-6-

157 18 26
                                    

 Titreyen elleriyle kadının yarı cansız ellerini tuttu. Yavaşça solmuş dudaklarına götürüp öperken tuttuğu ele bakarak yeniden ağlamaya başlamıştı. Kaybetmişti...uyanır mıydı bilmiyordu ama şimdilik kaybetmişti. Üç gündür ağlamaktan başka bir şey yapmamış, sadece kadının yanında bekleyerek durumunun stabil olmasını ümit etmişti. 

 Gene klasik bir günde Moblit, kendini biraz daha ayakta tutabilmek için laboratuvarın otomatından kahve almaya gitmişti. Normalde Hange deney boyunca evine gitmesine izin vermiş, Moblit'te onu onaylamıştı. Ancak Hange orada yatarken gitmeye tabii ki gönlü el vermemişti. Deney başladığından beri laboratuvarda kalıyor, hatta orada uyuyordu ve Hange uyanana kadar da gitmeye niyeti yoktu.

 Elinde dolu kupayla gene laboratuvar odasına girdiği sırada makinenin alarmı ötmeye başlamıştı. Moblit panikle Hange'nin yaşamsal durumunu kontrol etti ve gördüğü...çokta hoş olmayan şeylerdi. Kadının beyin faaliyetleri durmaya başlamıştı. Moblit panikle elinden gelen her şeyi yapmaya başladı. O doktor değildi, Hange'nin yanında asistandı sadece. Kimya okumuştu ve tıp hakkında en ufak fikri dahi yoktu. Bu yüzden Hange'ye kendisine güvenmemesi gerektiğini söylemişti, şu an hiçbir şey yapamıyordu!

En sonunda korktuğu şey gerçekleşti...Hange bitkisel hayat girmişti. Moblit ağladı, çok ağladı. Hatta o günden beri bir kere bile uyumadı. Sadece ağlayarak Hange'yi izliyor, geri dönmesi için dua etmekten başka hiçbir şey yapamıyordu. Levi'a çok fazla kez lanet etti. Tüm bunlar onun yüzünden olmuştu. Kadına yaşattığı travmalar yetmezmiş gibi o dönemlerde onu umursamamıştı. Bu da Hange'nin daha çok delirerek saçma işlere bulaşmasına yol açtı. 

 Şişmiş ve kızarmış gözleriyle kadını izledi. Sıvı beslenmesini çıkarmamıştı, çok sevgili Profesörü açlığa asla gelemezdi. Acaba şu an bitkisel hayattayken neler görüyordu? Başardığı için mi bitkisel hayata girmişti yoksa? Moblit kendine sorduğu ikinci soruyu daha mantıklı bulurken kendini öyle avutmayı seçti. İlk tanıştığı günleri hatırladı, fakülte de laboratuvardalardı. Moblit zaten uzun süredir Hange'yi izliyordu. Bir ara konuşmaya çalışmıştı ancak kendisinin çok sıkıcı olduğunu düşünerek bundan vazgeçmişti.

 O gün Hange bir şeye dertliydi ve birine anlatıp kendini rahatlatmak istiyordu. Önceden çok fazla konuştuğu ve herkeste bunu bildiği için çoğu insan onu ''Şu an işim var üzgünüm.'' ya da ''Bana saramayacağın kadar meşgulüm.'' diyerek geçiştiriyordu. Hange normalde böyle geçiştirmeleri çok takmazdı. Neşeli halindeyken ona edilen hiçbir hakareti takmazdı. Ama o an gerçekten dinlenilmeye ihtiyacı vardı...bu halini gören Moblit en sonunda dayanamayarak kendi ezikliğini bir kenara atmış, kadının yanına giderek derdini sormuştu. Hange Moblit'ten gelen bu soruya sevinmişti. İşte böyle tanışmışlardı. Moblit hala bu günü aklından çıkaramıyordu, o günkü heyecanı ve sevgisi hala aynı şekilde içindeydi ve kadınla her konuşmaya başladığında yeniden ortaya çıkıyordu.

 Ama şimdi ise o sevgisiyle heyecanını ortaya çıkaracak bir Hange yoktu. Moblit özlemişti. Çığlıklarını, fazla yüksek çıkan ayarsız sesini, çoğu zaman aldığı kirli kokusunu, çılgın fikirlerini ve üzerine atlamasını. Hatta sürekli yaramaz bir çocuk gibi davrandığında onun annesi olmayı özlemişti. 

 Bunları düşünerek kadını daha da özlerken içeri giren Keiji'nin sesiyle toparlanmak zorunda kalmış, kendine üzgün ve acınası gözlerle bakan adama dönmüştü.

''İçeri girmek isteyen bir adam var. Bak istersen.''

 Şaşırırken başıyla onayladı. Genelde buraya malzeme siparişi ve kuryelerden başka insan gelmezdi. Yoksa Hange için mi birileri gelmişti? Eğer öyleyse, ne diyecekti?...

