41. Bölüm: Aşk mı Sevda mı~İşte O En Güzel Ve En Eğlenceli Anlar...~Davetsizler

729 86 79
                                    

Önceki Bölümde:

Derken artık kahvelerini de içtikten sonra düğün günü görüşmek üzere herkes evine gider... Zaten Hastanenin tadilatının bitmesine biraz daha var gibiydi...

Şimdi:

2 gün sonra artık düğün günü gelmişti... Sevginin filizlenip boy vereceği, gittikçe sevginin gücünün ne kadar kudretli olduğunu, sevdiğin için neler yapılabilir, nasıl fedakarlıklar yapılabilir... Hepsi iyice öğrenilecekti. Hem de sadece sevgiyle... Geçen bölüm de söylendiği gibi... Bu "Sadece" nin içinde aslında AlNazı AlNaz yapan herşey, onların hayatları vardı... Aşk, Sevgi, mutluluk, huzur,
" Otizm ", zorluklara karşı koyabilme, güçlü durabilme, merhamet, fedakarlık, korku, heyecan... Sevdanın gücü işte... Aslında bir insan hoşlandığı birine " Aşk " değil de " Sevda " dese şu an dünyada çok daha güzellikler olurdu... Neden mi ayırdımı şu ikisinin; Aşk, hevesin geçene kadar, Sevda ( Derin bir nefes alıp verin) nefesin yetene kadar da ondan... Yani nefesin kesilene kadar... Yani ölene kadar... O da belki de bir süre...

Şimdi söyleyin bu yazara insanlar birbirine aşık olmasa sevdalı olsa daha az cinayet görmez miydik, ya da şiddet... çünkü aşkta dediğim gibi heves var, heveste ne var? Anlık hoşlantı... buradaki " Anlık " kelimesine dikkat kesilelim çünkü... Bu Anlık kesilince insan o "Anlık hoşlantı" dan sıkılır; sıkıldıkça sıradanlaşır, özel bir anlamı kalmaz... hatta o kadar sıkılır sıradanlaşır ki o kişiye zarar verirsin, canını yakar ve maalesef canından edersin...

Ama Sevdalı olmak öyle mi değil... Ne dedim "Nefesin yetene kadar" şimdi söyleyin bana insanın sevdalı olduğu kişinin canı acısa o insan zor nefes almaz mı ? Alır... Ona gelen bana gelsin demez mi ? Der... Şimdi daha kötü senaryoya gelelim... Canını acıtmanın ötesinde canı alınsa... Bu dünyadan yok olsa... Ne yapar sizce... Yaşam sebebi olan kişi gitmiş o kişi için geriye önemli birşey kalır mı? Kalmaz... Sevdiğinin nefesi kesildiğinde kendi nefesini kesmeyi düşünmez mi, bunun için bir sürü şey yapmaz mı? Yapar... Yani sevdalı olan kişi sevdiğinin saçının teline zarar gelsin istemez...

İşte onlarınki de "Aşk" değil "Sevda"...

Neyse geçelim artık asıl konuya...

Dediğimiz gibi artık o mutlu gün gelmiş çatmış, güneş en azından o gün için Ali ve Nazlı için açmıştı.

Ali ve Nazlı o güne kadar, düğüne kadar ayrı yatmışlar heyecanlarını içlerinde yatıştırmaya çalışmıştılar.
O gün güneş ikisi için açmıştı dediğim gibi... Ve bu güneş yüzlerine yüzlerine adeta "Uyanın bugün sizin gününüz" diyordu... Onlar da sanki anlamış gibi hemen gözlerini açmışlar ve yataklarında dikelmişlerdi.

AlNaz: Ben bugün evleniyorum... (diyerek kollarını yanlarına açarak esnemişlerdi)
Ki bir anda birbirleri gelmişti akıllarına

ÜÜstlerinde pijamalarla odalarından çıkıp birbirlerine koşuyorlardı ki birbirlerini görürler karşılarında ve sanki ellerinden kayıp gideceklermiş, bir daha görüşemeyecekmiş gibi bakarlar birbirlerine derin derin...

(Üstlerini pijama ile hayal edin)

Yavaş yavaş birbirlerine yaklaşırlar yüzlerinde şapşalca bir gülümseme ile...

Ve artık birbirlerine bir nefes kadar yakındılar. Derken son adımı da Ali atarak Nazlı'yı kucağına alıp döndürmeye başlar...

Ali: Biz bugün evleniyoruuuzzz
Nazlı: Ay Ali tamam dur... yavaşla bak başın dönecek...
Ali: Ne durması Nazlı ne durması biz bugün evleniyoruz evleniyoruuuzzz
Nazlı: Evleniyoruz değil mi? Haklısın ne durması daha hızlı döndürür müsün beni Ali'm
Ali: Sen iste yeter ki...

Otizmlilerin Aşkı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin