5|Çilekten nefret ediyorum

Start from the beginning
                                    

Ancak şu son bir aydır gülümsediğine hiç şahit olmamıştım.

"Birazdan fazla ses çıkarabiliriz, en iyisi odaya gitmen. Daha rahat dinlenirsin."

Kucağımdaki yastığı kenara bırakıp bağdaş kurduğum bacaklarımı koltuktan aşağı sarkıttığımda gözlerim salondaki insanların üzerindeydi.

"Ayıp olur."

"Salonda pijamalarında oturuyorsun, Anıl. İnsanlar senin uyumaya hazırlandığını düşünüyor zaten."

"Pijama her zaman giyilebilir." diye terslendim huysuzca, şu an güzel hissettiğim tek kıyafetimdi bu. Elbette giyecektim. "Yakışmamış mı?"

"Ne, pijama mı?"

"Hmhm, olmamış mı? Çilekli." 

"Olmuş, olmuş tabii-"

"Çilek..."

"Evet, çilekli olması gerçekten-"

Savaş'ın kolunu tuttum hızlıca. "Çilek istiyorum."

"Ne?"

Anlamsızca çattığı kaşlarıyla gözlerime bakarken pijamamdaki çilek desenlerini görebilmek için başımı eğdim. Tanrım, şu an bu çileklerin gerçek olabilmesi için her şeyimi verebilirdim ve neden bir anda canımın çektiğini bile bilmiyordum.

"Çilek istiyorum diyorum."

"Anıl, sen çilekten nefret edersin?"

"Hayır, etmem. Etmem hiç."

Gözlerimi kırpıştırıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Hala anlamsız bakışlarla beni süzerken salondaki çalışanların dikkat de çoktan dağılmıştı. Bizi izlediklerinin bilinciyle bir tık gergin olsamda umurumda değillerdi çünkü şu an umursadığım tek şey çilekti.

"Ne zamandan beri çilek seviyorsun?"

"Yaklaşık on saniyedir."

Bu kadar çok sorgulaması berbat hissettirmeye başladığı için umutsuzca omuzlarımı düşürdüm. Pekala, bu eve fazla çilek alınmazdı ama yine de kalkacak ve buzdolabını kontrol edecektim. 

"Savaş Bey, bakmanız gereken raporlar var...Düzenleyip sunuma hazır hale getirmemiz gerekiyor."

O sarışın çocuğun sesini işitmeme rağmen hiç yüzüne bakmadan kalktım ayağa. Hızlıca salondan çıkıp mutfağa doğru adımlarken geçtiğim yerlerdeki ışıkları yakıyor, bir an önce dolabı kontrol etmek için aceleci davranıyordum. Mutfağın köşesinde bulunan gri buzdolabına ulaşıp kapaklarını açtığımda karşılaştığım manzara ise tam bir hüsrandı. Çünkü dolapta çilek bulmayı bırak, en ufak bir meyveden dahi eser yoktu.

Gözlerim sinirle kapanırken sesimi kısık tutmaya çalışmadan "Savaş!" diye seslendim. "Buraya gelir misin?"

İçeriden gelen birkaç mırıltının ardından Savaş mutfak kapısından içeri girdiğinde öfkeli gözlerimin hedefi halindeydi. "Alışverişi yapacağını söylemiştin?" 

"Yaptım zaten." sesindeki anlamsız ton neye öfkelendiğimi çözmeye çalıştığını gösteriyordu. 

"Yaptıysan bu dolap neden boş?"

Bebeğimiz İçin • [b×b]Where stories live. Discover now