15. KALP KIRIKLIĞI

Start from the beginning
                                    

"Zümre... Seyit..."

"Yemin ederim..." dedim göğe başımı kaldırıp, "Allah şahidim olsun ki, bunu bize yaşatanlara bedelini ödeteceğim..."

Etraftan kulağıma gelen ağlama sesleri, adımı seslenmeleri... Kendimi dış dünyaya kapatıp, sadece can bildiklerime odaklandım.

"Bu siktiğimin ambulansı neden hala gelmiyor Fatih...!"

Fatih, yanağından süzülen yaşlarla bana bakıp, "Aradım!" ellerini saçlarının arasına daldırıp, "Allah'ın belası ambulansı aradım gelmedi..."

Kan çanağına dönen gözlerimi Fatih'e çevirip, devam ettim konuşmaya.

"Yeniden ara! Bir daha ara! Lan ölüyor... Kardeşim ölüyor lan... Can bildiğim... Çocukluğum ölüyor laan..."

Oturduğum yer yarılsa, beni içine hapis etse ve sonsuza dek kapansa üzerime istedim.

Ben Tahir Çelik... Kardeşinin ölümüne sebep olacaktım. Nasıl yaşardım. Nasıl nefes alırdım nasıl bakardım Zümre'nin yüzüne.

Aynada kendi yüzüme nasıl bakardım...

Gözlerimdeki yaşlar sessizce akmaya başladığında, Etrafa dolan kırmızı mavi ışıklar aydınlattı zifiri karanlık geceyi...

Ardından gelen ekip arabası ve sese gelen insanlar...

Nermin teyze, eli yüreğinde başımıza toplanmış kalabalığı yararak yanımıza kadar gelip, feryat ederek bağırdı.

"Oğlum...!"

Başımı yere eğip suçlu bakışlarımı gözlerinden kaçırarak, akıttım yaşlarımı.

Elim sevdiğim kadının saçları arasında dolanırken, içten içe kahroluyordum. Zümre uyandığında ben bile onu durduramayacaktım biliyordum.

Annem, eli ağızında ağlayarak gelip can dostunun yanına oturdu. Omuzunu başına yatırıp teselli cümleleri kurmaya çalışsa da, hangi cümle teselli ederdi evlat acısıyla burun buruna kalan bir anneyi.

Hangi cümle, söndürürdü içindeki yangını. Andım olsun döktükleri yaş kadar yaş döktürecektim sebep olanların gözlerinden.

Seyit, yapılan ilk müdahalenin ardından ambulansın arka kapıları açılarak, bindirilirken, ikinci bir ambulansa hala bilinci olmayan yerde baygın yatan Zümre bindirildi.

Nermin teyze iki aracın arasında eli yüreğinde, gözlerinden yaşlar bir sicim gibi akarken, hangisiyle gideceğine bakıyordu.

İki evladı arasında kalmış çaresiz bir anneydi bu gece canımın yanmasının üzerine bir yenisinin daha eklenmesine sebep olan acı.

Görevli hemşire 'Kimseyi alamıyoruz.' Diyerek kapıları sertçe kapattı. Ambulans son ses verdiği sirenlerle sokakta sesini yankılanarak hızla peş peşe gitti.

...

Yine sıradan mutlu bir sabahta kahvaltımızı yapmış, abimin yanında her zamanki şekilde almıştım yerimi.

Aramızda hiç sorun kalmamıştı. Abim Tahir ile beni affedip bağrına basarak yine büyüklüğünü göstermişti.

Benim abimdi işte aksi asla beklenilemezdi ki zaten o ne bana ne de can dostuna kıyamazdı biliyordum.

Aslında onun neye kızdığını, kızmaktan çok kırıldığını da anlıyordum. Bu zamana kadar beni asla kısıtlamamış, bana asla karışmamıştı. Ondan bir şeyler gizlemiş olmamı kaldıramıyordu.

UKDEWhere stories live. Discover now