White Orchid'in iyi niyeti'

361 34 57
                                    

Sıcak hava hiç cömert değildi. Ter damlaları yanaklarından aşağıya süzülürken geçtiği yerlerde tuzlu izler bırakıyordu ve her seferinde ince bluzunun koluyla oraları siliyordu. Bu artık sürekli tekrarlanan bir durum hâline geleli çok olmamıştı.

Burada tezgahının başında bekleyeli epey oluyordu ama güneşin tepeye yükseldiği anlar yeni sayılırdı. Saat kaçtı bilmiyordu ve henüz bir elinin parmağını geçebilecek kadar müşterisi bile olmamıştı.

White Orchid... Bu kasabanın ismi, geçmişinde barındırdığı saf, el değmemiş olarak nitelendirilen bir aşkın nişanesiydi.

Rivayete göre henüz kimsenin yaşamadığı, yeşilin en göze hitap eden tonlarına hakim bu alana herkesten uzakta bir aşk yaşamak isteyen iki sevgili gizlice gelirmiş. Geldikleri yer neresi bilinmez ama öldükleri yer burasıymış, birbirlerine sarılmış, kanlar içinde bulunan bu iki beden kasabanın ortasında, pazar tezgahlarını çevresine alan o koca çınarın altında yatıyormuş.

İnsanlar aşklarının saf ve eşsizliği hakkında nasıl bir çıkarımda bulunmuş bilmiyordu. Sonuçta nereden geldikleri bile bilinmeyen aslında buraya yabancı iki genç değiller miydi? Yine de insanların inanmak istedikleri o peri masalları gibiydi. Belki de inanmak istedikleri peri masallarını gerçeğe dökmek onlar için zor olmamıştı.

Bu rivayet ve saf aşk hikayelerine ek olarak zengin ve eşsiz bir kasabaydı White Orchid. Hâlâ yeşilinden ve güzelliğinden bir şey kaybetmemiş, meydanının kalabalığı ile insanın içine coşku yükleyen bu kasabaya her gelişinde tazelenmiş hissederdi.

Bir hafta kaldığı bu kasabada bahçesinde yetiştirdiklerini, ürettiği peyniri, yoğurdu satar ve geçimini de bu şekilde sağlardı.

Hoseok, uzun zamandır toplasan 15 evi bulunan bir köyde bir başına yaşıyordu. Geçmişi hatırlamak istemeyeceği acılara ev sahipliği yapıyordu ve istemsizce her gece tek başına yaşadığı o evde ne zaman yatağına girse, gözlerini kapatsa çığlıklar duyuyordu.

Annesinin o acı ve yalvaran sesi kulaklarına kazınmış o günü her zaman tüm tazeliğiyle hatırlamasına sebep oluyordu. Ama insan alışıyordu. Unutamadığın şeye alışır ve onunla yaşamayı öğrenirdin.

Yanağından çenesine ve oradan da boynuna doğru bir ter damlası daha süzüldüğünde hiçbir bıkkınlık belirtisi göstermeden sildi.

White Orchid cömert ama aynı zamanda acımasız bir şehirdi. Diğer pazar tezgahlarındaki çalışanlara kayıyordu bakışları. Kimisinin çehresine yansımış yorgunluğu, kimisinin yanında getirdiği bebeği kavurucu sıcağa dayanamamış ağlıyordu ve zengin halk başka kasabalardan veya belki de kendi halkının fakir kesiminden oluşan bu koca çınarın altındaki pazar tezgahlarının yanından onlara bakmaya tenezzül dahi göstermeden geçip gidiyordu.

Annesi ağlayan çocuğunu susturmaya çalışırken yüzünde bir tebessüm belirdi. Ağlamasına değildi gülümsemesi. Ailesine dair küçük anı kırıntıları aklına doluyordu.

İnsanların telaşı, birbirine karışan sesler... Hoseok bazen herkesi ve her şeyi, oluşan o kargaşanın dışından izliyormuş gibi hissediyordu. Bakışları pazar tezgahları kalktığı zaman akşam eğlencelerinin merkezi olan meydanda geziniyordu.

"Bakar mısınız?" arkasından, hatta oldukça yakınından gelen sesle irkilip hızla döndüğünde sadece birkaç santim uzağındaki genç bir yüzle karşılaştı.

Tahmini 20'li yaşlarının başında birisiydi. Pürüzsüz teninde yanağında ufak bir yara izi vardı sanki bu pürüzsüzlüğe inat onu bozmak ister gibi. Kahverengi tutamları da sıcak havadan nasibini almış ve tane tane, ıslak bir şekilde alnına doğru dağılmıştı.

white orchid :: HopekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin