10 | Ejderha'nın Sözleri

38 9 5
                                    

Aurora - Stjernestøv

Bir efsaneye göre derler ki mutlu sona eremeyen iki aşığın ruhu, musallat olurmuş onlara ömürleri boyunca. Bir yaşamlarında değil, her yaşamlarında.

Kaç hayat yaşandı bu sahte dünyada, yine de varamadılar mutlu sona.

"Bir oğlan vardı gencecik,
Bir de kız, zihni henüz tazecik
Kaderleri yazılmış asırlar önce,
Ne ettilerse geçemediler önüne."

Ormanın içindeki bir mağaranın derinliklerinden sesler duyuluyordu. Tok ve hırıltılı bir ses, bir efsaneyi mırıldanıyordu. O derin mağaranın girişinde, bir oğlan yaşıyordu. Gencecik. Uğultulu sesi duyuyordu ama belli ki duymayı istemiyordu. Elleriyle kulaklarını kapamıştı sıkı sıkıya. Ama kurtulamıyordu, ne yaparsa yapsın bu sesi zihninin en derininde hissediyordu.

Oğlan kulaklarını kapamış, sesi duymayı engellmeye çalışırken ondan kilometrelerce uzakta, Camelot'ta genç bir kız uyandı.

İki ruh, birinin cesareti, yüceliği destan dillere, diğerinin becerisi, zekası dilden dile. Bir de aşkları, anlatılana göre ne de büyük aşktı. Biri girdi toprağa, biri de delirdi yanı başında.

Her kavuşmanın yanında bir veda bekler sessiz sakin. Bizim tarihin tozlu sayfalarına dönmemiz, ikimiz için bir kavuşmaydı. Sonu ölümle bitecek bir veda.

Dün buraya gelmesi bir kavuşmaydı, geri gitmesi bir veda.

Dün bana yolladığı beyaz güller, bir kavuşmaya davetti. Benim söylediklerim bir veda.

Yatakta oturmuş, kafamı arkamdaki duvara yaslamıştım. Yerde, güllerin bıraktığı bir yanık izi ve henüz kırık parçaları toplanmamış bir saksıdan arta kalanlar vardı. Tüm gece yatakta oturmuş, bu olanları değiştirmek için bir çare düşünmüştüm.

Hadi Hermione, Ron ve Harry'i kaç defa çektin kurtardın ipin ucundan? Her başları sıkıştığında sen koşmadın mı yardımlarına, her şeye bir çözümün, her derde bir devan vardı da şimdi mi yetemedin olanlara?

Ama yetemiyordum işte; bu olanlar beni aşıyordu. Dillere destan zekamı, ezip bitiriyordu.

Yataktan kalktım yavaşça, kapının hemen yanında duran süpürge ve küreğe doğru attım adımlarımı. Süpürgenin sapını tuttum, yerdekileri tek bir noktada topladığımda onları küreğe aldım ve sonrasında yine kapının hemen yanındaki çöp kovasına döktüm.

Dün yaşanan her şey, kalıntılarıyla birlikte geçip gitmişti işte.

Yalnız bir gecede görülen kabus gibi. Sessiz bir günde peşine düşen o gölge gibi.

Yerdeki yanık izi göz kırptı adeta, ondan kalmış bir izi, bir gerçekliği hatırlatmak ister gibiydi hali. Ama ben göz yumdum, bundan sonra ne onu ne ondan kalan bir hatırayı düşünmeyecektim.

Katil olmak gelecek planlarımda yoktu, ne olursa olsun o ne yaparsa yapsın ondan bir şekilde kaçacaktım. Ondan uzak duracaktım. Onu bir ipten sarkarken görsem ya da bir uçurumun kenarında bulsam da dönüp bir kez daha bakmayacaktım.

Benim kaderim kendi ellerimdeydi, onun da ipin ucunu eline alma vakti çoktan gelmişti.

Yatağımı düzelttikten ve etrafı topladığımda emin olduktan sonra odadan çıktım. İlk gördüğüm şey henüz hala, yatağında uyuyan Gaius olmuştu.

Dragon Lord | Dramione Where stories live. Discover now