Siktir.
Siktir, siktir, siktir!

...
Bayan Park olaylardan tamamen alakasız kocasının söylediklerine inanmış ve oğlunun defalarca cinsel saldırıya uğradığını sanarken, Bay Jeon için ise işler apayrı dönüyordu. Gay olduğunu ve üvey kardeşi ile birlikte olduğunu öğrendiği an onu silip atmış ve aklında ki şeyleri bir bir uyguluyor önce Jimin'in Kore'ye göre reşit olmamasından yararlanıyordu.

Jungkook karakola götürülürken, Jimin şirketin avukatını aramış ve olaydan sıyrılmak için konuyu üstü kapalı anlatmıştı.

Olaylar fazla hızlı gelişiyor ve bir kaç saat önce ile şuan ki yaşadığı şeyin alakasını uyduramıyordu.

"Ellerinde ne olduğunu bilmiyoruz Bay Jimin."
"Bak Hwa, ellerinde büyük ihtimalle nasıl olduğunu bilmediğim kayıtlar var."
"Kayıtlar size mi ait peki gerçekten?"
"Hayır değil o benim abim saçmalama da işini yap!"

Jimin'in o an tek isteği ortaya attığı teorinin doğru çıkıp kayıtlarda da yüzlerinin belli olmamasıydı.
"Gidebilirsin Hwa onunla ilgilenicem."
"Taehyung?"

Jimin anlamsızca Tae'ye bakarken hızlıca düşünüyordu. Eve gelip çıkışlarında kamera kurmuş olabilir miydi..?
Ve şimdi ise Jungkook'u çıkarmak için Tae'nin eline mi düşmüştü?
Bu sırada oğlunun psikologda sanan Bayan Park bir kaç kere aramıştı ama Jimin'in değil telefona kafasını kaldıracak hali yok.

"Selam Jimin."
"Orospu çocuğu."
"Evet seni görmek de güzel, bak ne diyeceğim-"
"Uzatma ve onu oradan çıkar piç."
"Kook'u tebrik etmek gerek güzel becermiş keşke seste olsaydı."
"Seni gebertirim!"
Jimin, Tae'ye geçirdiği yumruğun ardından bunun hata olduğunu anlamıştı.

"Onun için bana ihtiyacın var Jimin. Şuan da ise hiç huyuma gitmiyorsun."

"Seni ..." Derin bir nefes aldı, gerçekten ondan yardım isteyecek duruma düşmüştü.
"Onu oradan çıkarmamı istiyorsan tek bir seçeneğin var. Kore'yi terk edeceksin."

İster istemez güldü Jimin, sabrı taşıyordu. Ve Tanrı aşkına şuan ki yaşanan şeyler çocukça değil mi?

"Oldu, başka?"
Taehyung ise fazla keyifliydi, arkasında Bay Jeon'un olmasının verdiği rahatlık ve üstelik istediği şeyi almaya azıcık yakındı.

"Eğer gitmezsen ifade verme hakkımda öyle konuşurum ki evde arama emri çıkar...ki bence evde ki şeylerin bulunmasını istemeyiz değil mi?"

Jimin'den
Kurnaz. Sinsi. Evet kesinlikle kendini öyle sanıyordu ve ben de onun istediği gibi oynayacağım.
Sahte göz yaşlarımı zorlarken bir zavallı gibi bakmıştım.
"Pekala...sen kazandın. Gideceğim."
"Kore'den ayrılana kadar onu bu duvarların arasından çıkarmayacağım. Anlaştığımıza göre...babana veda etsen iyi edersin."

...
"Her şey hazır."
"Jimin gitti mi?"
"Şuan hava alanında efendim."
"Jungkook'u çıkartmadan önce konuş, unutma."
"Planı unutmadım Bay Jeon."

Taehyung, yüzüne kapatılan telefonla ağzından küçük bir küfür savurdu. O adama sadece kısa bir süre katlanacaktı.
Adımlarını parmaklıklara çevirdiğinde gördüğü Jungkook ile gülerek kaşlarını kaldırdı.

