31.BÖLÜM: "Ölümsüzü bile öldürebilecek tek silah!"

En başından başla
                                    

Alec'in yanına doğru yürürken tam Ruby'nin kenarından geçtim ve sadece onun duyabileceği bir sesle "Umarım öyledir" dedim. Alec'in arkasından, giriş kapısından içeri gelen Adrian'ı gördüm. Beni gören gözleri fal taşı gibi açıldı, açık teniyle son derece uyumlu görünen yeşil gözleri parlıyordu. Yanıma kadar gözlerini ayırmadan ilerledi. Tam karşımızda durdu ve "Ruby konusunda ne yaptın?" diye sordu. Kaşlarımı çattım. "Neden umursuyorsun?" diye sordu. Bu gerçekten kafa karıştırıcıydı. Bana olan ilgisi bir anda artmış olamazdı. "Umursuyorum, çünkü arkadaşız" dedi en sonunda. "Konuştun mu?" diye tekrardan sordu. "Sayılır" dedim. Kafasını aşağı yukarı salladı ve yanımızdan ayrıldı. Alec bu konuşmadan rahatsız olsa bile bana belli etmezdi. Özellikle böyle bir kalabalığın içinde.

Adrian'ın gidişinin ardından Alec'in elini tutarak dışarıya doğru sürükledim. Yüzünde beliren sinsi sırıtış büyüdü ve kapıdan çıkar çıkmaz elini belime koyarak sırtımı duvara yasladı. Sakince güldüm ve "Seni bunun için çağırmadım" dedim. Kaşları çatıldı ve yüzünü asarak "Daha önemli olan nedir?" diye sordu. Elimi elbisemin altına attığımda şaşkınca eliyle durmamı işaret ederek, "Burada olmasını istediğinden emin misin? Hoş benim için sorun değil ama" diye konuşmaya devam ettiğinde boşta kalan elimle ağzını kapatarak, "Saçmalama, Alec!" dedim. Omuzlarını silkerek bekledi. Elbisemin altında birkaç bıçağımı taktığım küçük siyah bandın üzerinden Ruby'nin bana verdiği hançeri çıkardım. Alec ne olduğunu anlamaya çalışmadan, konuştum. "Ruby'nin söylediğine göre bu silah bizi öldürebilecek tek şeymiş" dedim. Alec kuşkulu bir şekilde bana bakarak "Peki, neden bunu sana versin ki?" diye sordu. Kafamı iki yana sallayarak "Bilmiyorum, muhtemelen güvenimizi tekrar kazanmak içindir, veya yeni bir plandır" dedim.

"Abel bunu ele geçirdikten sonra neden Ruby'e versin? İşini kendi halledebilirdi" dedi. Onu onaylayarak "Haklısın ama Ruby'nin bize yaklaşması daha kolay, üstelik ben hala onunla oda arkadaşıyken" dedim. Elini çenesine koydu ve bir süre düşündü. Alec elimi tutup biraz daha sessiz bir yere giderek "Bana ne olduğunu en başından anlat, Lena. Lütfen" dedi. Bir anlığına konuşmadım. Sonra iç geçirdim ve en başından her şeyi anlattım. Duydukları kafasını karıştırmış olacak ki, bir süre durup düşündü. Ardından kafasını kaldırıp "Bütün bu olayların iki açıklaması olabilir" dedi. "İlk ihtimalde Ruby, Abel tarafından tehdit edildi ve yaptığı ihanetin ortaya çıkması yüzünden pişman olarak kendini gerçekten afettirmeye çalışıyor."

Söylediklerini dinledikten sonra "Peki ya diğer ihtimal?" diye sordum. Beni neyin beklediğini biliyordum ama yine de şansımı denedim. "İkinci ihtimal ise Ruby'nin bu ihaneti kendi isteğiyle yapmış olması ve hala ona yardım ettiğidir" dedi. Keyifsizce nefes verdim. "Peki, o zaman sadece bekleyip göreceğiz." Alec gönülsüzce başıyla onayladı ve salona geri dönmemiz gerektiğini söyledi. Onu dinleyerek daha fazla dikkat çekmeden baloya geri döndük ve ilk işim Noah'ın yanına gitmek oldu. Tahminen birkaç dakika önce Ruby'nin büyüyle onun görüntüsüne büründüğünü hatırlarken, bakışlarım durgunlaştı. İlk birkaç saniye onun gerçekten Noah olduğunu düşünmüştüm. Hissettiğim hayak kırıklığı kalbimi yerinden sökebilecek kadar kuvvetliydi.

Gözlerim durmadan onu aramaya devam etti. Bizden biraz uzakta birkaç kişiyle muhabbet ettiğini gördüğümde, karşımdaki kişinin gerçekten kardeşim olduğundan emin olarak rahatladım. Noah'ın görüş alanına girince bana uzunca bir süre tepkisiz bir şekilde baktı ve ardından sıcak bir tebessümle elini havaya kaldırdı. Uzattığı elini tutunca beni kendi etrafımda döndürüp "Bu gece gözlerin senin üstünden ayrılacağını sanmıyorum" dedi. Ben ona teşekkür ederken o ise Alec'e doğru dönüp "İşin epey bir zor olacak" diye konuştu. Hepimiz karşılıklı bir şekilde onun söylediklerine gülerken bütün odanın sessizleştiğini hissettim. Etrafa baktığımda herkesin tek yöne dikkat kesilerek baktığını fark ettim. Aynı yöne dönerek giriş kapısına baktığımızda, beni derinden şaşırtan o manzarayı izledim. Uzun süredir görmediğim, hatta yüz cizgilerini bile zamanla unuttuğum Nancy'i tekrar gördüm.

Ateş MührüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin