Yağız tam geri çekilecekken Hazan Yağız'ın boynundaki elini gevşetmeyip biraz önce hafifçe gezindiği saçları biraz daha sıkı tutup kendine doğru itti. Bedenini kaydırarak vücudunu Yağız'ın vücuduna iyice yaklaştırıp tadına doyamadığı dudaklara sertçe kendini bastırdı. Bir süre oyalandı.

Yağız, Hazan'ın sevgilisiydi ve Hazan'ın şu an bazı şeylere(!) olan açlığını fark etmiş ve haklı bulmuştu. Ondan beklentisi olması çok doğal olmalıydı buna rağmen bu güne kadar Hazan bunu hiç sorun etmemişti. Hazan onun için bunca şey yaptıktan sonra Yağız daha fazla sorun çıkarmaması gerektiğini düşündü.

Yağız Hazan'a karşılık vermeye çalışıyordu ama acemiliği ve paniğiyle zorlanıyordu. Yine de Hazan'ın yüzündeki ellerinden birini omuzlarına indirip diğerini karşısındakinin yüzünde eğretice dolaştırdı.

Hazan, dudaklarını Yağız'ın teninden kaldırmadan boynuna doğru indirdi.

Boynundaki hisle Yağız'ın tüm kasları gerilmişti. Hazan'a oradan çekilmesini söylese onu utandıracaktı, bunu istemiyordu ama boynu da en olmaması gereken yerdi, istemeden bazı lanet şeyleri hatırlıyordu.

Bir süre Yağız'ın boynunda sertçe gezinen Hazan, omzunu giderek daha da sıkan elin artık canını acıtmasıyla transtan çıkmışçasına gözlerini araladı. Karşısındaki yüzün sıkıca kapattığı sağ gözünden akan yaşı görerek aniden kendini geri çekti.

Kendi gözlerinden de yaşlar akmaya başlamıştı, "Yağ- Yağız, iyi misin? Yağız, hayatım ben- ben özür dilerim, b-ben birden... bi'an boşta bulundum, özür dilerim Yağız, çok özür diler-im," son cümlesi hıçkırığıyla bölündü.

Yağız, Hazan'ın ayrılmasıyla yavaşça gözlerini açıp karşısında gözyaşlarıyla özür dileyen bedeni görerek, Hazan'ı yine böylesine suçlu hissettiren kendine de titreyen ve kasılan vücuduna da lanet etti.

Tekrar kapattığı gözleriyle derin bir nefes aldı, konuşurken çenesi titriyordu, "Hazan, senin bi' suçun yok, lütfen. Imh~ Suçlama kendini. Böyle böyle, yaşadıkça alışacağım. Imh~ Senin suçun yok," kasılan ve gerilen vücudu Yağız'ı fazla zorluyordu.

Hazan suçlulukla aceleyle kalkıp bir bardak su getirerek tereddütle Yağız'a yaklaştı. İçmesine yardım ederken Yağız'ın ne kadar kasıldığını fark etmiş, titreyen çenesinin bardağa vuruşunu hissetmişti.

Yağız, bir anda Hazan'ın elini ve bardağı itip geri çekildi, yerle buluşup parçalanan bardakla odasına koşarak kapıyı kilitledi.

Hazan artık tutamadığı hıçkırıklarıyla peşinden gitmiş, kapının arkasına oturmuştu, "Yağız, söz veriyorum sesimi çıkarmayacağım ama lütfen kapıyı aç. Yanında olmama izin ver... Yağız özür dilerim. Allah belamı versin," Son cümlesinde sesi acıyla çıkmıştı.

Yağız, Hazan'ın hıçkırıklarını duydukça ritmik olarak yumruk attığı dolaba daha sert vuruyor, kendinden nefret ediyordu, "Hazan, OLMAZ. Sana zarar veririm. Sana birşey yaparsam... eğer canını yakarsam kendimi asla affetmem. OLMAZ GİT..."

Yağız'ın hâlâ kendisini düşünüyor olmasının altında ezilen Hazan, kendine ettiği milyonuncu bedduayla kapının arkasına seslendi, "Yağız, ne istiyorsan yap bana, hakettim. Çok özür dilerim, lütfen aç kapıyı Yağız. Birşey olacak sana içeride lütfen aç..."

Yağız'ın midesi bulanıyordu. Birkaç kez öksürmüş ama bu öksürükler faydanın ötesine midesini daha çok bulandırmıştı. Öğürerek odanın banyosuna koştu.

Hazan sesleri duyuyor, neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yağız'ın öğürdüğünü duymuş, kapıya vurmuş ama cevap alamamıştı. Daha fazla dayanamayan Hazan, koşarak evden çıkıp yan dairenin kapısına art arda vurarak defalarca zile bastı.

KALPWhere stories live. Discover now