Sert halinden ödün vermese bile, saçlarını çekiştirmiş ve dağıtmış, uykusuzluktan gözleri etrafa ölü gibi bakıyordu.
"Jeon Jungkook..."
Alayla konuşurken, Jungkook birisinin geldiğini çoktan anlamıştı ve yüzünü oraya çevirmeden karşı duvara bakıyordu.
"Sana haberlerim var Jeon, bence duymak isteyeceksin."
"Siktir git."

"Peki sen bilirsin ben de Jimin'i-"
"Anlat."
Taehyung ister istemez sinirlenmişti. Ne yani bu kadar mı önemliydi?.
"Anlatılacak çok bir şey yok aslında öylece yatıyor babana sorarsın."
Jungkook'un hızla kalkıp parmaklıklardan kollarını çıkarması ve yakalarını tutmasıyla Taehyung tepkisizce bakmıştı.

"Ne oldu ona?"
Sinirle dişlerinin arasından konuşup her kelimeyi bastırıyordu.
"Çok mu özledin oğlunu?" Yüzüne üfleyip onu ittirmesiyle çekildi ve yakalarını ondan kurtardı.

4 gündür bu boktan yerde aslına bakarsak evet onu çok özlemişti.

"Ne oldu ona dedim?"
"Bilmem en son dudağını patlatmışlardı sanırım. Fakat çok sevdiğin oyuncağını geri istiyorsan...anlaşma yapıcaz."
Jungkook sinirle solurken bu parmaklıklara şükretmesi gerektiğini düşündü.
"Ne istiyorsun piç?"
"İltifatlara açığım sağ ol, şirketin hisselerini bana devredersen onu geri alabilirsin."
Jungkook ise ona oynanan oyundan habersiz bir şekilde sadece Jimin'i düşünüyordu.
Bay Jeon hisseleri alamazdı ama Jungkook'a da bu saatten sonra bırakamazdı. Tae ise Jungkook'u mahvetmenin Jimin'in olmaması demek olduğunu biliyordu. Aynı şeyleri istemiyorlardı ama tek bir kişiden geçiyordu.

"Ama... eğer evlilik yaparsan o zaman hissleri vermek zorunda kalmazsın."
Jungkook ise duyduğu şeylerle sinirlenmeye başlamıştı.
Şirketin hisselerini verirse hiç bir şeyi kalmaz, ve ondan geri de alamazdı. Evlilik gibi bir şey de söz konusu olamazdı.

"Jimin nerede?"
"Kaybettiğin her vakitte bir yumruk daha yiyor."
"Öldüreceğim seni!"
Sinirle tısladığında alnında ki damar belirgenlişmişti.

...

Jimin'den

"Anladın değil mi hoseok?"
"Gerizekalı değilim on kere sorma."
"Pekala neredesin?"
"Kafeterya da."
Telefonu kapatıp etrafımda birinin bakmadığını kontrol ederek kafaye ilerledim.

Bu gün Tokyo'ya gideceğim. Evet en azından öyle biliyorlar.

Baştan sona arkadaşım Hoseok ile aynı giyinip havaalanında buluştuk.

"Tokyo'ya vardığında arkadaşım Yoongi seni oradan alıcak. Zaten sonra dönersin."

Kahve sırasına girerken köşede oturduğunu görmemle yanından geçerken telefonumu bıraktım.
Büyük ihtimalle sinyallerden kontrol edeceklerdi.
Bundan sonrası ondaydı. Bense Jungkook kendini sağlama alıncaya kadar gözden uzakta duracağım.
O aptal Taehyung gerçekten onu bırakacağımı düşündü mü..?

(Grup yapın bitsin amk ne bu tatava nys)

Bölüm sonu

Oy vermeyenin burnuna pasta süsü girsin.

Basorexia °JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin