twelve - last night

70 18 7
                                    

yıllar sonra gelen yeni bölüm... keşke ironi olsaydı ama en son 2020 ya da 2021'de yeni bölüm yazmıştım sonrasında yayımdan kaldırdığım ve tekrar yayımladığım için bölüm tarihleri farklı görünebilir.

muhtemelen diğer bölümlerle arasında dil ve anlatım bakımından büyük fark olacak ama devam etmem çok istendiği için kıyamadım bu fice, yeniden chalice era!!

iyi okumalar..


Bahar kokusu, rengarenk çiçekler, cıvıl cıvıl kuşlar... Bahçede otururken derin bir nefes aldım. Gittiğimde burayı özleyeceğimi biliyordum.

Elimde hissettiğim dokunuşla Ece Hatun'a döndüm. "Sık sık gel." dediğinde burukça gülümsedim. Onun ise gözleri dolmuştu.

"Gelmeye çalışırım." dedim yutkunamayıp.

Mutlu değildim. Onların baskısı olmasa, böyle sıkışmış hissetmesem en başında olduğu gibi reddederdim. İstemiyordum evlenmeyi de o aileyi de, biliyorlardı.

O ıslak gözlerle bana bakarken bakışlarımı çektim ondan. Oturup ağlamak istemiyordum, ağlanacak halde hissetsem de.

Abime, babama, anneme, Ece Hatun... Bu durumdan kurtarmak yerine beni o ailenin içine itmişlerdi, beni zindana atan ailenin içine..
Sanırım affedemeyecektim böyle apar topar evlendirmelerini.  Evleneceğim adamı tanımama fırsat bile vermemişlerdi.

İyi birine benziyordu, kibardı ama bu hikaye hiç babamın anlattığına benzemiyordu. Çocukluğumdan beri onun pazarcının kızı olan anneme aşık olma hikayesini dinlemiştim. Bir prensin soylu olmayan biriyle evlenmesinin ne kadar zor olduğunu ve bunun için ailesiyle verdiği savaşı anlatırdı. Benim hikayemin neresindeydi aşk?

Abim gizli mektuplaşmalar, kaçamak görüşmelerle Ece Hatun'da bulmuştu aşkı. Babamın yolundan gitmişti. Beni ise önce Çin'e sonra da Japonya'ya sürgün eder gibi göndermek istiyorlardı. Bunun evlilik olamazdı, sürgündü.

Düğün için yaz gelmesini bile beklemeyi kabul etmemişlerdi. Belki yaz sonu yapılsa kendi içimde daha kolay veda ederdim onlara, kendi toprağıma...
Ama düpedüz sürgündü bu, birkaç hafta içinde olup bitmesi gereken bir sürgün..

Derin bir nefesle devam ettim dışarı bakmaya. Şart mıydı başka bir ülkeye gitmem? Babamın yanında onlarca üst düzey asker, yardımcı, tüccarlar varken araya denizler sokmaya gerek var mıydı?

Babaannemi anlamaya başlamıştım daha oraya gitmeden. Nasıl bambaşka bir ülkede, bambaşka törelerle tutunulurdu ki hayata? Huzursuz olmak, suratını asmamak elde miydi?

"Ben Aybars'la uzun uzun konuştum." dedi Ece Hatun istediğim sessizliği tekrar bozarak.

Sesli bir nefesle ona döndüm. "Neyi?"

"Haruto'yu." dedi bana bıkkınca bakarak. Konunun Haruto olduğu tamamen aklımdan çıkmıştı, buna öfkelenmiş olmalıydı.

"Hem prens, hem yakışıklı hem de sana aşık." dedi gülümseyip koluma dokunurken. "Daha ne istiyorsun ki?!"

Yüzümde ufak bir gülümsemeyle ona baktım. "Sen abimle bu yüzden mi evlendin?"

Bir anlık şaşkınlıkla geri çekti elini ve ciddileşerek baktı yüzüme. Anlaşılan bozulmuştu bu dediğime istediğim olmuştu.

"Ben Aybars'ı sevdiğim için evlendim." dedi hızlıca.

Adımlarını küçük koltuğa yönetip oturdu ve gergince baktı bana. "Tamam işte." dedim başımı sallayarak. "Ben o adamı sevmiyorum."

Dostali jste se na konec publikovaných kapitol.

⏰ Poslední aktualizace: Feb 05 ⏰

Přidej si tento příběh do své knihovny, abys byl/a informován/a o nových kapitolách!

chalice ❧ harutoKde žijí příběhy. Začni objevovat