15

148 15 11
                                        





Elindeki tek bir şarap şişesiyle bilmediği sokaklarda gezdi, boş bir parka geldi. Üzerindeki paltosuna iyice gömüldü ve gece yarısının sert ayazından olabildiğince korunmaya çalıştı Mark. Donghyuck'un evinden ayrıldığı saati bilmiyordu, telefonu da kapanmıştı zaten. Boş boş gezindiği saatleri kestiremiyordu ancak etrafta göremediği insan kalabalığı çok geç olduğunu kanıtlar nitelikteydi.

Geldiği parkın kaydıraklarına merdivenle ulaştı ve üzeri kapalı alanda gözlerini gezdirdi. Gördüğü bedeni umursamadan yanına, yere oturdu. Burada görmeyi beklemiyordu ancak tepki veremeyecek kadar tükenmiş hissetmesi şaşırmasını engellemişti. Kenarda gördüğü şişe yığınına baktı ve elindeki şarap şişesini yanındaki bedene uzattı.

Taeyong şişeyi parmakları arasına aldı ve beklemeden açtı. Birkaç yudum aldıktan sonra Mark'a uzattı ancak reddedildi. Mark içemezdi, neden şarap aldığını kendisi de bilmiyordu içmeyeceğini bildiği gibi.

Elinde çevirip durduğu telefonun kilidini açtı Taeyong. Birkaç tuşa bastıktan sonra bir şarkı doldurdu kulakları. Mark duyduğu melodiyle ezbere bildiği şarkının ağırlığı altında ezildi. Taeyong da gözünden akan bir damla yaşla yanındaki bedenin omzuna bıraktı kafasını, dudaklarını araladı.

"Hala hatırlıyorum, aralık ayının üçü.
Senin kazağını giymiştim, bende daha güzel durduğunu söyledin sende durduğundan.
Keşke senden ne kadar hoşlandığımı bilseydin.
Ama o yanından geçerken ben senin gözlerini izliyorum. "

Mark çok üzgündü. Kimsenin böyle bir şey hak etmediğini biliyordu ve şarkı sözleriyle de olsa anlamıştı Taeyong'un çok önceden öğrendiğini.
O da daha fazla dayanamadı ağırlığa, omuzları çöktü. Dik duruşu yok oldu ve omzundaki Taeyong'un kafasını yasladı kendi kafasını. Ağladığını sesindeki titremeden anlayabiliyordu. Sesi güzel olan birisine bu şarkıyı böyle titrek bir sesle söylettiği için kendisinden nefret etti bir kere daha. Jaehyun'dan nefret ettiğinden daha çok etti kendisinden.

"Taeyo-" dinlemek istemeyen Taeyong şarkıya devam ederek belli etti isteğini. Kısık sesi hüzün kokuyordu.

"Kırgın gözlerin ne güzel görünüyor, Mavi gökyüzünden daha parlak.
O seni büyüledi, ben ölürken."

Kuru bir hıçkırık ve sözlerin devamı.

"Neden beni öpesin ki? Yarısı kadar bile güzel değilim. "
Bir süre sözlere ara verdi ve kafasını kaldırıp Mark'ın gözlerine baktı. Sanki içini görmek bir şeylerden emin olmak istermiş gibi. Kırmızının koyu tonlarına ev sahipliği yapan gözbebekleri ve mor göz altları ile Taeyong dağılmış gözüküyordu ve Mark o an Donghyuck'tan çıkarken taradığı saçlarına, soğukta çatlamasınlar diye nemlendirici sürdüğü dudaklarına lanet etti. Taeyong'un karşısında yıkılmış bir şekilde gözlerine bakarak özellikle bu sözleri söylemesi kendi güzelliğine lanetler ettirdi.

Sözler devam etti akan birkaç satırın ardından.
"Ama ondan daha çok hoşlanıyorsun, keşke sen olsaydım."

Sözlerdeki değişikliği elbette fark etmişti Mark. Jaehyun'dan beklediği itirafı onun eski sevgilisinden almak kalbindeki parçaları un ufak etmeye yetmişti.

"Ama ben ondan nasıl nefret edebilirim? O bir melek." Dediğinde Taeyong gücü çekilmiş gibi hissediyordu. Mark'ın uzattığı dizlerine uzanmak geldi o an içinden, yaptı da. Ellerini kıvrılmış dizlere bacaklara koydu ve yatağını hazırlayan bir kedi gibi düz yatırdığı bacaklara bıraktı kafasını. Arkasını döndüğü bedeni önemsemeden gözlerini karşısında kalan merdivenlere çevirdi. Gördüğü bedenle de akıp giden şarkının son sözlerini söyledi onun duyduğunu bilerek.

"Ama ondan daha çok hoşlanıyorsun.
Keşke ben olsaydım."

Saçlarında gezinen Mark'ın elleriyle gözlerini kapattı, derin uykusuna daldı.



...

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.

اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.
No Talk Between Us | JaeMarkحيث تعيش القصص. اكتشف الآن