BONUS: How Did We Come Here?

409 42 39
                                    

Aralık 2005:

Annesi çantasını almış sırtına, elinde bir bavul ile çıkış kapısına yürüyor. Bir elinde sigarası var, kırmızı dudaklarının izi üzerinde. Diğer yanında da oğlu duruyor eteğine sarılı.

Kızı koltukta ağlamaktan gözleri kıpkırmızı şişmiş, öylece oturuyor. Artık gözlerinden yaş gelmediğinden bomboş duvara bakıyor.

Annesi yavaşça kıza bakıyor. Yavaşça, iğrenerek ve nefret ederek. Büyük bir pişmanlık ile kızına bakıyor. Onu doğurduğunu pişman aslında, ona sahip olduğuna pişman.

Daha sonra yavaşça elinin altındaki minik eli sıkıyor. Ebisu ise korkmuş, her zamanki gibi ürkmüş duruyor.

Halbuki kızı, her zaman en iyisi olmak için uğraştı... Öylece duvara bakıp hıçkırırken annesinin o sesini duyuyor. Eski şefkatli sesi değil bu, her zamanki nefret dolu sesi.

Annesi: Ne bok yiyorsan ye, senden de bıktım baban olacak heriften de! Gidiyorum ben!

Ve alelacele çantasından parayı çıkarıyor. Kız bomboş bakışlarını annesine çeviriyor ve düşünüyor: Bu kadar mı iğrencim... Bu kadar mı beceriksizim ben?

Suratına vuran o tomarla parayı hissettiğinde hafifçe geri çekilip düşen kağıtları eline alıyor. Ve sıkıca tutuyor onları. Asla bir annesi olmadı.

O her zaman buna muhtactı. Sevgi ve para. Başka hiç bir şeye ihtiyacı yoktu. Tıpkı her zamanki gibi, sadece kendini düşünüyordu.

Annesi: Beni ne ara ne sor, sıçtınız hayatımın içi-

Annesi kıza doğru küfür ederken, kızı hafifçe gülümsüyor. Yorgun, ve nefret dolu bir gülümseme. Yavaşça büyüyor bu sırıtma ve dişleri gözüküyor. Daha sonra konuşuyor sessizce... Boğazının acımasına aldırmadan aralıyor kıpkırmızı dudaklarını.

Bishamon: Nereye biliyorsan oraya... Giderken o pezevenk herifin eşyalarını da al da daha fazla midem bulanmasın. Zaten sen yetip de artıyorsun. Ebisu'ya da dikkat et.

Annesi bir anda duydukları ile çocuğun elini bırakıp kızına dönüyor. İyice bakıyor ona. Üzerindeki bembeyaz tişörtte bir kaç damla şarap lekesi, babasının eski, ucuz şaraplarından biri.

Elinde ve kollarında kanayan yaralar, yanağında bir kızarıklık ve gözlerinin altında morluklar var. Ama hala gülüyor... Hala öylesine gülüyor ki, kim görse aşık olacak. Ne kadar delice gülse de, çok güzel...

Ama kadın buna daha fazla bakmaya katlanamıyor. Sadece onun o güzelim suratını kıskandığından, mahvetmek için bir tokat daha atacağı an kız elini tutnak için elini kaldırıyor.

Ama ona bile hali yok, sadece eli yavaşça aşağı düşerken, suratına tokatı yiyor.

Annesi: MİDEM BULANIYOR SENİ GÖRDÜKÇE!

Bishamon: Biliyorum...  Parana ihtiyacım yok.

Diyor sakince ve dinliyor onu, sadece dinliyor. Her zaman bildiği gerçekleri ve doğruları büyük bir sabırla dinliyor.

Annesi: SENDEN NEFRETLER EDİYORUM, SENDEN DE BABANDAN DA! KEŞKE SİZDE ONUN GİBİ GEBERSEN!

Bishamon: Biliyoruz ikimiz de... Babamdan ben de nefret ediyordum. Umarım sen de yanına gidersin.

Annesi: ELİMDE OLSA BEN ÖLDÜRÜRÜM SENİ!

Bishamon: Ben daha 14 yaşındayım...

Bir anda gözünden yaşlar süzülüyor küçük kızın. Kendi kendine kızının delirdiğini düşünüyor adeta. Akıllı kimse bunu yapmaz...

Angels Like You // Baji X OCWhere stories live. Discover now