chapter 4

80 14 103
                                    

Dönme dolaptan inerken hâlâ sürekli gök gürlüyordu, korkuyordum. Aşağıya indiğimizde Jeno ve Soomin önce inmem için izin verirken kendimi hemen dışarıya atmıştım.

"Lisa? İyi misin?" Biz indiğimizde çoktan inmiş olan ikili yanıma gelirken Minjeong konuşmuştu. Onların da benim bu saçma korkumdan haberleri vardı.

Kafamı iyiyim demek için sallarken yağmur şiddetini arttırmaya başlamıştı. Yanımızda hiçbir şey yoktu, kimse akıl edip şemsiye almamıştı.

Minjeong kollarını birbirine doladı ve "Ne yapacağız şimdi?" diye sordu. Renjun ona bakarken gözlerini kaçırıp "Gidiyoruz." dedi. "Bu havada ne yapacağız, yağmur yağıyor."

Ellerimi cebime sokup ıslanmama rağmen üşümemeye çalışırken o an evin anahtarını almadan sadece kapıyı çekip çıktığımı hatırladım. Eve geldiğimde annemlerin evde olacağını düşünmüştüm, oysaki şu an yağmur yağıyordu. Bütün planımız bozulmuştu. Eve erken dönüyordum ve muhtemelen annemler trafikten dolayı her zamankinden geç geleceklerdi.

Abimin eve erken gelebileceğini düşünüp telefonumu çıkardım. Çok bekletmeden telefonu açarken anında "Abi yolda mısın?" diye sordum. İyi misin bile dememiştim.

"Arkadaşlarımlaydım, beş dakika oldu çıkalı. Trafik çok kötü." dedi. Ardından da "Sana da merhaba bu arada." diye mırıldandı.

"Merhaba." dedim önce. "Anahtarım yok, kapıda kaldım sanırım." dedim.

"Yanımda şemsiye de yok." diye konuştum, biraz da bağırıyordum bu sırada. Abim "Lisa ne yapayım? Yoldayım ve trafik var." dedi. "En az bir saate gelemem, yakın bir yerde değilim."

Derin bir nefes aldım, abimin sesi tekrar telefonun diğer tarafından duyulurken gerçekten sırılsıklam olacak şekilde ıslanıyorduk. "Jenolara git, alırım seni oradan."

Eve gitmek istiyordum ama itiraz edecek halde değildim, bizimkilerden birine gitmem lazımdı. Jenoların evi de bizim eve en yakın olan evdi. Abimin söylediği şey ile göremese de kafamı salladım, ardından da "Tamam." diye mırıldandım.

Telefonu kapatırken bütün konuşmamızı duymuş olan Jeno'ya döndüm. "İşiniz yoktu, değil mi? Bir anda zorla geliyorum gibi oldu."

"Yoktu." dedi. Gülümserken "Annem yemek yemeğe gel diye yazmış beş dakika önce. Artık dört kişi oluruz." diye mırıldandı.

Biz konuşuyorduk ama sürekli yağmur yağıyordu ve biz de salak gibi ıslanmamıza engel olacak hiçbir yere geçmemiştik. Saçlarım ıslanırken yüzüme yapışıyordu, diğerleri de benden pek de farklı değildi.

Renjun'un "Neden duruyoruz burada?" diye söylenmesi ile herkes kendine geldi. Jeno bir saniyeliğine bana bakıp kafasını çevirirken "Biz kaçtık o zaman." dedi ortaya doğru. Daha sonra tekrar bana bakıp kafası ile hadi dercesine bir hareket yaptı. Arkasından ilerlerken bir anda koşmaya başlaması ile ben de hızlandım.

Oturduğumuz yerde her şey birbirine çok yakındı, hepimizin evleri arasında bile en fazla yürüyerek yirmi dakika vardı. Alışveriş merkezi, lunapark, okulumuz gibi her şey de birbirine çok yakındı. Yürüyerek her yere gidebiliyorduk. En fazla ben dakika koşarsak Jenolara da varacaktık.

İnatla bir taksiye binmeyip koşmayı seçmemizin üstünden iki dakika geçmişti ve deli gibi ıslanıyorduk. Üzerimdeki yünlü hırka iğrenç bir hale bürünmüştü, her tarafından su damlıyordu. Saçlarım yeni duş almışım gibi ıslanmıştı.

Jeno hâlâ koşmaya devam ederken "Şemsiye yok mu yanında?" dedi.

"Yanımda olsa neden daha önce çıkarmayayım?" Çok salaktı bu çocuk, bazı şeyleri cidden düşünemiyordu.

lyrids [jeno lee]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin