22. Bölüm

20K 868 124
                                    

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. :)

*

Varlığını sıcak teni, fısıltıyla yakın kalın sesi, kontrolsüz eli sayesinde tümüyle yanımda hissediyordum. Diğer tüm akşamların aksine bu akşam sıradanlığın yüzlerce kilometre ötesindeydi, bir ihtimal de olsa aklımdan geçmedi değildi şu anki halimiz. Belki de hissettiğim korku bu yüzdendi. Ben istemeden, ne kadar temas etmekten hoşlansa da, Etem'in bana dokunmayacağını biliyordum. Onun kucağında, sırtı açık elbisenin saten kumaşının kalçalarıma kadar toplanıp tenimi açık bıraktığı her noktasında elini gezdirmesi ben istediğim içindi. O da biliyordu, bildiği için beni öpüyordu.

Hassas tenimin onun dokunuşları altında kızarmış olması olağandı. Sakalları, soluklanmak için dudaklarımdan ayrılıp boynuma doğru ilerlediğinde ince bir sızı bırakıyordu. Sızlayan yerler de ise hafif bir kızarıklık, bir iz. Ondan bana armağan edilen. Dahasını istemek isteyen yanım her geçen saniye aklımı çelmek için türlü oyunlara giriyordu ama bir şekilde dur diye biliyordum kendime. Sanırım bunun nedeni dokunuşlarıydı, beni sevsin istiyordum. Beni, bana dokunarak sevsin. Dokunuşları ile beni sevdiğini belli etsin. Belki de bu yüzden Etem'in en sevdiğim alışkanlığı belimden elini ayırmamasıydı.

Başını geriye atıp koltuğa yaslandığında kaşlarım çatıldı, daha sonra durmasına kızmış olmanın utancı yayıldı bedenime ama mum ışıklarıyla aydınlatılmış bu ortamda fark edemezdi muhtemelen. Tabii ki öylece durup zar zor açık tuttuğu gözleriyle bana bakıyor olmasının nedenini sonradan anlamıştım.

Elbisenin üzerimde durmasını sağlayan ipin düğüm olduğu kısmındaydı eli. İpi doğru yöne çekse askılar gevşerdi, askıları çekse elbise düşerdi. Büyük bir ikilemin ortasında kalmıştı elleri, daha az sahiplenici tutuyordu artık. Kararı tümüyle bana bırakmıştı, ilk anda aldığı sessiz cevabı yenilememi bekliyor olmalıydı. Devam mı, tamam mı diye soruyordu beklentiyle bakan gözleri.

Boynunda ve ensesinde rastgele duran ellerim gömleğinin yakasına indi önce, ilk düğmeyi açtığımda yutkunduğunu görmek dişlerimin arasından hızla bir soluk almama neden oldu. O ise son kez nefes alıyormuş gibi ciğerlerini havayla dolduruyordu, ondan farksız olduğumu bilmezken başını geriye attığı için ortaya çıkan boynuna değdi ıslak ve öpülmekten şişmiş dudaklarım. Küçük bir arayıştan sonra bulmuştu aradığı noktayı, şah damarını. Hassas dudaklarımın altında atan nabzını hissederken bir düğme daha kayıp gitmişti iliğinden ve elbisenin düğümü işte o zaman çözülmüştü.

Gevşeyen askılar içime bir telaş yağmuru getirmişti, omzumdan aşağı düşse bu ince askılar tenimden başka bir şey kalmayacaktı ortada. Elimin titrediğini hissederken gömleğin bir düğmesini daha açmış bulundum, parmak uçlarım alev gibi yanan tenine değdi usulca. Bu küçük temas aceleyle kalan düğmeleri de açmama neden olurken dudaklarımı teninden ayırmış ve alnımı omzuna yaslamıştım.

Kemerin metal tokasına deydiğimde ateşe dokunmuş gibi hızla parmaklarımı çekmiş ve gömleği kavramıştım. Aklım durmuş gibiydi, ne yapmam gerektiğini söylesin diye Etem'e baktım. Manalı bakışlarının yanı sıra yüzündeki serseri gülüşü iyice şaşkına uğrattı beni. Çoğu zaman heyecanlandığımda yaptığım gibi alt dudağıma dişlerimle işkence ediyordum.

Baş parmağı ile elmacık kemiği ardından da çenemi okşadı, sonra ise öyle yavaş yavaş dudağıma kadar çıktı eli ki bir anlığına acele etmesi için onu uyarmayı bile düşündüm.

Dudağımı okşadı, ıslaklığı parmağına bulaştı. Hafif bir baskıyla dişlerimin arasından kurtardı alt dudağımı. Ani bir hareketle sertçe dudaklarımızı birleştirdiğinde dengemi sağlayamayıp geriye doğru savrulmuştum ama bir eli beni tutmak için her zamanki yerindeydi.

GÜN IŞIĞI GİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin