Fazla zorlanmadan zaten yakınında olan dudaklara uzanan Yağız, Hazan'ı biraz daha çekerek yarı bedeninin üzerine uzanmasını sağladı.

Sifon sesinin ardından gelen su sesiyle kalkarak toparlanan Hazan, Yağız'a yaklaşıp endişeyle uyardı, "Yağız, hâlâ tam iyileşmedin. Tolga daha çocuk, senin dikkat etmen lazım, lütfen kendini kaptırıp unutma olur mu?"

Bir süre daha yatakta zaman geçirdikten sonra Hazan, kahvaltı için ne istediklerini sorarak ayaklandı.

Yarım saat sonra Yağız ve Tolga da aşağı inmiş, masaya oturmuşlardı. Yağız, istemedigini söylese de pancakelerin üzerine çikolata sürerek Tolga'ya ısrarla birkaç lokma yedirmiş ama hastalık yüzünden midesi bulanan çocuğun öğürmesiyle kucaklayıp lavaboya koşmuştu.

"1 saat olmadı dikkat et diyeli be adam..." Arkalarından Yağız'a sitem ederek koşan Hazan, "YAĞIZ KOŞMAA" diye bağırarak lavaboyu açıp ikisinin de girmesini sağladı.

Korkuyla ağlayan bedeni rahatlatmaya çalışan Yağız yavaşça minik karnı okşadı, "Korkma abicim, bişey yok... Kusabilirsin."

Yağız, yediği birkaç lokmayı da geri çıkaran küçük bedenin yüzünü yıkadıktan sonra Hazan gerirdiği havluyla yavaşça ıslak yüzü silip Yağız'a seslendi, "Hadi siz içeri geçin. Oturun biraz... Hadi bi'tanem."

Biraz sakinleştikten sonra Tolga'nın ilaçlarını içiren Yağız, çizgi film açıp dizindeki saçlarda elini gezdirirken telefonuna gelen mesajlara göz atıyordu. Hazan ise Fazilet ve Ece'yi arayıp durumu anlatmıştı. Fazilet, Sadık'ın Yağız'dan bahsettiğini söyleyip sadece bu kadar erken evlilik kararı almalarına gönlü razı gelmese de ucunda bir çocuk olduğundan birkaç haftaya İstanbul'a geleceklerini söyledi.
.

Çalan kapıyla Hazan, içeriye seslendi, "ben bakarııımm... Duygu!! Hoşgeldin gel,"
Duygu ve Ahmet heyecanla salona girip koltuktaki Yağız ve ayaktaki Hazan'a dönerek mutlulukla gülümsemeye başladılar, "Öğrendiniz mi?" Yağız ve Hazan birlikte sormuştu.

Duygu çantasından çıkardığı paketi yavaşça açıp içindeki tulumu çıkardı.
Tulum pembeydi, yani Duygu'nun bebeği kızdı. Yağız, büyükçe sevinip, dizindeki bedenin de kalkmasıyla Duygu'ya içtenlikle sarıldı. Ahmet'le de şakalaşıp gülüşmüşlerdi.

Hazan'ın ısrarıyla oturarak sohbetlerine devam ettiler. Duygu, Ece'nin nasıl olduğunu sorduğunda biraz gerilseler de Hazan iyi olduklarını annesinin evlilik kararını anlattı.

Ahmet, Yağız'a dönüp fısıldadı, "Abi kayınpeder zaten sıkıntı bir de cicikayınpeder... Allah sabır versin, şimdiden geçmiş olsun kardeşim."

Yağız bıkkınlıkla kızların sohbete daldığını kontrol edip Ahmet'e döndü, "Abi sorma ya, daha da beter haldeyim. Bizim iş baya karıştı..." Üstünkörü olayı anlatan Yağız ve Ahmet derince sohbete dalmıştı.

Yağız dizindeki başın kalkmasıyla küçük bedene dönmüş, o ise kulağına yaklaşıp susadığını söylemişti. Yağız elinden tutup mutfağa ilerlerken Hazan'a göz kırpıp işaret verdi.

Yağız ve Tolga'nın uzaklaşmasıyla Hazan, kısaca nikah mevzusundan bahsetti. Tolga'nın yanındayken evlat edinme konusundan bahsetmek istemediklerinden sadece düğünden konuşmalarını rica etti. Duygu çok sevinmiş ve böyle güzel bir şey yapmalarıyla gurur duyduğunu söylemişti.

Yağız ve Tolga'nın dönmesiyle düğün hakkında konuşmaya başladılar. İkisinin de çok fazla çevreleri olmadığından küçük bir kutlama şeklinde yapacaklardı. Birkaç haftaya Fazilet ve Ece gelecek, 1-2 aya herşey halledilecekti.

Yağız, sitemle Duygu'ya dert yanmıştı, "Duygu, Hazan'a birşey söyle, gelinlik giymeyeceğim diyor?" Duygu büyük tepkisiyle Hazan'a dönüp heyecanla konuşmaya başladı.

KALPWhere stories live. Discover now