I Will Help

86 11 2
                                    

"Çocuklar, hazır işleyeceğimiz konuyu erkenden bitirmişken sizinle bazı şeyler hakkında konuşmak istiyorum. Mesela gitmeyi hedeflediğiniz üniversite gibi." Herkes söz hakkı alıp bir şeyler söylüyordu. Herkesin aklında bir üniversite vardı. "Hyunjin, senin aklında bir yer var mı?" Hyunjin başını yavaşça öğretmene çevirdi. "Bir üniversite veya her hangi başka bir hayalin var mı?" Hyunjin donmuş kalmış.

"Üniversite yok ama... Bir hedefim var." Herkes söylemesini bekler gibi bakıyordu. "Ş-şey... Ben... Biri şey oldu da... Ben ona..." Hyunjin bir türlü söylemiyordu. Söylemek istese bile söyleyemezdi. Seungmin'in hayali olduğunu söylese saçma olurdu. Tam olarak ne hedeflediğini o da bilmiyordu.

Çalan zil resmen hayatını kurtarmıştı. Üniversiteye gitme gibi bir düşüncesi bile yokken öğretmen bir şeyler zırvalamıştı. Ama Hyunjin sinirlenmemişti.

"Hayır kanka sende yani... İnsan 5-6 dakika tüm sınıfı bekletir mi?" Anında yanına gelen Jisung ile irkildi. "Ne ki hayalin? Biri dediğin kişi kim? Ah dur! Yoksa sonunda sen de mi aşık oldun!?" Hyunjin bir şey demek için ağzını açtı ama bir türlü bir şey diyemiyordu. "Hadi söyle!"

"Y-yok canım, ne aşkı?... Ben sadece..." Jisung merakla bakıyordu. "Acıktım, kantine gidiyorum." Jisung ofladı ve peşinden gitti.

~💓~

"Neydi o ya? Dangun Joseon, Gija Joseon, Buyeo... Off, sonra ne vardı?" Tarih dersinden işledikleri şeyleri hatırlamaya çalışıyordu Hyunjin. Aniden omzuna çarpıp yanına gelen kişiyle irkildi. 

"Gija Joseon, Wiman Joseon sonra Buyeo olacak. Hiç mi ders çalışmıyorsun?" Hyunjin başını iki yana salladı. "Ahh hadi ama... Sen de mi? Üniversite okuyabilseydim kesin harika bir şeyler başarırdım. Arkadaşlarımda hiç ders çalışmazdı. Yani aslında arkadaşım değil... Her neyse... Bundan sonra derslerine daha iyi ça-" Seungmin'in gözüne Hyunjin'in boynundaki garip kızarıklık takılmıştı. Hyunjin'in üzerine doğru gidince, Hyunjin duvara yapışmıştı. 

"H-hyung ne yapıyorsun?" Seungmin dikkatle kızarıklığa baktı. Elini oranın üstüne koydu. 

"Bu ne?" Hyunjin neyi sorduğunu anlamıştı.

"Hiç bir şey. Öyle yanlışlıkla olmu-" Seungmin sorgular gibi baktı.

"Burayı sanki... Biri... Yanlışlıkla olmuş bir şeye benzemiyor. Doğru söyle, okulda veya okuldan eve gelirken ne oldu?" Hyunjin bir şeyler uydurmaya çalışıyor gibiydi. "Bana doğruyu söyle. Burayı biri... Bak sesli söylemek istemiyorum. Kim yaptı?" O nasıl anlamıştı?

"Ben, tanımıyorum. Onlar sanırım, sarhoştu." Seungmin bıkkınlıkla nefes verdi.

"Bunu basit bir şeymiş gibi anlatmaz mısın? Neye benziyorlardı? Tipleri falan, nasıldı?"Hyunjin bir süre düşündü.

"Ben kaçmaya çalışırken hiç bir şey görmedim. Nereden hatırlayayım?" Seungmin sabır diledi ve bir süre öylece durdu. Biraz sonra eğilip tam kızarığın üzerine küçük bir öpücük bıraktı. Hyunjin ölecek gibi hissediyordu. Kalbi kendisine hiç yardım etmiyordu.

