21. Bölüm

17.2K 821 125
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR, bölüm sonundaki sorulara cevap verirseniz sevinirim. :)

*

Aşk, hayatımda ilk kez bu denli damarlarına nüfuz ediyordu. Üç harfin küçük dünyamda ki yeri yadırganamayacak kadar büyüktü. Kontrolü benim elimde olmayan hisler beni mutlu ettiği kadar korkutuyordu. Etem'e, dizginleri benim elimde olmayan aşk ve tutku ile bağlıyken onu kaybedecek olmak sarsıcı olurdu.

İhtimallerle yaşanmazdı, İhtimallerle yaşayamazdım ama korku aklımı karıştırıyordu. Hiçbir şeye tam olarak bağlanmayan ben Etem'e kördüğüm olmuştum, her vakit onu düşünmeye başlamıştım. Bir insana bu kadar kısa sürede gözüm kapalı güvenmek ne tür bir mucizeydi anlam veremiyorum. Bilemediğim şeyler korkumun ana kaynağıydı ve yaşayarak öğrenmek büyük bir riskti.

İçinde bulunduğum asansör nefes almamı engelliyor gibi hissettirdiğinden elimi boğazıma koydum. Çok geçmeden son kata gelen asansör ile kendimi hemen dışarıya atmıştım, soluklarımı düzenlediğimde ise kapıyı çalarak beklemeye başladım.

Kapı açıldı, her zamanki şık görünüşü ve güzel gülümsemesi ile Etem karşıladı beni. O an bir sihir gibi korkum silinip gitti, sakinleştim ve kendimi onun etkisine bıraktım.

Bana doğru uzattığı elini tuttum ve beni yönlendirmesine izin verdim. Kapıdan geçtiğimde önce çantamı elimden alıp vestiyere bıraktı ardından arkama geçti ve elleri kollarımdan omuzlarıma doğru tırmandı. Fermuarı açık montumun yakasını aşağı doğru çekiştirirken parmakları elbisenin açık bıraktığı omuzlarıma değdi. Teması ile başımı çevirip omzunun üzerinden onu görmeye çalıştım, tek gördüğüm beyaz gömleğinin yakaları olurken pes ederek önüme dönüp montun kollarımdan kurtulmasına izin verdim. Sırtımdan bir kaç ince ipin geçtiği ve kumaşın kalçalamın biraz üzerinde başladığı turuncu saten elbise göz önündeydi artık. İnce askıları ve bedenimi saran parlak kumaşı ile cüretkar bir elbise olsa da Etem'in özenli görünüşüne bakacak olursam evde yenecek bir yemek de olsa akşam için oldukça uygundu.

Aradan geçen zamana rağmen Etem'in hiç hareket etmediğini hissettiğimde giydiğim bu elbiseyle onu şaşırttığımı anlamıştım. Sırtımda hissettiğim karıncalanma ile istemeden de olsa kıpırdandım, rahatsız olduğumdan değildi ama fazla tüyler ürpertici bir andı. Kıpırdanmam Etem'i harakete geçirdi, bir kaç saniye sonra tekrar elimden tutu ve sivri topuklu siyah ayakkabılarımla içeriye yönlendirdi beni.

Sıcak eli dışardan geldiğim için üşüyen elimi ısıttı, bu ısı kalbime kadar ulaştı ve bana tarifsiz bir huzur verdi. Göğsüzümün ortasında bir ağrı vardı, kaçıp gitmemi isteyen ama kalmamı sağlayan tatlı ve bir o kadar da yoğun bir ağrı.

Oturma odasına girdiğimizde gördüklerim beni şaşkına uğrattı. Oda mum ışıkları ile aydınlatılmıştı, boş alana yerleştirilen masanın üzerinde iki şamdan vardı ve çeşitli mezelerle doluydu. Karşılıklı iki sandalye bu akşamın sadece ikimize ait olduğunu bana çok iyi anlatıyordu.

"Cevahir." Etem'in sesiyle ona döndüm. Elimi tutan eli belimi sardı, sırtımda hissettiğim eliyle karnıma giren kramp nefesimi tutmama neden oldu. Beni kendine doğru çektiğinde elimin ayasını kalbinin üzerine bastırdım. "Hoşgeldin."

Kirli sakalları arasında ki dolgun dudakları arasından çıkan tek kelime bu olurken cevap vermek için önce yutkunmam gerekmişti. "Çok hoş buldum, burası muhteşem gözüküyor."

"Beğenmene sevindim." Yanağımdan öptü. Az önce belime koyduğu eli nefesimi tutmama neden olmuşken dudaklarının tatlı ve sıcak teması ciğerlerime olabildiğince hava dolduramama neden oldu. "Hadi masaya geçelim."

GÜN IŞIĞI GİBİWhere stories live. Discover now