𝟚𝟛

2.5K 295 161
                                    

Büyük ve güzel odaya girdiklerinde burunlarına Jimin'in odada daha önce kaldığını belli eden güzel, hafif kokusu gelmişti. Jungkook güzel kokuyu ciğerlerine doldururken bir yandan da odayı inceliyordu. Oldukça büyük olan bu oda hayat boyu yaşanabilecek kadar güzeldi de.

Rahat olduğu her halinden belli olan yatağa yavaşça oturmuş, Jimin'i izliyordu. Banyo olduğu belli olan bir yere girmiş, suyu açmıştı. Su sesi geldiğinden yüzünü yıkadığını düşünüp beklemeye başlamıştı. Fakat birkaç dakika sonra elinde beyaz bir çantayla gelmesi Jungkook'u şaşırtmıştı.

Çantayı ortalarına koyarak yanına oturmuş, uzun eli minik avcunun arasına almıştı.

Gerekli malzemeleri çıkardıktan sonra güzelce halletmiş, iki kanlı bezi çöpe atarken konuşmuştu.

"Üstünü çıkar." Tamamiyle masum olarak kurduğu bu cümle diğer tarafa pekte masum olarak yansımamıştı malesef.

"Ne? Hemen mi? Yani biliyorum biz öpü-" Şaşkın ses tonuyla kendince durumu açıklamaya çalışırken sözü kesilmiş, kocaman olmuş güzel gözler yanlış anladığını belli etmişti.

"Tanrı aşkına ne diyorsun sen? Öyle mi dedim ben? Orada da yara var mı ona bakacağım. Aç." Tekrar yatağa oturarak diğerinin kazağını çıkarmasını beklemişti.

Çıkan kazakla birlikte enfes fakat çiziklerin bulunduğu gövde gözlerini doldurmuştu. Sağ göğsünün ve bazı baklavalarının üstünde kırmızı çok derin olmayan izler vardı. Temizlemek ve kapatmak için zorla gözlerini ayırarak birkaç malzemeyi ayarlamış, yaralarla uğraşmaya başlamıştı.

On dakika sonunda kendisini terleten, sebepsizce utandıran bu işlemden sonra güzelce bütün yaraları kapatmış, rahat bir nefes almıştı. Jungkook'un vücudu gerçekten harikaydı...

"Ellerin nasıl? Hala sızlıyorlar mı?" Minik elleri, elleri arasına alarak bantlı alanları okşamaya başlamıştı.

"Bazen. Ama iyiler artık iyileşiyorlar." Cevabını verirken ellerini kurtarmış, ayağa kalkarak eşyaları toplamıştı. Düzgünce yerlerine yerleştirip odaya dönmüş, duvarın yanındaki beyaz şifonyerin üstünde duran telefonu alarak odasına yiyecek bir şeyler istemişti.

"Açsın değil mi?" Dolap kapağını açarak içinden otelin verdiği fakat kendisine oldukça büyük gelen eşofmanları çıkarmıştı.

"Evet." Hipnoz olmuş gibi hiçbir hareketini kaçırmadan izleyen adama göz ucuyla bakmış, daha sonra pencerenin önüne gelerek perdeyi açmış, ışıklarla kaplı Seul'u ortaya çıkarmıştı.

"Bunları giyebilirsin. Ama önce duş almak istersen duş da alabilirsin." Eşofmanları eline tutuşturduktan sonra eliyle arkasında kalan banyoyu işaret etmişti.

Sessiz şekilde başıyla onaylayan beden yerinden yavaşça kalkarak banyoya girmişti. Kısa süreli bir duştan sonra odaya tekrar geldiğinde yuvarlak masanın üstünde duran yemeklerin yanına çatal ve kaşıkları yerleştiren bedenle kendisini bir garip hissetmişti. Sanki yorgun argın geldiği işten sonra bir duş almış, güzel eşi de bu sırada ona mütevazi fakat samimiyet dolu bir sofra hazırlamış gibiydi.

"Ah, çıktın mı?" Geldiğini fark eden omegaya evet cevabını vererek masaya ilerleyecekken durdurulmuştu.

"Saçlarını kurutmamışsın. Neden?"

"Unutmuş olmalıyım." Kurduğu cümleden sonra hala yerinde beklediğinden Jimin'in dikkatini çekmişti.

"Lavabonun üstündeki dolabın içinde. Hadi kurula gel yemekler soğumadan." Bir onay mırıltısı verdikten sonra yeni çıktığı banyoya tekrar girerek saçlarını kurutmuştu.

Odaya ikinci girişinde Jimin'i masaya oturmuş kendisini beklerken bulmuştu. Sakin şekilde karşısına oturduktan sonra ikisi de yemeğe başlamıştı.

Çok pişmiş etini keserken göz ucuyla Jungkook'a bakmış, kestiği etini ağzına atmıştı. O yıkı dökük kulübede ne işi olduğunu sormayı çok fazla istiyordu ama konunun biraz can sıkıcı olduğunu anladığı için bunu yemekten sonraya ertelemişti.