 Moblit ayağa kalkıp üstünü düzeltirken eliyle gözlerinin altını sıyırmıştı. Biraz perişan gözükse de dışarıya bunu yansıtmaması gerekiyordu. Uzun süredir çıkmadığı laboratuvardan üç gün sonunda çıkarken kapıya doğru ilerlemiş. Ana giriş yerinin kapısını açtığı zaman gördüğü kısa beden onu daha da şaşırtmıştı. Buraya geldiğini en son Hange ilk işe başladığında onu zorla getirip laboratuvarını gururla gezdirirken görmüş, bir daha da görmemişti. Şimdi ise karşısında boş bakışlarla ona bakıyordu.

''Hange burada mı?'' dedi Levi. 

 Moblit nutku tutulmuş bir şekilde bakarken ne diyeceğini bilememişti. Levi bekletilmeyi sevmezdi bu yüzden karşısında ona aval aval bakan çocuğa sinir olmaya başlamıştı. 

''Şey....Profesör Zoe şu an burada değil.''

 Levi aldığı yanıta çok inanmamıştı. Çünkü zaten Hange ona gelip deney hakkında zırvalamıştı. Burada olmamasına imkan yoktu.

''Nerede o zaman?'' bakışları biraz daha keskinleşip oğlanı zorlarken Moblit panikle ensesini kaşıdı.

''B-ben bilmiyorum.''

 Levi iç çekti. Çocuğa sert olmak istemiyordu, hatta şu an Hange'yi o kadar merak ediyordu ki kimseyle uğraşacak sabrı yoktu. Ama resmen sınanıyordu.

''Son kez soruyorum Moblit, Hange nerde?''

 Bu kez de düzgün cevap alamazsa en sonunda çileden çıkacaktı. Ancak beklediğinin aksine aldığı tepki şaşırtmıştı. Moblit bir anda ağlamaya başlamış, dayanacak gücü kalmadığından yere çökmüştü. Levi şaşkın bakışlarla oğlanı izledi. Bu da neydi böyle?

''Oi, cevap ver bana.''

''H-Hange-san...Hange-san başaramadı...''

 Duyduklarıyla gözleri büyüyen kısa beden bir anda Moblit'in yakasına yapışmış, oğlanı sertçe duvara dayamıştı.

''Ne demek başaramadı?! Ne yaptın ona?!''

 Levi sinirle Moblit'e çemkirirken ürkmesine sebep oldu. Korkuyla göğüs kafesi sıkışırken konuşmaya çalıştı;

''O ş-şu an bitkisel hayatta...''

 Moblit yakasının hafiflemesiyle güçlü kollardan kendini kurtarmıştı. Levi'ın bu kadar güçlü olduğu aklına bile gelmemişti. Bakışlarını kısa olana çevirdi, şoka girmiş bir şekilde boşluğa bakıyordu. Gözlerinde, kırgınlık vardı.

 Yutkunmuştu.  ''Gelin.'' dedikten sonra laboratuvar odasına girdi. Levi da arkasından girerken metal yatağın üzerinde, yaşam destek ünitesine bağlı kadına baktı. Onu böyle görmek...Levi'ı o kadar yaralamıştı ki. Daha bir kaç gün önce dayanılmaz çığlığıyla üzerine atlamıştı sanki. 

 Yanına gitti kadının. Pek bir şey söylemeden parmaklarını kahverengi tutamlara götürüp okşadı. Uzun zaman olmuştu kahverengi tutamları bu kadar nazik okşamayalı. En son Hange omzunda uyuyakaldığında gizlice, onu uyandırmadan okşamıştı. Şimdi ise karşısında yarı ölü yatıyordu.

''Neden hastaneye götürmedin?''

''Deney başlamadan önce çoktan makineye bağlıydı zaten, birden beyin faaliyetleri durunca öleceğinden korkup çıkarmak istemedim. Bir de...belki geri döner diye.''

''Anladım...''

 Levi hayatı boyunca ya sevdiklerini kaybetmiş, ya da hep dışlanmıştı. Onu sevip sonsuza kadar yanında kalacağına inandığı sayılı insanlardandı Hange. Ama şimdi onu böyle görünce onun da diğer insanlardan bir farkı olmadığını anlamıştı.

''Elimden geleni yapacağım.'' dedi Moblit.

 Levi sadece başını sallamakla yetinmişti. ''Keşke..'' dedi içinden. ''Keşke şu an çığlık atarak üzerime atlasan dört göz, emin ol sesimi çıkarmadan sabaha kadar zırvalamalarını dinlerim.''

___

''LEVIIII!!!''

 Hange'nin üzerine zıplamasıyla elindeki çayı ceketine döktü Levi. Hange gördüğü görüntüyle ölüm fermanını imzaladığını anlayınca dudağını ısırıp kaçmaya başlarken, Levi arkasından sinirle bağırdı;

''Oi!''

----------

Sizce Hange gerçekten shifting mi yaptı yoksa sıvı yüzünden bitkisel hayata girip rüya mı görüyor?

Cevaplarınızı bekliyorum kendinize iyi bakın!! <3

Tonight or Never//LevihanWhere stories live. Discover now