McGonagall etkilenmiş ama aynı zamanda şaşırmış bir şekilde bana bakıp karşımdaki sandalyeye oturdu.

"Siz gençler, her şeyin doğrusunu bildiğinizi sanıyorsunuz." dedi derin bir nefes alıp "Ama neden akışına bırakmayı bilmiyorsunuz?"

"O da ne demek?"

"Biri bana Hogwarts müdüresi olmak isteyip istemediğimi sorsaydı, hayır derdim. Onca sorumluluğu almak istemezdim. Ama oldum, ve olduğum yerden çok mutluyum." dedi "Hayatın sana bazı şeyleri göstermesine izin vermelisin. Aynı şekilde, hayatın karşındaki insana da bir şeyler göstermesine izin vermelisin."

"Ama o zaman her şey çığrından çıkar ve kontrol edemem." dedim kaşlarımı çatıp.

"O zaman." dedi bana doğru eğilip "Etme. Kontrol etme, yaşa Hermione. Sana birçok iyimser söz söyleyebilirim tatlım ama sadece 1-2 ay sonra, iki küçük insanın da hayatı senin elinde olacak. Gerçek sihri, büyüyü onların yüzünde göreceksin. Kontrol edememeyi, yaşamayı kabullenmelisin. Onlar için yapmalısın bunu."

"Yani, ne yapmalıyım? Zaten bir kehanet çoktan hayatımı kontrol altına aldı bile."

"Hermione, seni zeki sanırdım!" dedi kaşlarını çatıp "Hiçbir şey. Hiçbir şey yapma, bekle ve bu anlarının tadını çıkart. Evini bebeklerine göre donat, gez, arkadaşlarınla ol. Zamanı gelince her şey yaşanacak zaten. Acelen ne?"

Gerçekler yüzüme tokat gibi çarparken derin bir iç çektim.

Harry'den sonra McGonagall da bana hiçbir şey yapmamamı söylüyordu. Belki de artık bu tavsiyeyi dinlememin zamanı gelmişti. Ne de olsa artık sadece kendimden sorumlu değildim, karnımda hissettiğim iki kalp atışı da daima benimle olacaktı.

Hogwarts'a gelip de Ginny'i görmemek olmazdı. McGonagall'a biraz kendimi acındırıp Ginny'i okuldan kaçırmıştım.

"Aman Tanrım karnına bak!" dedi gülerek "Çok tatlısın."

"Sanırım evet." dedim "Hamilelikle ilgili sevdiğim tek şey karnım. Çok saçma bir şekilde tatlı duruyor."

"Eminim bebeklerin de güzel olacak." dedikten sonra kaşlarını kaldırıp bana baktı "Tabii babasına da bağlı ama."

Ellerimle karnımı ovarken ona gözlerimi devirdim.

"Ginny..."

"Neden söylemediğini anlamıyorum sadece. Çok mu yaşlı biriydi?"

"Hayır." dedim "Sadece, şey, adını bilmiyorum."

Attığım yalan üstüme o kadar yakışmıyordu ki Ginny dudaklarını büzüp bana bakmaya devam etti.

"Bir daha dene."

"Ginny, ciddiyim." dedim "Bir gece biriyle oldu işte. Temiz çözüm!"

"Ve hemen hamile kaldın." dedi gözlerini yeniden devirerek "Saçma."

"Tamam, oyunbozan hanım. Derdini anlıyorum. Merak etme, sen Hogwarts'tan mezun olur olmaz Harry sana evlenme teklif edecek ve her sene bir çocuk fırlatacaksın."

Ginny bu söylediğimle önce çayını yutmakta zorlansa da sonradan kıkırtılarımız bu ufak Muggle kafesini doldurmuştu.

"Konuyu ne kadar dağıtmaya çalışırsan çalış, herhangi birinden çocuk peydahlamadığını biliyorum. Çünkü ne zaman bu konu açılsa bir yerlere dalıp gittiğini görebiliyorum. Ciddiyim Hermione, bu erkek Bay Slughorn olsa bile seni yargılamayacağım. Sadece tuvalete gidip biraz kusmam gerekebilir, hepsi bu."

