beni iyileştiriyor varlığın'

112 25 83
                                    

Medya : Kyuhyun - Aewol-ri

"Anne!" boğazı yanıyor, kırmızı-turuncu-sarı cümbüşü renkler görüşünü engelliyordu. Böylesine güzel renkler şu an neden kabusu çağrıştırıyordu? Neden birbirine karışan seslerde coşku değil korku vardı?

Gözyaşları yanaklarını ıslatırken belinden iteleyen ellere tutunmaya çalıştı. "Anne!" boğazı düğümleniyor, çıplak ayakları acıyordu. Annesinin eline tutunmak ve elleri arasında güvende olacağını hissetmek istiyordu ama o eller tutmak yerine iteliyordu. "Beni bırakma anne!" cılız sesi artık daha da duyulmaz bir hâle bürünürken kulaklarına ilişti annesinin cansız sesi. "Kaç Hoseok! Uzaklara kaç!"

***

"Hoseok! Hoseok, beni duyuyor musun?" suyun altında dakikalarca kalmışçasına derin bir nefes alıp yataktan sıçradı. Hızlı hızlı nefesler alıyor, bulunduğu ortamı anlamaya çalışıyordu.

Henüz hava karanlıktı fakat gün aydınlanmaya başladığının haberlerini veriyordu koyu karanlık açığa çalmaya başlarken. "Hoseok, iyi misin?" boş bakışları yanındaki bedeni bulduğunda sanki gece sarhoş olmuşçasına bulanıklaşmış anılarını hatırlamaya çalıştı.

Bir şeyler yemiş, biraz sohbet etmişlerdi sonra Jungkook yan odada kalacağını söyleyerek ayrılmıştı. "Hoseok bir şey söyle." Jungkook telaşla omuzlarını tutup sarsmak istiyordu ama böyle bir durumun onu daha da ürkütecek olmasından korkuyordu.

Ter içinde kalmış, fark etmese de gözlerinden yaşlar süzülen bedenin çığlıklarıydı buraya gelmesine sebep olan. Gecenin bir vakti ince duvarlar ardından duyduğu haykırışlar içini ürpertmişti. Hızla bir şeyler sayıklıyor sanki gördüğü rüyayı daha çok yaşıyormuşçasına bir şeylere tutunmaya çalışıyordu.

Jungkook hayatında ilk kez böyle bir çaresizlik gördüğünde ona yardım edememenin, ne yapacağını bilememenin yumrusunu boğazında hissetmişti. Kalbi titremişti sakin bir tınıyla ona seslenip saçlarını okşarken ve şimdi o boş bakışları görmek içindeki tedirginliği ikiye katlıyordu.

"B-be-be..." konuşmayı unutmuşçasına bir şeyler gevelemeye çalıştı Hoseok ama kelimeler dudaklarında asılı kalmış, dışarıya çıkmayı reddediyor gibiydi. Belki de kendisine tam olarak gelememenin verdiği o afallamayı tam olarak atamamıştı üzerinden.

Birden böyle şiddetli bir rüyaya nasıl sürüklendiğini anlamıyordu. Sıklıkla gördüğü rüyalar daha durgundu ama bu sanki tüm şiddetiyle o anı yaşıyormuş hissi yaratmıştı. O kırmızı-turuncu ve sarının mesken edindiği alevlerin sıcaklığını teninin her bir santiminde hissettiğini sanmasına sebep olacak kadar gerçekçiydi.

Jungkook ile olan kısa, hatta sadece soruda kalmış, cevaplanmamış o konuşma mıydı bilinçaltını böyle sarsan? "Kendini zorlama. Su iç." maşrapadaki suyu tasa boşalttı. Hoseok'un böyle bir durumda tası tutmakta zorlanacağını düşündüğü için dudaklarına uzattı ve bir iki yudum içmesini izledi.

Merak ediyor ve öğrenmeye can atıyordu ama aynı zamanda bunu irdelemesinin doğru olmayacağını biliyordu. Hoseok'u böyle dağılmış görmek neden bu kadar sarsılmasına neden olmuştu. Un ufak olmuş bir cam gibi hissediyordu.

Tası yavaşça yere koyup yanındaki bedenin omzuna elini yasladı. Kasılmış bedenin sırtını her sıvazlayışında elleri altında gevşediğine tanık olmak onu da rahatlatıyordu açıkçası.

"Üzgünüm." bir nefeste, yıllar sonra ilk kez konuşuyormuş gibi bir zorlanma ile ancak bir kelime döküldü dudaklarından. Yaşların yol çizdiği yanaklarında parmak uçlarını gezdirip oradan terlemiş saçlarına ilerledi.

white orchid :: HopekookWhere stories live. Discover now