Mutfak biraz küçüktü ve eşyalar kısıtlıydı, bir ara alışverişe çıkmam gerekiyordu. Evin genel hâli böyleydi, Vural ara ara geldiği için evi yenilememişti. Bu yüzden eşyalar da eskiydi ama umrumda değildi doğrusu. Çünkü her şey birbirini tamamlıyordu, sanki bir şeyi kaldırsam ya da değiştirsem evin atmosferi bozulacaktı ve ben evi bu haliyle çok sevmiştim. Her köşesinde yaşanmışlık vardı ve insana yuva hissiyatı veriyordu. Belki de ilk defa kendimi bir yere ait hissediyordum. Yine de çok fazla alışmamam gerektiğini biliyordum. Şimdilik tadını çıkarırken çay suyunu koyup dolaptan kahvaltı malzemelerini çıkardım.

Çayı demlediğim zaman dış kapının açılma sesini duydum. Çaydanlığı ocağa bırakıp mutfağın kapısından başımı çıkarınca Vural'ı elinde ekmek poşetiyle içeri girerken gördüm. Dudaklarımda oluşan kıvrılmaya engel olamadım. Genelde sabahlarımız böyle başlıyordu. Ben kahvaltı hazırlarken o erkenden çıkıp fırına gidiyordu. Her şey çok sıcak ve doğaldı, buna alışabilirdim işte.

İç çekmekten alıkoyamadım kendimi, her şeyin yalandan ibaret olması, böyle anlarda özellikle canımı çok yakıyordu. En çok böyle anlarda yaşananların gerçek olmasını tüm kalbimle diliyordum.

"Günaydın," dediğimde ayakkabısını çıkaran Vural başını  kaldırıp bana baktı. Buraya geldiğimizden beri daha sessiz olsa da Balıkesir'deki gergin tavırları azalmıştı. Nedenini bilmiyordum ama ona ayak uydurmaya çalışıyordum.

Burada olmak ikimize de iyi geliyordu.

"Günaydın," dediğinde birlikte mutfağa girdik. Ekmek poşetini tezgahın üstüne koyarken "Sucuklu yumurta da yapar mısın?" diye sordu.

Kahvaltıda en sevdiği şeyin sucuklu yumurta olduğunu burada öğrenmiştim. "Yaparım."

Bakışlarım poşete kaydığında en sevdiğim çikolatalı gofreti de aldığını gördüm. Büyük bir gülümseme ve iştahla poşete uzanıp çikolatayı kaptım.

"En sevdiğim," diye mırıldanırken paketi açmak için hamle yaptım fakat saniyeler içinde çikolata elimden alınmıştı.

Şaşkınca boşalan elime bakarken Vural "Kahvaltıdan sonra," dedi.

Üzgün gözlerimi ona çevirdim. Çikolata paketini havaya kaldırmış kararlı gözlerle bakıyordu.

Uzanıp almaya çalışırken "Şimdi yemek istiyorum ama ben," diye huysuzlandım.

Başını iki yana doğru sallarken paketi gittikçe uzaklaştırıyordu. Bir elimle kolunu tutup çekerken parmak uçlarımda yükselmiş almaya çalışıyordum. 1.90'lık bir kas kütlesinin karşısında tabii ki şansım yoktu ama her insanın ince noktası olan bir yiyecek vardı ve benimki de çikolatalı gofretti.

"Ya versene."

"Kahvaltıdan sonra dedim Zeynep. Sonra iştahın kesiliyor.

Bir an hareketsiz kalıp sen ciddi misin, der gibi baktım gözlerine. "Vural çocuk muyum ben?"

Alt dudağını bükerken gözleri bedenimi taradı. Üstümde siyah tayt ve göbeğimi az da olsa açıkta bırakan bir tişört vardı.

"Değilsin," dediğinde sesindeki değişimi anında fark ettim.

Günler sonra belki yakın olduğumuz ilk andı. Boğazımı temizlerken ona kapılmamak için kendimi zorladım.

"O zaman niye çocukmuşum gibi davranıyorsun?" diye söylendim.

Bir adım geri çekilirken "Çünkü çocuk gibisin. Aç karnına çikolata yenmez," dedi. Sesinde azarlayan bir ton vardı ve kendimi çocuk gibi hissetmeme neden olmuştu.

SEHER YELİ Where stories live. Discover now