Karınlarını güzelce doyurduktan sonra yatağa karşılıklı olacak şekilde bağdaş kurarak oturmuşlardı.

"Direkt konuya gireceğim. Orada ne işin vardı?" Akşamdan bu yana kaçırdığı gözleri şimdi kocaman şekilde Jungkook'a odaklanmıştı.

"Uyuşturucu alımlarında sorun vardı bu yüzden kontrole gitmiştim fakat tuzağa düştüm." Yan bir şekilde güldü. Çok detaya girmeye gerek görmemişti. Jimin'i sıkmak istemiyordu.

"Anladım. Peki neden kendi adamlarını götürmedin ki?"

"Ahh, bilmiyorum ki." Kıkırdayarak cevaplamış, Jimin'i de güldürmüştü.

"Peki Youko'yla kavganızın sebeb-"

"Bana ihanet ettiği ve yalan söylediği için kavga ettik." O onlar zihnine doluşunca istemsizce kaşlarını çatmıştı.

"Onun yüzünden seninle kavga etmiştik." Bu cümle çatılan kaşlarını düzeltmiş, gözlerine hüzün pırıltılarını serpmişti. Ne zaman aklına gelse kendisinden nefret ediyordu.

"Hemen inanmamalıydım çok özür dilerim Jimin. Gerçekten çok pişmanım." Titremeye başlayan dudakları ve dolan gözleri ağlayacağını belirttiğinden Jungkook onu belinden tutarak kucağına almış, yatak başlığına yaslanarak Jimin'i de gövdesine yatırmıştı. Örtüyü de göğsüne kıvrılan bedenin sırtına çektikten sonra yumuşak saçları koklayarak öpmüştü.

"Evlendiğimizde benden nefret mi ediyordun?" Kendisini biraz yukarı iterek büyük bedenin boynuna başını yaslamıştı. Kalkmaya hiç niyeti yok gibi gözüküyordu.

"Hayır tabii ki. Senden hiçbir zaman nefret etmedim." Sesli bir şekilde yutkundu. "Sadece o zamanlar biraz aptaldım. Annem ve babam beni bu konuda çok sıkmasın diye kabul etmiştim. Ama kabul etmeden seni araştırmış, takip etmiştim. Kendi halinde birisi olduğunu görünce de rahatlamıştım. Çünkü aynı odada ayrı iki kişi olarak kalacaktık. Yabancı gibi." Nefes verir gibi gülmüştü.

"Sonra her şey tepetaklak oldu. Ben sana bir pislik gibi davrandım, kavga ettik ve..." Göğsünü şişirecek kadar büyük bir nefes aldı. "Aslında aynı odada yaşayan iki ayrı kişi olmadığımızı fark ettim. Seni özledim. İstemeyerek de olsa her yere saldığın güzel kokulu feromonlarını, masanın üzerine yaydığın kitaplarını, uyurken o saçma sapan bariyerin altından geçirdiğin minik, tombul elini, her şeyini özledim. Seni özledim. Seni çok özledim." Boynunda sessiz sessiz yaşlarını akıtan bedeni kendine biraz daha çekerek sımsıkı tutmuştu.

"Seni seviyorum Jimin." Kurumuş dudakların arasından çıkan bu cümle Jimin'in hıçkırarak ağlamaya başlamasına sebep olmuştu. Fakat hiçbir şey demedi Jungkook, ne ağlama dedi ne gözyaşlarını silmişti. Sadece saçlarını okşamış, minik öpücüklerle taçlandırmıştı.

Dakikalar sonra hıçkırıkları durup nefesi düzene girince Jungkook onun uyuyacağını anlayarak aşağı kaymış, rahat bir pozisyon bularak yatmıştı. Jimin yerinden hiç kıpırdamamış hatta uzun olana daha da sokulmuştu. Bu dalacağı en güzel uykulardan olabilirdi.

"Ben de seni seviyorum Jungkook." Uyku sersemliğini bir dakikalığına üstünden atarak keskin çeneyi öpmüş, Jungkook'un duyacağı şekilde söylemişti. Vereceği cevabı beklerken tekrar boynuna başını gömerek utancını geçirmeye çalışmıştı.

"Biliyorum bebeğim. Uyuduğumu sandığın ve itiraf ettiğin geceden beri biliyorum." Yüzündeki güzel ve rahat gülümsemeyle sessiz ve yayvan şekilde konuştu. Söylediği sözler boynuna sokulan minik bedenin feromonlarını daha da artırmış, Jungkook'un ise kahkaha atmasına sebep olmuştu.



Kontrol etme şansım olmadı ama düzelticem söz
Aslında daha da uzatacaktım fakat işim çıktı söz verdiğim için attım ama halledicem söz 😉
Hafta sonu atamayacağım bölüm özür dilerim
sizi seviyorum💕
Umarım beğenirsiniz ❤️
Hatalarım varsa affedin lütfen 🙏💜

Redamancy | Jikook |Where stories live. Discover now