47.Bölüm

20.8K 1.6K 53
                                    

Ağaçlar kavruluyor , birçok sincabın ve kuşların kaçışını izliyordum. Ateşi söndürmeyi tekrar ve tekrar denesemde hiçbir etkisi olmuyordu.  Midemdeki kramp büyüyor ve içimdeki o hissi tetikliyordu.

Korkumu ve çaresizliğimi yüzüme vuruyordu. Başaramayacaktım. Simon'ı kurtaramayacak ve kendi ölümümün Simon'ın elinden olmasına izin verecektim.

''Pes etmiş gibi bir halin var Mariel! '' ruhlar alay edercesine benle konuştularında yere bakıyordum. Sonra kendimi bırakıp dizlerimin üzerine düştüm. Bir süre hiç bir ses çıkmadı. Anladığım kadarıyla onlarda benim kadar şaşkınlardı.

''Teslim mi oluyorsun Eva? ''Simon'ın sesi zihnimde yankılandığında ıslak gözlerimle ona bakmaya çalıştım.

''Benim için, bizim için savaşmaktan vaz mı geçiyorsun? ''Beynimi , düşüncelerimi toparlayamıyordum. O hala orada olsa bile ona zarar vermeden nasıl ruhları etkisiz hala getirebilirdimki? Bulamıyordum, bir çözüm bulamıyordum.

''Düşünceleremizde buluş Eva.'' Ne demek istediğini anlayamadan ruhlar geri gelmişti. Donuk bir yüz ve ritmik adımlarla bana yaklaşıp yücelerin söylediği şarkıyı mırıldanıyorlardı. Tam önüme gelene kadar kılımı bile kıpırdatmadım. Simon'ın bedeni benimle aynı hizayı aldığında kırmızı gözlerine baktım.

Sonra tek şansım olan iksire uzandığım gibi açıp Simon'ın ağzına tıktım. Yerden kalkıp bir kaç adım uzaklaştım. Ruhlar küfürler savurarak şişeyi alıp fırlattı. İksirin tamamı olmasada bir kısmını içmişlerdi artık. Simon'ın bedeni yine aydınlanacağı sırada yavaşça geri söndü. İksir işe yaramıştı.

Ona koştum. Gözleri kapalıydı. Sonra gülümsedi. Zamanım çok az olduğundan ellerini yakaladığım gibi zihnimi ona açtım.

Gri puslu oda yerini yavaş yavaş siyaha bırakıyordu. Bunun anlamı bana bir tek şeyi düşündürüyordu. Simon kontrolünü kaybetmek üzereydi.

İleride sırtı bana dönük duruyordu. Omuzları düşmüş kolları gevşekçe sarkıyordu. Yorulmuştu, yıpranmıştı ve tükenmek üzereydi. Çabalarının sonuçsuz olacağını düşünüyordu. Ona her adım attığındaki ruhundaki kasvet benide sarıyordu.

''Simon.'' sesi duyduğundan emin olmak istercesine etrafına bakındı.

''Arkandayım sevgilim.'' arkasını döndüğünde yüzünü görmem beni hem sevindirmiş hemde üzmüştü.

Yüzü solmuş , kemikleri daha belirginleşmişti . Gözlerinin altı kızarmış ve iyice çukurlaşmıştı. Fakat değişmeyen tek şey bana hala güllebilen o güzel gözleriydi.

''Eva.'' sesi bitkindi. Daha fazla yürüyemezdim, ona koştum. Sarıldığımda sanki kaburgaları kırılacak gibi bir hali vardı. Fazla zayıflamıştı. Hala benim onunla burada olmamı idrak edemiyordu.

''Burdayım Simon. Burdayım hayatım.'' eskisi kadar güçlü olmayan kolları beni sardığında , bırakmak istemezcesine sıkıyordu beni. Saçlarımın arasına gömdüğü yüzünü görebilmek için biraz geri çekildim. Buna izin vermediğinde hıçkırarak ağlamaya başladı. Ufacık bile olsa ondan uzaklaşmam hissinden korkuyordu.

''Nasıl yaptın?'' sonunda kafasını kaldırıp kırmızı gözlerle bana baktığında bende kendimi tutamayıp ağladığımda sorusuna cevap veremedim. Ona gülümsedim.