Bu söylediğine hafifçe gülüp derin bir iç çektim.

"Beni zorlama." dedim "Çünkü canımı çok yakıyor. Belki daha sonra."

"Bence anlatırsan, daha iyi hissedeceksin. Ben de aşık oldum Hermione, bence sen de aşıksın. Ve ben bu aşkın cidden bu kadar acıya değip değmeyeceğini görmek istiyorum." dedikten sonra elimi tuttu "Sana yardım etmek istiyorum."

"Edemezsin." derken sesim titriyordu "Bu, bu garip. Çoğu insanın onaylamayacağı biri. Onda ne bulduğumu bilmediğim biri ve en önemlisi ebeveynliği beceremeyecek biri."

"Aman Tanrım Ron'dan mı hamilesin? Seni aptal, çocuklar bir havuç kadar kızıl çıktığında herkese bu aptallığı yutturacağını mı sanıyorsun?"

"Neden kendi kendine sonuçlara varıyorsun, ıy! Abin ile seks yapmadım, ve yapmayacağım Ginny. Bir ara flörtleşmiş olmamız bir şey ifade etmiyor."

"Umarım." diye mırıldandıktan sonra gözlerini uzağa sabitledi.

"Evli bir adamla mı birlikte oldun? Evli adamları çoğu insan onaylamaz, genelde de başkasının babası oldukları için senin çocuğuna baba olamazlar. Hem-"

"Kes." dedim "Midemi bulandırıyorsun."

"Ama anlat bana!"

"Anlatmamı mı istiyorsun, kim olduğunu söylememi mi? İkisi çok farklı şeyler."

"Anlat yeter." dedi "Böylece objektif olabilirim."

"Sevgilim gibiydi de, değil de gibiydi. Onu çok seviyordum ama ayrıldım işte."

"Ayrıldıysan daha iyi hissetmen gerekmez mi?"

"Kimse sevdiğin birinden ayrılmak zorunda kalmanın ne kadar zor olduğunu yeterince konuşmuyor. Genelde pek yaşanmadığından mı bilmem ama kesinlikle normal bir bitiş değil. Sevdiğin insanın kalbini kırarken kendi kalbini parçalıyorsun, en iyisinin bu olduğunu bilsen bile. İlişki bittiğinde onca aşk, onca kelebek nereye gidiyor bilmiyorum çünkü tek hissettiğim bu karşı konulmaz suçluluk duygusu. Onu incittiğime, hatta onu kırmak için yalan söylediğime inanamıyorum. Neden biraz daha zaman vermedim ki diye düşünüp kendimi suçluyorum. Belki biraz daha zaman versem her şey bambaşka olacaktı. Sonra pişmanlık bastırıyor, acaba yanlış mı yaptım diye düşünmekten uyuyamıyorum. Belki de her şeyi kafamda büyüttüğüm gibi bunu da büyüttüm, belki de düzelebilecek bir şeydi aslında diye düşünüyorum . Değişmeyen tek şey, ne kadar zaman geçerse geçsin onu geri istiyorum. Zamanı geri alıp onun yanımda olmasını istiyorum sadece."dedikten sonra iç çektim "Ama biliyorum ki yürümeyecekti. Çünkü aşk her zaman yeterli değil. Bazen zaman, her şeyden daha önemli olabiliyor. Ben sadece doğru aşkı yanlış zamanda buldum, hislerim doğruydu ama zamanlama berbattı."

Ginny'e tek bir kelime söylemeyeceğime eminken, tüm iç çatışmalarımı ona dökmenin verdiği şaşkınlık umrumda bile değildi. Hissettiğim her şeyi dışa vurmak sadece beni daha kötü hissettirmişti.

"Yüce Merlin." dedi Ginny yüzündeki belirgin üzüntüyle bana bakarken "Bu üzüntü ve karanlığı beklemiyordum, Hermione. Bu çok fazla. Senin için bile."

Tangled // DramioneWhere stories live. Discover now