50.Bölüm-Final

4.7K 103 27
                                    

Bölüm şarkısı: " Haydi gel benimle ol"

Yazarın Ağzından :)

Genç kız heyecanlıydı her Genç kızın hayalinde ki Beyza gelinliği bugün giyiyordu. Bugün yeni bir sayfa açıyordu kendine daha güzel, daha temiz , daha acısız, hep mutlu olabileceği bir sayfa olacaktı bu. Ama işte ne olursa olsun ne kadar mutlu olursa olsun o bir yanında ki burukluk bütün benliği ile kendini belli ediyordu. Annesi babası olsaydı bu heyecanı onlarla yaşaya bilirdi, bu mutluluğu onlarla yaşaya bilirdi. Ne kadar etrafında onu seven insanlar olsa da annesinin ve babasının yokluğu ona göre on plandaydı. Mesela Dilek hanım ve Erol bey oğulları için çok mutlu ve çok heyecanlıydı. Onun da annesi ve babası yaşasaydı onlarda onun için heyecanlı ve mutlu olurlardı. Gerçeği herkes Güneşe bunun burukluğunu çekmemesi için uğraşıyorlar dı ama ne kolay ki acı her zaman kendini belli eder. Bazen unutun zannedersin ama acı hep kalbinde olur sonra anlarsın ki sen o acıya alışmışsın. Onunla nefes almaya alışmışsın. İşte bu çok kötü bir şeydi acı çeken insanlar acıya alışınca kendini iyi hisseder çünkü ne zaman birşey düşünse aklına gelmez. Ne zaman acınla ilgili düşünsen işte o zaman anlarsın ki  o acı ilk günkü gibi yayla aynı, aynı şekilde duruyor.

Odanın kapısı tıklanmadan şak diye açılınca korktu Genç kız kafasını hemen yastıktan kaldırıp kapıya yönelti. Karşısında ki Enes ona zevzek zevzek bakıyordu.

Enes: " Ayy sen hayla uyuyor musun? Senin salak kocan beni heyecandan uyutmadı lan kalk benim canımı sıkma. Sanki ben evleniyorum yedi saatir uyumuyorum ben senin haberin var mı? Yok."

Güneş: " Ne istiyorsun Enes?" Demişti Genç kız umursamadan o da gerçekten heyecanlıydı.

Enes: " Ananın am aaaaaa Güneş hiç yakışmıyor böyle kelimeler ağzına ayıp. Nasıl gelinsin sen ? Terbiyesiz!" Genç adam hemen u dönüşü yapmıştı bu u dönüşünü yapma sebebi ise kapıda onu dinleyen annesiydi eğer o küfürü tam bir şekilde etseydi. Düğünü bir ay sonraya ertelemek zorunda kalacaklardı. Çünkü Genç adam annesinden sağlam bir dayak yiyecekti. Ve kendini toparlaması en az bir ay sürerdi.

Ebru: " Enes ne rahatsız ediyorsun kızımı çık şu odadan !"Demişti sinirli bir şekilde Ebru hanım.

Enes: " ADALETİN BU MU DÜN-" Sözünü kesen şey ise Ebru hanımın ağzına sert bir şekilde vurmasıydı.

Ebru: " Allah'ım ben ne Günah işledim de sen bana bu öküzü verdin?"

Enes: " Aa Anne değerimi anladın sonunda sen acaba ne sevap işledin de Allah Beni sana verdi. Yani zor oluyor elbete bu kadar yakışıklı olmak ama önemli değil. Anamız için her şeyi yaparız!" Sonunda ise sesi aynı mahalleyi korumak için saat on iki de dışarıya çıkan keko gibi çıkmıştı.

Dilek: " Ne oluyor burda Sabah sabah?"

Enes: " Sabah mı saat sabahın yedisi ben bu saate uyuyordum. Acaba kıçımda kaçıncı pire uçuşuyor olurdu?" Dedi sanki birşey hesaplıyormuş gibi yaparak.

Dilek: " Hadi biz çıkalım kızım sen üstüne birşey giy de Deniz seni kuaföre götürsün." Der demez Hemen Enes atladı lafa.

Enes: " Katiyen olmaz Madem Düğün öncesi gelinlik görülmüyor gelinde görülmesin! Ben götüreceğim. İtiraz istemiyorum. Yenge sende giyin ben aşağıdayım. SAKIN BENİ BEKLETME HİÇ BEKLEYEMEM BEŞ DAKİKA İÇERİSİNDE AŞAĞIDA OL !" Diyip odadan çıkmıştı. Dilek hanım ve Ebru hanım da odadan çıkınca Genç kız ilk soğuk bir duşa girip, üstüne rahat birşeyler giyip aşağıya indi. Ona kapıda bekleyen Enesle birlikte kapıdan çıktı. Araba kuaföre doğru yol alırken Enes de eski komik sandığı ama aslında komik değilde sıkıcı olduğu anıları anlatıyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Nov 22, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kanatsız MelekWhere stories live. Discover now