14: AŞKI TANIMLAMAK

Start from the beginning
                                    

"Ya abla! O buzları al gö-" demesine müsaade etmeden koridordan bağırdım. "Anne Ali küfür ediyor!" bunu dememle susmuştu ama hala bana bağırmaya devam ediyordu. Af edersiniz ama ibnelik kanımda vardı, eğlence aramakta öyle.

Annem yapacağım şeyi önceden anlamış ama bir şey dememişti, eğer evde böyle ibneliklerden dolayı bağrışmalar çıkıyorsa olaya müdahile ederdi. Annemin bu özelliğini seviyordum ama az sonra da dayak yiyeceğimi biliyordum.

Tam koridoru geçmek üzereydim ki annem elinde oklava ile mutfaktan çıkıyordu. Kocaman olmuş gözlerle anneme diktim bakışlarımı ve arkama dönüp koşar adımlarla odama doğru ilerledim.

"Götünü seviyorsan kaç Duru." Dedim kendi kendime fısıldayarak.

Arkama dönmüş kaçıyordum ki annem arkamdan tehditkar bir ses tonuyla bana seslendi.

"Olduğun yerde dur bakalım küçük hanım."
Sıkıca gözlerimi kapadım ve olduğum yerde durdum, durmak zorundaydım yoksa daha beter şeyler olabilirdi. Kan, vahşet... yok canım annem bize şiddet uygulamaz ki. "E o zaman o oklava ne?" içimdeki şüküfeyi susturmaya çalışırken annem çoktan yanıma gelmişti bile. Tam karşıma geçmişti ve gülmemek için kendini zor tutuyordu.

"Bakkaldan bir şey çalmış küçük çocuklar gibisin Duru." Diyerek popoma hafif bir şekilde vurdu. Güldüm ve bana kızmayacağını anladım. Bir anda gülmeye başlayınca annemin bir anda gülüşü solmuştu. Eski haline dönmüştü.

"Ben gülüyor muyum Duru? Git kardeşinden özür dile." Deyince annemin ikizler burcu olduğu aklıma geldi. Yavaşça gülüşüm soldu ve başımı olumlu anlamda salladım. Aslında özür dilemeyecektim sadece odasına gidip onu daha da çok sinir edecektim. Gerçek ablalar böyle yapardı.

Başımı 'tamam' anlamında salladık sonra annemin yanından ayrıldım ve annem yine popoma vurmuştu. Bu sefer kızdığından değildi, onun sevme şekli böyleydi.

"Ali'ye özür diledikten sonra hazırlan, sana ceza anneannenin maaşıni çekmeye gideceksin."
Cayır cayır yandınız mı hiç? Ben yanmak üzereydim de.

Anneannemin emeklilik maaşını almaya gitmek ve eve geri dönmek tam bir işkenceydi, bu soğukta; götüm dona dona o kadar yolu ben nasıl gidecektim? Hem de tek başıma?

Su'ya desem benimle asla gelmezdi, onu ilk davet edişimde bir salak gibi kabul etmiş; sonra da bir daha gelmemek üzere yemin etmiştim. Su'yu elemek durumunda kalmıştım ama ondan başka da arkadaşım yoktu ki. Ben ne yapacaktım?

Yavaşça arkama dönüp anneme bir bakış attım, 'lütfen bana acı ve bana bir arkadaş bul.' Edasıyla ona bakınca az da olsa yumuşadığını hissettim. Bana bir iyilik yapacaktı.

Memnun olmuş bir şekilde gülümseyerek Ali Can'ın odasına girdim, odaya girmemle Ali Can'ın bana bağırması bir oldu. Bağırmasını beklemediğimden yüreğim ağzıma gelmişti. Sesi de kalındı hayvanın.

"Senden nefret ediyorum Duru!"

"Ayı! Ne zamandan beri Duru oldum?"

"On sekiz yıldan beri" diye saçma bir şey söyleyince sol gözümün teklediğini hissettim. O az önce ne demişti? Espri mi yapmıştı? Hem de bana?

Mavi gözlerini sinirle bana dikince aynı şekilde ben de ona baktım. Şerefsiz yaşına göre hem olgun hem de yakışıklıydı. Konu dışı saçma bir soru sordum.

KOMŞU SORUNSALI ❦ 𝑡𝑒𝑥𝑡𝑖𝑛𝑔Where stories live. Discover now