Episode 13: My Most Precious One

140 19 8
                                    


Stephanie Strange arpının başına geçmişti. Abisi ile yaşadığı sessiz tartışmadan sonra sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Meditasyon yapmak istemediği için buraya gelmişti. Avengers merkezine taşındıkları zaman portal aracılığıyla getirmişti arpını. Eski arpını evden getirmemişti, bu siyah arp ona abisinin hediyesiydi.

Arpın kenarındaki pufa oturup duruşunu dikleştirdi. Arpın telleri üstüne parmaklarını gezdirdi. Pedallardan birine basıp derin bir nefes aldı. Parmaklarını belli teller üstünde gezdirmeye başladığında nefesini tutmuştu. Notalara bakmadan ezere bildiğ bir melodiyi çalıyordu.

Stephanie, çaldığı şarkıyı bitirdikten sonra ayağını pedaldan kaldırdı. Sakinleştiğini hissedebiliyordu. Arp çalmak onun için meditasyon gibi rahatlatıcı bir aktiviteydi. Odadan çıkıp kendi odasına gitmişti. Abisi karşılaşmak istemiyordu.

~~~~
Açtığı portalla mabeden geri gitmişti. Onu salonda gören Wong şaşırmıştı. Stephanie ise onu umursamadan kendisini iki koltuklardan birine atıp ayaklarını uzattı.

Wong: Bir sorun mu var?

Stephanie: Abimin olduğu yerde sorun olmazsa olur mu?

Wong gözlerini devirmişti. İki kardeşin tartışmalarına alışmıştı artık. Bir taraf tutmaması gerektiğini bilecek kadr iyi tanıyordu ikisini de. Zaten iki kardeş küs kalamazlardı. Gün bitmeden barışacaklardı.

Wong: Şehirdeki diğer cadı ile alakalı bir şeyler var. Benimle gelmek ister misin?

Stephanie: Seni bu yüzden seviyorum Wong.

Hemen ayaklanmıştı. Stephanie Strange ne kadar iyi bir büyücü olursa olsun abisi Stephen Strange onu elinden geldiğinde görevlerden uzak tutardı. Stephanie bu yüzden Wong'la bu tarz görevlere gitmeye bayılırdı.

Gittileri eski apatraman dairesinde Stephanie de Wong ba büyük bir büyü enerjisi algılamışlardı. Stephanie'nin kolyesindeki mor taş bile burdaki enerjinin farkındaydı. Kıyafetlerinin içinden titrediğini hissediyordu Stephanie. Wong'le birlikte etrafta büyülü bir nesne olup olmadığına bakıyorlardı. Bir şey bulamadıklaır için ikisinin de morali bozulmuştu. Wong belli ki buna alışıktı. Peşinde oldukları cadı ya da büyücü her kimse çok profesyonel çalışıyordu. Stephanie ise gri gözlerindeki hayal kırıklığı ile dönmüştü mabede. Wong'la vakit geçirmeye devam etmek istemişti.

Stephen kardeşinin mabedden ayrıldığı anda onu izlemeye başlamıştı. Wong'un onu bu kadar tehlikeli bir göreve götürmesine sinirlenmişti. Stephanie Avengers merkezine gelir gelmez onunla konuşacaktı. Wong'la da ayrıca konuşmak vardı kafasında.

Stephen Strange'in çok beklemesi gerekmemişti. Stephanie hava kararmadan gelmişti merkeze. Ortak salona açtığı portalın içinden geçip kapattıktan sonra karşısında onu bekleyen abisini görmüştü.

Stephanie abisinin nereye gittiğini anlamasın şaşırmadı. Stephen Strange yüce büyücüydü, elbette anlayacaktı.

Stephen: Stephanie Vincentia Strange.

Ses tonu netti. Stephanie abisinin ona sinirli olduğunu elbette anlamıştı. Yine de geri adım atmaya niyeti yoktu. Koskocaman kadındı o, illa abisinin sözünü dinlemek zorunda değildi. Abisi kadar güçlü olmasa da Stephanie de kendisini koruyabilecek kadar güçlüydü. Abisi gibi çok değerli bir taşı koruyordu.

Stephanie: Stephen Vincent Strange.

Aralarındaki bakışma devam ediyordu. Bunu hangisinin kazanacaı belirsizdi. İki Strange'in kavgası berbat bir şekilde sonuçlanabiliyordu. Tabii bundan henüz haberdar olmayan Clint ve Scott onları keyifle izliyorlardı. İkisi gerekten bir kavgaya tutşacak olsalardı, Ayna Boyutu'na geçerlerdi. Şu anda ikisi de büyük bir kavga etmeyeceklerini biliyordu.

Lovers of StrangesWhere stories live. Discover now