36. Bölüm

2.7K 366 275
                                    

Felix mesajı okuduğunda Hyunjin'i görebilme umudu ve içindeki panikle etrafına baktı. Sevgilisinin hızlı adımlarla yürürken uçuşan sarı saçlarını gördüğünde Chan'a döndü ve "Görüşürüz hyung, tekrar teşekkürler"dedi. Chan kızıl saçlıya cevap vermeye fırsat bulamadan onun kendisinden uzaklaşmasını izledi. Neler olduğunu bilmiyordu ama o biraz telaşlı görünmüştü gözüne.

Felix koşarak ilerlerken kalbi gümbürdüyordu. Onun çevresinde olacağını asla tahmin etmemişti ve şimdi her şeyi berbat ettiğini düşünüyordu.

"Hyunjin! Hyunjin bekle lütfen!" Felix son anda yetişip kolunu tuttuğunda, Hyunjin durmuş ama ona bakmamıştı. 

"Neden böyle yapıyorsun?"dedi Felix sesi kısık çıkmıştı. Korkuyordu hem de ciddi anlamda.

"Şu an konuşmasak daha iyi Felix. O yüzden kolumu bırak lütfen."

"Hayır! Konuşmazsak çözemeyiz."

"Bana yalan söyledin! Bunun neyini çözeceğiz? Kahretsin yalan söyledin Felix! Delireceğim..." Hyunjin'in öfkeli sesi, Felix'in birkaç adım geriye kaçmasına neden oldu.

"N...Neden... Beni dinlemeden bu kadar tepki gösteriyorsun?"

"Çünkü bana YALAN SÖYLEDİN!" Tekrar bağırdı. Kampüsün önündeki diğer insanlar onlara bakıyordu. Hatta az ilerideki Jisung da buna dahildi. O daha ne olduğunu anlayamadan Hyunjin yürümeye başlamış, hemen peşine de Felix takılmıştı. Belki yarım saat önce şu manzaraya maruz kalsa, kalbinde bir şeyler yeşerebilirdi ama şu an rahatsız olmuştu. Hyunjin'in Felix'e bağıracağını asla düşünmezdi.

"Sen... Sen asla yalan söyleyemezsin Felix. " Kızıl saçlı Hyunjin'in ne demek istediğine anlam veremiyordu. Evet yalan söylemeyi seven biri değildi ama hayatında ikinci kez buna mecbur kalmıştı. Ve sevgilisi inatla onu dinlemeyi reddediyordu.

"Sana karşı yalan söylemiş olmamın bir sebebi olduğunu düşünemiyor musun?"

"Sebebi umurumda bile değil. Asla yalan söylememelisin. Herkes söyleyebilir ama sen, asla..."

"Hyunjin neden böyle söylediğini anlamıyorum. Sadece beni dinle olur mu?"

"Sonra konuşalım."

"Ama..."

Hyunjin kızıl saçlıyı geride bırakarak motoruna doğru ilerledi. Felix peşinden gitmek istedi ama ayakları hareket etmemişti. Hyunjin belkide haklıydı. O bu kadar öfkeliyken konuşmak her şeyi daha da berbat bir hâle getirebilirdi. Bunu istemiyordu. Omuzlarını düşürüp gerisin geriye yürüdü. Dün akşamki rahatsız edici vedalarından sonra bu da tuzu biberi olmuştu...

________________

Hyunjin kafası dalgın bir şekilde kapının kilidini döndürürken içerden konuşma sesleri geliyordu.

Minho, kuzeninin içeri girdiğini görünce gülümseyip "Naber?"dedi. Hyunjin ise kapıyı kapatıp cevap vermek yerine başını salladı. Minho elindeki pizza dilimini ısırırken, "Neyin var?"diye sordu ağız dolusuyla.

"Sonra konuşalım hyung, hiç havamda değilim."

"Hyunjin böyle söylediğin zaman daha fazla öğrenmek istediğimi biliyorsun değil mi?" 

"Hyung! Rahat bırak lütfen." Hyunjin yanından geçip giderken Minho şaşkınca arkasından baktı. Uzun zamandır onu böyle morali bozuk bir şekilde görmemişti. Ve bunun sebebinin tek bir isim olduğunu düşünüyordu. Lâkin onunda, Hyunjin'i üzecek bir şeyler yapmayacağını tahmin ediyordu. Kişilik olarak Felix, başkalarını daha çok düşünmeye meyilli biriydi çünkü. Koltuğa doğru geçerken, sarışına biraz zaman tanımayı seçmişti. Normalde üzerine giderdi ama bir şekilde bugün ona takılmak istemiyordu. Bu yüzden o anlatana kadar bekleyecekti...

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Where stories live. Discover now