''Senin desteğin ile herşeyi yaparım ben.'' sonunda dudaklarımız buluştuğunda biraz daha kendime gelmiştim. Tuzlu ve kuru dudaklarının tadını aldım. Bu dudakların özlemini uzun zamandır çekiyordum. 

Birbirimzden ayrılıp gülümsediğimizde ona tekrar sarıldım. Sonra bir kadın ve erkeğin bizi izlediğini gördüm. Yavaşça Simon'ın omuzlarından çekilip onlara daha iyi baktım.

''Siz..''kadın acı acı kafasını salladı. El ele tutuştuklarını ve üzerlerinin kanla kaplı olduğunu gördüm. İkiside en fazla yirmilerindeydiler ve Mariel bu iki sevgilinin canını almıştı. Kızın gözleri yaşlıydı. Oğlan ise beni dikkatle süzüyordu. Simon'da bana bakıyordu. Ona bir bakış attığımda gözlerindeki bakışı anlamıştım.

Kız çatlak bir sesle konuştu.

''Sen Mariel olamazsın.'' bu sözlerinin ardından içimde bir umut ışığı doğmuştu. Sonra kız konuşmaya devam etti.

''Sen o iğrenç yaratık olamayacak kadar iyi ve güzel birisisin.'' ona yavaşça kafa salladığımda kız pişmanlıkla omuzlarını düşürdü. Oğlan ise kıza destek olmak istercesine omuzlarına sarıldı.

''O gece ailesiyle tanışacaktım. Kızlarıyla evlenmek istediğimi söyleyecektim.'' Oğlanın anlattıkları yaşadıkları dönemi düşünmeme ve onları hayal etmeme sebep olmuştu.

''Fakat gece sokakta bir uğursuzluk sezmiştim. Evlerine varmak üzereydik.'' kıza bir bakış atıp konuşmasını sürdürdü.

''Onun neşesinden peşimizdeki o kadını görememiştim.'' bakışlarını yere indirdi. Hala o günü dün gibi hatırlıyordu.

''Ona yalvarmıştım , herşeyimi alabileceğini yeterki bizi öldürmemesini söylemiştim ama o bizi dinlememişti..'' kızın hıçkırıkları çığlıklara dönüşmüştü.

''En azından cennette birlikte olabileceğimiz için mutlu olmuştuk fakat o bizi bu dünyaya , boşluğa hapsetmişti.'' oğlan bakışlarını bize kaldırdı.

''Fakat şimdi özgürüz. Sen Mariel değilsin Eva.'' adımı bir yabancının azından duymak değişik gelmişti.

''Simon bizi ikna etmeye çalışsada gözümüz seni ödürmekten başka birşeyi görmüyordu.'' boğazıma bir yumru oturdu.

''Bizi özgür bıraktığın için ve sevdiğin adam için savaştığın için teşekkürler Eva.'' kendimi birşeyler demeye zorlasamda azımdan hiçbirşey çıkmamıştı.

İki çift el ele karanlığın içine doğru yürüdüler. Bu...bu şey o kadar acı vericiydi ki...sanki kalbime bıçak saplıyorlarmış gibi.

Artık o iğrenç kadının bana bahşettiği bu gücü, hiçbir şekilde kullanmayacağıma ant içtim. Simon'a baktığımda ayakta sallanıyordu. Onu tutmaya çalışsamda ikimizde uçurumdan düşercesine düşmüştük.

Gözlerimi açmaya çalıştığım sırada ağaç dallarınının yanarak düştüğünü ve dumanın bizi sardığını gördüm. Bilincimi açık tutamıyordum ve ateş yaklaşıyordu. Kafam o kadar ağır geliyordu ki çeviremiyor veya kaldıramıyordum. Çabalamayı bırakıp kendimi karanlığa bıraktım....

**Geciktim biliyorum . Kusura bakmayın canlarım :D Bu arada yakında sınavlarım var dolayısıyla bir sonraki bölüm gecikecek bilgilerinize :D Fakat bu kadar aradan sonra bu bölüm hakkındaki duygu ve düşüncelerinizi de yazmayı unutmayın haa :D**

Son 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin