşında olmasına rağmen çok daha farklıydı. Konuşmaları bile hissettiriyordu ne kadar olgun olduğunu.

Kafamdaki düşüncelere dalmış ilerlerken Renjun'dan da ses çıkmıyordu. Yan yana yürüyorduk sadece. Bazen beklediğiniz bir şeyin gelmesi çok uzun sürüyordu ya, şimdi de böyleydi. Sanki on dakikalık yolu bir saatte gelmiştik.

Annemi aramıştım, gelmesini söylemiştim. İçimde sadece Aeri'yi ve Jeno'yu görme isteği vardı. İlk kez başıma böyle bir şey geliyordu, yakınımdaki birine bir şey olmasının verdiği korku kabuslarımdan çok daha korkunçtu.

☽༓・*˚⁺‧͙ ‧⁺˚*・༓☾
sonraki bölüm... ehe 🙂

lyrids [jeno lee]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin