"Uzun süredir hepinizi izledim. Fakat şansa bak Tutku Hanım tesadüfen mekanıma ayak bastı. Yüzündeki ifade aklımdan silinemeyecek kadar iyiydi. Fırsat bu fırsat bende bunu bir koz olarak kullandım." Her şeyi öğrenmişti yani. Bu zamana kadar geçmişinden haberdardı.

"Koray'ın bunu sana yaptığını nasıl öğrendin?" Acar'ın sorusuyla güldü. Fazla keyifliydi.

"Mektupta her şey yazıyordu." Yani o gün Koray ona zarar verdiğinde bundan haberi olan biri daha vardı. Bu kişi ya hepimizden nefret ediyordu ya da sadece Koray'dan. Belki de Alpay'a değer veren biriydi.

"Gelelim asıl konuya. Misafirin kısası makbuldür. O yüzden misafirinizi alıp gidiyorum." Bana doğru gelirken bir adım geriledim.

"Seninle gelmeyeceğim."

"Daha iyi ya. Bir şeyi zorla yaptırmak daha çok hoşuma gidiyor." Ani bir hareketle kolumu kavrayıp çekiştirmeye başladı.

"Alpay." Acar'ın sesiyle ona kısa bir bakış attı. Ona her baktığında yüzündeki nefret daha çok belli oluyordu.

"Ben Alpay olmayı bırakalı çok oldu Acar Bey. O yüzden bu saatten sonra herkes kendi işine." Beni evden çıkarırken arkada kalan Koray'a son kez baktım.

"Koray'a ne yapacaksın?" Dediğimde güldü.

"Bilmiyorum. Sence ne yapmalıyım?" Dalga geçercesine konuşuyordu. Bir süre konuşmak istemiyordum. Şu an en doğrusu belki de buydu.

...

"Buraya gelsem bile seninle kalmayacağımı biliyorsun değil mi?" Dediğimde kendini koltuğa atıp beni duymamazlıktan geldi.

"Sarp'la Duygu'yu orada bıraktım." Hala cevap vermiyordu. Koltuğun kenarındaki yastığı alıp suratına fırlattım.

"Sana bir şey söyledim demi?!" Bana dönüp derin bir nefes verdi.

"Yarın getiririm onları."

"Ben onlarla orada kalmak istiyorum. Senin yanında değil." Dediğimde yine dinlememezlikten gelmeye başlamıştı. Kafamın içi bok çukurundan farksızdı. Yorgun ve mutsuz hissediyordum. Kendimi taşımakta bile zorluk çekiyordum.

"Seninle bir anlaşmaya varalım." Dediğinde sabır çektim.

"Seninle anlaşmaya varmayacağım. Çünkü yarın direk gideceğim."

"Neden olmayacak şeyleri tartışıyorsun?" Yapamayacağımı mı sanıyordu? Ya da beni kendince gaza getirmeye mi çalışıyordu?

"Sana beni hafife alma dedim. Ben öyle bilmem kaç tehdite boyun eğecek biri değilim." Ona kendimi güçsüz göstermeyecektim. Bu benim yapım değildi. Gerekirse tekrar tekrar baş kaldıracaktım.

"Belli. Babana kafa tutup evlenmeyi bile göze almışsın." Dediğinde sesimi çıkarmadım. Konuyu açmak istemiyordum. Olanlar geçmişte kalmıştı. Karşı koltuğa geçip oturduğunda kısa bir bakış attım. Koray'ın bunu yaptığına hala inanamıyordum. Benim için bir insanın canını alabilecek kadar cesareti vardı. Yaptıklarından iki senedir bir pişmanlık duymaması daha kötüydü.

"Her şeyden haberin varsa o sırtındaki yaraların sebebini de biliyorsun değil mi?"

"Niye sordun bunu?" Dediğinde kafamı bilmem anlamında salladım. Gerçekten ne amaçla sorduğumu bilmiyordum.

"Biliyorum." Acar'ın yaptığını biliyordu yani. Belki de başlıca nefreti bu yüzdendi. Sebepsiz yere canı acıdığı içindi.

"Ondan acını çıkaracak mısın?" Gözlerimiz buluşurken o ise sırtını yaslayıp kafasını arkaya eğdi.

DUYGUNUN ÖTESİNDE +18Where stories live. Discover now