Chapter 28

2.6K 145 44
                                    


Gösteriden sonra yorgun BTS üyeleri otele geçmişti. Odasını yerle bir ettikten sonra nerede kalacağını bilmeyen Jimin ise otel koridorun ortasında beklemekteydi. Jimin'in arkasından geldiğini düşünen Jungkook onu arkasında göremeyince döndü.

Jim hadi gelsene neyi bekliyorsun?" Birkaç saattir dans etmenin yorgunluğu ile onu takip etti.
Black Swan ve We Dont talk Anymore ilk kez ulusal kanalda sergilenmişti. Oldukça zahmetli dakikalar geçirmişti Bts üyeleri ve Jimin.

Dün yaşadığı şeyleri atlatmaya çalışırken tüm gün boyunca durgundu Jimin ama bir dakika bile yalnız kalamamıştı, o 6 adam onu bir saniye bile yalnız bırakmamış olanlar aklına geldiği anda Bts grubundan gelen bazen 'seks pozisyonu' bazen 'makyaj akımlarından' ve bazen de ' Taehyung ve Jin'in anormal kavgaları' hakkında başlayan mesajlaşmalar ile aklını dağıtmasını sağlamıştı. Hala konuşmak için zaman bulamadıkları Jungkook ise onu boş bulduğu her an kolları arasına almış ve saçmasapan şeylerden konuşmuştu.

Çünkü neden olmasındı? Hepsinin tek amacı birkaç gün önce tüm Dünyayı etkisi altına alan adamın o haline dönmesi kötü bir döneme girmemesiydi. Hiçbir şey önemli değildi ama o her şeyden önemliydi.

Jungkook'un açtığı kapıdan girerek kendisine ayrıldığını düşündüğü dolaba yöneldi ama yola çıktıklarından beri aklında olan düşünceyle geri kapattı ve valizden bir şeyler arayan bedene döndü.

"Artık konuşmalıyız" artık konuşmalılardı. Belki hepsini bir ada yapamayacaklardı ama deneyeceklerdi. Onlar bu olaylar olmadan da ayrı bir çiftti. Konuşup çözmeleri gereken şeyler vardı ve dün geçirdiği kriz de bunların başını çekiyordu.

Hala valizini karıştırırken konuştu.

"Bence bunun sırası değil,daha çok zamanmız var." Jungkook bunu en azından bir süre ertelemeye çalışan taraftı çünkü Jimin'in daha içine kapanmasını veya sıkışmış ve bunalmış hissetmesini istemiyordu.

"Jungkook şuan konuşmak istiyorum" bunu şuan burada konuşacaktı çünkü başka hiçbir zaman bu cesarete sahip olamayacaktı. Bir insanın size zorla dokunmaya çalıştığı bir geceyi anlatmak dile getirilemeyecek kadar zordu.

Elindekileri valize bırakarak odanın ortasında dikilen Jimin'in iki kolunu okşadı.

"Bebeğim sonra istediğin kadar konuşacağız ama şimdi duş alıp uyuyalım" geri dönerek valize bıraktığı eşyalarını alırken artık sabrı tükenmiş bedenin sesiyle buz kesildi.

"2 gün önce... Alex bana dokunmaya çalıştı. Sabah hatırladım dünkü durumun yaşanmasının nedeni buydu." hayatı boyunca konuşmadığı kadar duygusuzdu görenler iş görüşmesinde sanabilirdi belkide Jungkook bu yüzden bu kadar rahatsız olmuştu.

Elindeki kıyafetler yeri boyladı gözleri kapandı sindirmeye çalıştı aniden duyduğu şeyleri. Ne demişti? Bana zorla dokunmaya çalıştı. Peki başarabilmiş miydi?

"Ne, Ne kadar ileri gittiniz?" uzun süredir konuşmasını beklediği adamdan duyduğu ilk cümleler olduğundan mı bu kadar duygusaldı biinmez ama 'gittiniz' kelimesi için az önceki hislerinden yoksun adam hüngür hüngür ağlayabilirdi.

"Biz diye bir şey yok." Nasıl anlatabilirdi ki onu öptüğünü ve daha fazlasını denediğini?

"Beni öptü ve ileri gitmeye çalıştı. Yemin ederim izin vermedim. Doğru düşünemiyor olsam da asla böyle bir şey yapmam bunu söylemenin benim için ne kadar zor olduğunu tahmin edemezsin o an tek istediğim senin kollarındı. Yemin ederim asla böyle bir şey yapmam" içinden bir ses Jungkook'un ona inanmayacağını söylüyordu bu yüzden ona inandırmak çabalıyordu.

Into Your ArmsOù les histoires vivent. Découvrez maintenant