"Daha dikkatli olmalısın. Şimdi evine gir. Okul çıkışlarında etrafına bakınıp öyle yürümeye başla. Gittim ben." Hyunjin neden etrafına bakınmasını söylediğini bile sorgulamamıştı. Hala boynuna bırakılan tüy kadar hafif şeyin etkisindeydi. Çok huzurlu hissetmişti.

"Saçmalama Hyunjin!" Yanağına bir kaç kere tokatladı. Ardından evine girdi.

~💓~

"Minho ile barıştık ama tripli bana. Olsun trip olsun olacak şey." Jisung gülümsediğinde Hyunjin'de gülümsedi.

"Bir an asla barışmayacaksınız sandım!" Hyunjin sormak istediği şeyi şimdi sormazsa bir daha asla soramayabilirdi. "Jisung, ben bir şey soracağım..." Biraz çekiniyordu. "İnsan birini sevdiğini nasıl anlar?" Jisung gülümsedi.

"Eğer hiç bir zaman aklında çıkmıyorsa, sürekli onu mutlu etmenin yollarını düşünüyorsa, onu çok fazla özlüyorsa, en önemlilerinden biri de, o aklına geldiğinde gülümsüyorsa. Bunlar belirtilerinden bir kaç tanesi. Neden sordun ki?" Hyunjin hepsini yaptığını fark etti.

"H-hiç, öylesine..." Seungmin'e aşık olmuş olamazdı. Sırası değildi.

~💓~

"Seungmin hyung!" Hızlıca yanına gitti ve gülümsedi. "Nasılsın?"

"Eh, yani... Sen nasılsın?" Seungmin, Hyunjin gibi biri yanına aniden geldiğinde hiç irkilmiyordu.

"İyi gibiyim. Yani iyiyim... Öyle işte, biraz karışık. Ne yapıyorsun burada? Daha önce seni hiç bizim okulun önünde beklerken görmemiştim." Hyunjin aniden şaşırmıştı.

"Seni evine bırakmak için geldim." Hyunjin biraz şaşırmış, biraz utanmış, biraz da sevinmişti.

"Anladım... Teşekkür ederim. O olaydan abime bahsetmedin değil mi?" Seungmin eğilip Hyunjin'in boynuna baktı. O kızarıklık düne göre daha a gözüküyordu.

"Bahsetmedim. Adamları buldum, paketledim için rahat olsun." Hyunjin şaşırmıştı.

"Nasıl paketledin?" Şaşırmıştı, bunu yapmasını beklemiyordu.

"Boş ver sen. Ben sana bir şey soracağım. Sorunlarından kurtulmayı nasıl başarıyorsun? Ya da kurtulduktan sonra nasıl bu kadar mutlu ve güler yüzlü olabiliyorsun?" Hyunjin gülümsedi, bu içten gülümsemesi Seungmin'i çok etkiliyordu.

"Sorunlarımdan her zaman kurtulamıyorum. Onları yok sayıp rahatça yaşamayı tercih ediyorum. Ama kurtulduğum zaman şöyle oluyor; onların sadece insanların benim canımı sıkmak için ortaya çıkardığı şeyler olduğunu hatırlıyor ve onları yok sayıyorum. İkisi de aynı kapıya çıkıyor aslında. Böyle, pek bir şey yapmıyorum. Sen gerçekten mutlu olmak istersen, kimse seni üzemez." Hyunjin hepsini hevesle anlatırken Seungmin hepsini aklına kazıyordu. 

"Anladım..." Hala aklı karışıktı. Değişmek istediğinden emin değildi. Yıllardır böyle yaşıyordu ve bunu bozarsa... Biraz korkuyordu.

"Hyung, sana yardım edebilirim." Hyunjin'in anladığını tahmin etmişti. Ama bunu beklemiyordu. "İddiaya girelim. Eğer seni mutlu edersem çok yakın olacağız. Ama edemezsem sen ne istersen onu yapacağım. Hatta hayatından... Tamamen çıkmaya bile çalışırım, tamam mı?" Seungmin bunu istemediğini fark etti. O hayatından çıksın istemiyordu. Hem de hiç istemiyordu. Ama kabul etmişti.

~💓~💓~

Bölüm bu sefer biraz gecikti çünkü 2 tane daha yayınladım ve daha yayınlayacaklarım var, yani özür dilerim

Ama mümkün olduğunca erken atmaya çalışıyorum

Bye~

Blue Light Of Black Mirror || HyunminWhere stories live. Discover now