11

158 7 21
                                    

O günün  üzerinden iki gün geçmişti.

Albus o sabah başka bir kötü rüyadan uyandı, aynısı önceki iki gece onu rahatsız etmişti. Ariana'nın çığlıkları, Gellert'in gözlerinin uğursuz bir hal alması, bağırışları ve ardından onu her zaman uyandıran dayanılmaz bir burukluk hissi, üzücü olayların kafa karıştırıcı bir kargaşasıydı.

Yatakta doğrulup alnındaki soğuk teri sildi. Bu kabus ne anlama geliyordu? Bir şey mi olacaktı? Ve eğer öyleyse, neydi? Albus bu rahatsız edici düşünceyi kafasından kovdu ve sessizce giyindi. Olacağını düşünmek için gerçek bir neden yoksa, böyle üzücü bir şey üzerinde durup üzülmek için hiçbir neden yoktu.

Albus mutfağa girdiğinde, Aberforth'u değil, Gellert'i orada otururken buldu. "Burada ne yapıyorsun?" Albus şaşırarak sordu. Gellert başını kaldırıp omuz silkti. "Seni görmek istedim. Sadece endişeliyim."

"Ne oldu?"
"Ben... bilmiyorum. Sadece nedense gergin hissediyorum. Ne demek istediğimi anlıyor musun?"

"Ne demek istediğini tam olarak anlıyorum. Ben de endişeleniyorum, sebepsiz yere. Garip."
Gellert, doğrudan Albus'un gözlerinin içine baktı. Albus bunu yaptığında kendini hep rahatsız hissederdi.

"Bir an önce kaçmalıyız, dünyayı dolaşmaya başlayalım. Ne dersin?" dedi Gellert beklentiyle. Albus hafifçe kıpırdandı.

"Ben - yapamam. Ariana'ya bakmak için evde kalacağıma söz verdim. Ne kadar istesem de öylece gidemem."

Gellert cevap veremeden Aberforth odaya daldı. İkisini görünce birden durdu.
Albus, Gellert'e sivri bir bakış attı. "Gitmeliyiz, sen istemiyorsun-"

"Oh hayır." dedi Aberforth. "Hiçbir yere gitmiyorsun. Bak, bundan bıktım. Albus, benimle gel de planlarının asıl kurbanının kim olduğunu gör."
Bunun üzerine döndü ve merdivenlerden bodrum katına indi. Şaşıran Albus onu takip etti, Gellert de hemen arkasından gitti.

Ariana'nın odasına ulaştıklarında Aberforth durdu ve Albus ile Gellert'e dik dik baktı. Ariana -zavallı ruh- uysalca durdu ve parmak uçlarında ağabeyine yaklaştı.

"Bu yeterince uzun süredir devam ediyor," diye homurdandı Aberforth. "Sen 'ÇOĞUNLUĞUN iyiliği' için planlar yapmaya giderken, bakmaya yemin ettiğin zavallı kız kardeşin ihmal edilmiş. Sen ve Gellert planlar yaparken, geriye kalan tek aileni unutmuşsun! Şimdi pes edip vazgeçsen iyi olur Albus, Ariana'yı kıpırdatamazsın, onun uygun bir durumda olmadığını biliyorsun; sen ve Gellert nereye gitmek istiyorsanız, ona akıllıca konuşmalar yaparak onu yanınıza alamazsın. Vazgeç. Arkadaşın-" Gellert'e kötü bir bakış attı, "- canı ne isterse onu yapabilir, ama sen, senin bakmakla yükümlü olduğun ailen var. üstleneceğini söyledin. Hiçbir yere ayrılamazsın."

Albus buna ne diyeceğini bilemedi. Aberforth, Albus'un düşündüğünden çok daha fazla konuşma duymuştu. Ama daha bir cevap vermeye kalkışamadan Gellert, sesinde Albus'un daha önce hiç duymadığı bir tehditle konuştu.

"Kardeşinle böyle konuşma, seni aptal küçük çocuk.Kardeşinle benim aramıza girmeye cüret etme. Biz daha iyi bir dünya kurmaya çalışıyoruz. Anlamıyor musun? Ariana? dünyayı değiştirdiğimizde saklanmak zorunda kalmayacak. Büyücüler saklandıkları yerden çıktıktan ve Muggle'lar yerlerini öğrendikten sonra özgür olabilir, yerin üstünde istediği gibi yürümekte özgür olabilir!"

Albus şok içinde ikisinin arasında durdu. Gellert'e döndü. "Ama bu Muggle'ların da iyiliği için, değil mi? Bunu bizim kadar onlara da yarar sağlamak için yapıyoruz?"

Gellert dalgın dalgın, "Evet, elbette Albus," dedi.

Aberforth tekrar Albus'a döndü. "Onun tarafını tutmaya çalıştığına ve hala kardeşimle aynı kişi olduğuna inanamıyorum. Bazen biraz kafayı yemiş gibi olsan da, ama en azından iyi niyetli görünüyordun. Şimdi, Onunla haftalar geçirdin ve tanımadığım birine döndün Sen de onun kadar hasta ve sapkındın. Bana yalan söyleme, yokmuş gibi davranmaya çalışma, yapma, Arkadaşlıktan çok farklı, gerçek ilişkinin ne olduğunu bilmediğimi sanma. Bu benim tanıdığım Albus değil. Bu benim kardeşim değil!"

Closer Than Brothers/çeviri GRINDELDOREWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu