• 15. Bölüm •

Începe de la început
                                    

Kaşlarım artık normale dönmüş, kirpiklerim heyecandan titriyordu.

Bakışlarım bir kaç saniyelik dudaklarına değip tekrar gözlerine çıktığında hala beni izlediğini gördüm. Dudaklarım aralanmıştı.

Bakışlarını nasıl tanımlayabilirdim bilmiyorum ama o her zamanki ifadesizlik yoktu. Sadece gözlerimin içine bakıyordu, yumuşak denebilecek bir ifadeyle.

Gözlerimiz birbirinden bir saniye bile ayrılmazken yavaşça aramızda kalan o bir parmaklık mesafeyi kapatmış ve dudaklarımı dudaklarının üstüne bastırmıştım.

Titrediğini hissetmiştim.

Bu çok.

Ama çok mükemmel bir histi.

Heyecandan içim patlayacak gibi hissediyordum. Dudaklarını, dudaklarımda hissetmek bile bayılmama sebep olabilirdi.

Göz kapaklarım kapanmak için yalvarıyordu adeta ama görmem gerekiyordu.

İğrenmediğini.

Çünkü en ufak bir iğrenme görecek olsam o bakışlarda, arkama bir kere bile bakmadan giderdim.

Öyle bir bakış görmemiştim. Aksine aynı benim gibi göz kapakları titremişti.

Daha fazlasını istemiştim. Çok daha fazlasını.

Dudaklarımı, dudaklarından ayırırken minik bir öpücük bırakarak ayırmıştım.

Çok fazla değil yine burunlarımız birbirine değerken. "Bana kızamazsın. İzin vermiştin çünkü." Diye fısıldamıştım.

Ellerimi yüzünden çektim ve bir adım uzaklaştım. O, yüzündeki ifade hiç bozulmadan doğrulurken, ben de en ufak bir tepkisini kaçırmamak adına bakışlarımı yüzünden ayıramıyordum.

Her ne kadar cesur olsam da daha fazlasının olması için onunda karşılık vermesi gerekiyordu. Ve şu an gözlerimin içine bakması dışında bir tepki göremediğim için daha fazlasını yapamazdım.

"Şey..." Daha fazla göz temasına devam edememiş ve bakışlarım yere inerken, ayakkabımın ucuyla yerdeki kumları eşeledim. "Ben gideyim o zaman."

Herhangi bir tepki vermediği için daha fazla durmanın yersiz olduğunu düşünüp arkamı döndüm.

Bir kaç gündür kendime bile itiraf edemediğim olasılıklar yavaşça aklımdan sızmaya başlamıştı.

O gün kulübede olan yakınlaşmadan sonra ben gerçekten çok ümitlenmiştim. Benden hoşlanabilme olasılığının olmasından. Çünkü etkilenmişti. Deli gibi etkilenmişti hemde. Elimin altındaydı, hissetmiştim onu.

Muhtemelen beni gerçekten ciddiye bile alamayacağı kadar küçük görüyordu. Yaptığım her şey onun için çocukçaydı.

Bunca yaptığım şeye karşı tepkisiz kalması, ne iyi ne kötü tepki vermemesi en kötüsüydü. Çünkü insanlar ancak ciddiye aldıkları insanlara karşı bir tepki gösterirlerdi. Onlara karşı sinirlenir, öfkelenir, sevinir, kırılırlardı. Ben bunların hiçbirisini Kemal'den görmemiştim.

O gün kulübede yaptığım şeyden etkilenmiş olması düşündüğümün aksine ben yaptığım için değildi. Sikine yakın bir yerin emilmesi herkesi tahrik ederdi.

Yani hiçbir şey düşündüğüm gibi değildi. Aksine her şey asla düşünmek istemediğim gibiydi.

Ben kendimi çok güzel gelin güvey etmiştim.

Ortada kendim çalıp, kendim oynadığım bir sahne vardı sadece.

Bu düşünceler beynimi terketmezken, tüm göz yaşlarımı eve gidene kadar zar zor tutmuştum. Eve vardığımda ise annemin sorularını anlamayı bırak, yüzüne bile bakmadan odama girip kapıyı kapatmıştım.

Sonunda yüzüstü kendimi yatağıma attığımda ise hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.

"Ama ben senden gerçekten çok hoşlanıyordum ki."

🐿

Kızmayın kızmayın.

Ama siz de biliyorsunuz ki bu ikili için bu kadar naif bir kiss sahnesi olamazdı.

İnstagram: ekimdiyelim

Cesur Velet (bxb)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum