11.Bölüm : Domino Taşları.

Start from the beginning
                                    

Bu Merih'in hiç görmediğim, hiç bilmediğim bir yüzüydü. Ses tonundaki agresyon o kadar yüksekti ki çarpıntım bir kez daha başlamıştı.

"Sen iyi değilsin," dedim titreyen sesimle.

"Benim iyi olup olmadığımın bir önemi yok Eylül!"

"İlaçlarını alıyor musun? Senin o ilaçları kullanırken alkol alman yasak Merih, bunu bilmiyor musun!"

"Ben yasaklardan bıktım artık Eylül. Bu hayatı böyle yaşamaktan bıktım. Bana nerede olduğunu söyle." dedi öfkeyle.

"Evdeyim." dedim, sesindeki öfke beni endişeye sürüklüyordu. Hem onun için hem kendim için endişeleniyordum.

"Nerede olduğunu söyle Eylül." dedi bir kez daha, "Bu saate kadar neredeydin de az önce eve döndün?"

Kaşlarımı çattım.

"Ne?" diye sordum şaşkınlık içinde.

"Bu saate kadar neredeydin Eylül!" dedi öfkeyle.

"Sen... Sen bunu nereden biliyorsun? Evde olmadığımı nereden biliyorsun!"

Merih bir süre sessizleşti. O sırada korkuyla gözlerimi kapattım ve derin bir nefes alıp ona bir soru daha sordum.

"Buradasın, değil mi?" dediğimde ellerimin buz gibi olduğunu hissettim.

"Karşıdayım," dedi, "Bankta."

Birkaç adım atıp penceremin önüne geldim. Titreyen ellerimle tülü araladım, oradaydı. Evimizin karşısındaki bankta oturuyordu ve direkt olarak bana, pencereden onu izleyen gözlerime bakıyordu.

"Merih sen iyi değilsin." dedim, "Bu yaptığın normal değil ve beni korkutuyorsun."

O an penceremden ona bakarken yüz ifadesini gördüm, yüzü öyle büyük bir üzüntü ile kaplandı ki kalbim acıdı.

"Seni korkutuyor muyum?" dedi, sesi kesik kesik çıkıyordu, sanki kendisini ağlamamak için zor tutuyordu.

"Sana bir şey olacağından korkuyorum." diye toparlamaya çalıştım, "Kendine zarar vermenden korkuyorum Merih."

Karanlık gecenin ortasında pencere tülümün aralığından ben ona bakıyordum o bana. Ayak uçlarındaki boş şişeler ne kadar sarhoş olduğunun kanıtı gibiydi.

"Kendime zarar vermemden korkma Eylül," dedi.

"Yine aynı şeyi yapma Merih, beni kendinle korkutma!" dedim ama Merih ara vermeden konuşmaya devam ediyordu.

"Bir gün bu dünyadan silinip gidersem bu sana en büyük hediyem olur Eylül..."

Boynumun kasıldığını hissettim, midem bulanıyordu. Ne yapmalıydım? Kimden yardım istemeliydim? Annesini mi aramalıydım?

"Merih..." dedim çaresizce, "Sen benim için çok değerlisin. Bu yüzden anneni arayıp haber vermek ve ondan yardım istemek zorundayım. Eğer kendi ailemden yardım istersem ve seni bu halde görürlerse..." dedim ve duraksadım. Bunu söylemeli miydim?

"Beni bu halde görürlerse ne olur Eylül?" diye sordu Merih, hayal kırıklığı dolu hüzünlü bir gülümsemeyle.

Belki de bazen bazı gerçekleri insanların yüzüne vurmalıydık, belki de bu bir hataydı, kim bilir?

"Seni bu halde görürlerse bir daha görüşmemize izin vermezler." dedim ve gözlerimi sıkıca kapattım.

Bu söylediğime ne tepki verirdi, ne hissederdi kestiremiyordum bile. Ben gözlerimi sıkıca kapatmış ondan bir yanıt beklerken Merih sessizce konuştu.

Kar Küresi (İki Kitap)Where stories live. Discover now