Bölüm 6

173 4 0
                                    

Ve yirmi iki saatin ardından uykuya karşı koyamadığında son düşündüğü, beynini uyanık tutmak için aklından geçirdiği alakasız şeylerden bilmem kaçıncısıydı. “9 yaşında sınıf ortasında öptüğüm kızı hatırlamamdaki mantığı biri bana açıkla...”

***

Hoş bir müzik sesi yankılandı. Geniş oda, açık camlardan giren rüzgarın şifon perdeleri havalandırmasıyla hareketlendi. Gün ışığı keskindi. Oda zevkli döşenmişti. Büyük ve yumuşacık görünen yatak ortaya konumlandırılmıştı. Karşısına bir televizyon konmuş, televizyon ünitesindeki boş görünümü gidermek için de o kısıma saksıda bir bitki ile birkaç aksesuar yerleştirilmişti.

O kafasını sağa çevirdi. Boydan boya cam olarak tasarlanmış pencerenin önündeki berjerlerden birine oturdu. Önünde beyaz ahşaptan bir fiskos vardı. Dışarıdan sadece evler görünüyordu. Zemini göremiyor olmasının bir veya ikinci katta bulunmadıklarını gösterdiğini düşündü. Fiskosun üstündeki kitabı alıp okumaya başladı. Eline alırken ismini tam olarak görmemişti ama kapak tasarımından klasiklerden olduğu anlaşılıyordu.

O'nunla beraber kitabı okurken fon müziği arkadan uğultu şeklinde devam ediyordu. Sözleri seçebilecek kadar duyuluyordu yine de.

I just wanna be yours.

Sadece senin olmak istiyorum.

Dışarıdan gelen sert bir korna sesine başını çevirdi. Bir an baktıktan sonra tekrar kitaba döndü.

Secrets I have held in my heart...

Kalbimde tuttuğum sırları...

Elini sayfanın üzerinde gezdirdi. Tırnaklarına güzel bir french yapılmıştı. Son iki dizeyi sesli okudu.

...are harder to hide than I thought.

...düşündüğümden daha zor saklamak.

Telefonu tiz bir şekilde çalmaya başladığında ayracı kitabın arasına koydu. Bu andan sonra konuşmalar nedense kulağına uğultu şeklinde gelmeye başlamıştı. Net olarak duyamıyordu. Sanki kendisi suyun altındaydı da, O'nu oradan dinliyormuş gibiydi. Zaten sonrasında her şey bulanıklaştı. Zihnine duyduğu ilk ve son cümle kazınırken gözünün önünde vişne çürüğü elbiseli küçük kız belirdi.

Sırada kim var?”

***

“Hala aynı tas aynı hamam ya. Sen böyle değildin, ne oldu sana? Anlattıklarının elle tutulur hiçbir yanı yok. Belli ki yine etkilenmişsin bir kızdan. Sürekli onu görüyorsun. Ve asıl olay da bir kez gördükten sonra bunu fazla içselleştirmen, bilinçaltına daha fazla kazıman. Her gece aynı rüyayı görmenin sebebi bu. Zincirleme bir nevi.”

“Bu kadar ayrıntının olması normal mi sence? Adamı bıçakladı ve denize attı diyorum. Ve bunları farklı gün, farklı rüyalarda aynı kız yaptı. Ha bir de şu renkli elbiseli küçük kız var. Her seferinde tam uyanacakken onu görüyorum. Yardıma ihtiyacım var. Eve de gitmem gerekiyor. Temizlikçi abla gelecekti bugün. Anahtar yok onda. Sahi, ben kalkayım. Gecikmeyeyim sonra.”

Ayağa kalktığında Begüm de peşinden geldi. “Dur, hiç iyi görünmüyorsun. Bir kendine gel, git bir yüzüne su çarp. Seni anlıyorum. Ve kendimi doğru ifade etmeme izin ver. Son bir haftadır yaşadıklarının normal olmadığını biliyorum. Ama Buğra, söylediklerini bir tekrar düşünsene? Başka birinin gözünden onun hayatını izlediğini söylüyorsun. İnanılır bir yanı var mı?”

Birkaç saniye boş boş Begüm'ün suratına baktıktan sonra kapıya yöneldi ve portmantodan cekedini aldı.

“Ben de geliyorum. Korkutuyorsun beni.” Begüm üstüne ince bir mont geçirerek bir karışlık çizmelerini giydi.

Bir saat sonra, gelen kadın salonu süpürürken Buğra ve Begüm de odalardan küçük olanına geçmiş neler yapabileceklerini konuşuyorlardı. Begüm fikirleri konusunda hala ısrarcıydı. Buğra'nın ise gördüklerinin gerçek olabileceği konusunda şüpheleri vardı.

“Neden bir de Arda'ya anlatmıyoruz?”

“Saçmalama. Bütün yıl dilinden düşmem artık. Bilmiyorsun sanki onu.”

“Arda senin beş yıllık arkadaşın, bilmem farkında mısın. Sen istemediğin sürece hiçbir şey yapmayacaktır. Olayın senin için olan önemini de anlayacağını düşünüyorum.”

“Yine de Arda'dan kayda değer bir şey çıkacağını sanmıyorum. Bu konularda alaycılığını bir kenara koyarsak, asla bu tarz şeylere inanmaz.”

“Bir zamanlar sen de öyleydin. Demek ki insanlar değişiyormuş. Hadi ara şunu, yoksa ben yapacağım.”

Telefonu eline aldı, Arda'nın numarasını tuşladı. İlk çalışta açtı telefon kurdu.

“Hayırdır, daha kargalar...”

“Önemli bir konu var. Bize gel.” Telefonu kapatıp yerine koydu. Begüm iç geçirdi. “Sen benim en yakın dostumsun. Her zaman iyiliğini düşünürüm. Sana hak vermiyor değilim. Bu kadar ayrıntı ve gerçekçilik garip. Ama söylediğin mantıksız. Böyle bir şey mümkün değil. Eminim bir açıklaması vardır. Belki de bir psikoloğa gitmeliyiz.”

Buğra Begüm'e hiç hoş olmayan bir bakış attı. “Psikolojik sorunlarım yok. Sadece tuhaf rüyalar görüyorum, o kadar. Boş konuşmayı bırak da haber falan aç. Belki bir şeyler ediniriz proje için.”

CNN'in bültenini izlerlerken kapı çaldı. Buğra açmaya giderken elinde kumandayı tuttuğunu fark edip omzunun üstünden koltuğa fırlattı.

“Bu kadar önemli olan ne? Telefonda da bir şey söylemedin.”

“İçeri geç. Ve sakın anlatacaklarıma güleyim deme.” Kapıyı kapattıktan sonra Arda'nın arkasından salona doğru yürüdü. Bir an sonra gördüğü şey, bedenindeki kanın çekilmesine sebep oldu.

Rüya AvcısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin