16 - Papatya Çayı

Start from the beginning
                                    

        Walter, başını öne geri salladıktan sonra çayından bir yudum aldı.

"Ben üç kardeşin ortancasıyım. Kız kardeşimin adı Andrea (Boğazında ki hüzün kız kardeşinin adını söylerken sesini titretti.) ve ablam Octavia. Phoneix'te hastalık baş göstermeye başladığında Annem hariç hepimiz evde televziyonda yapılan hastalık hakkında canlı yayınları izliyorduk. Birde James vardı. Octavia'nın gerizekalı erkek arkadaşı.

Annem hastanede çalışıyordu ve onunla konuşmuştuk. Çok fazla hasta olduğunu ve merak etmememiz gerektiğini söyledi. -boğazında ki yumruyu yuttu - Konuşmadan daha yarım saat geçmeden o ülke genelinde ki lalet elektrik kesiği oldu. Babam telaşlanmaya başlamıştı ve Octavia'yı alıp hastaneye gitmeyi planlıyordu. Başımızda James'ın durmasını istedi. Octavia ile dışarı - o cehenneme gittiklerinde Andrea, James ve ben kaldık. " 

        Shayna duraksadı. Anlatmalıydı, ya anlatıcaktı yada içi içini yemeye devam edecekti. Kısa süreli sessizlikten sonra devam etti. "Üç gün boyunca bekledik. Üçüncü günün sonunda ise, askeri uçaklar caddelere Napalm bombası atmaya başladı."

     Walter, Shayna'nın sulanan  gözlerini fark etti. Boğazında ki keder Shayna'nın konuşmasını engelliyor gibiydi. 

"Belki-"

"Hayır Walter. Hastane Phoneix in tam göbeğindeydi. " Yine o sinir bozucu sessizlik mum ışığı ile aydınlanan kulübeyi sardı. 

        "Yiyecek stoğumuz bittiği zaman dışarı çıkmaya karar verdik. Andrea, benden iki yaş küçük olmasına rağmen daha cesurdu. Uzun uğraşlar sonucu James'ı hastaneye gitmeye ikna ettik. Gittiğimizde hastaneden geriye tek kalan... Cesetler ve yıkılmış dev bir binaydı. Şehrin göbeğine kadar gelmiştik. Her yer ölü kaynıyordu. Her yer. Şehrin dışına çıkmayı düşündük. Ama- Her yerdelerdi. Etrafımızı sarmışlardı ve üzerimize geliyorlardı. O anda Nate'in şöförlüğünü yaptığı, kocaman Land Cruiser, ölüleri ezerek bize yardım etmek için üzerimize geliyordu. Dev araç önümüzde durunca arkamda ki Andrea'nın çığlığı kulaklarımı sağır ediyordu." 

        Walter, genç kadının gözünde biriken yaşları fark ediyordu. "Dikkatimizi o araca vermiştik arkamızdan gelen sürüyü fark edememiştik. Yürüyenlerden birisi..." Shayna Flint, gözlerini yumdu ve gözünde biriken bir damla yaş yavaşça yanağından kaydı ve o güzel dudaklarından düşüp, papatya çayının içine karıştı.

"...Andrea'nın boynunu ısırırken onu kendime çekmek istedim. Ama James izin vermedi." Yine sessizlik oluştu. Walter ne söyleyeceğini düşünüyordu. Shayna, mum ışığında parlayan esmer yüzüne akan yaşları sildikten sonra devam etti. "Daha sonra James'da Nate gibi bir manyak oldu. Octavia'yı gerçekten sevdiğini düşünüyordum. Grupta ki yiyecek karşılığında kendini satan kaltaklarla birlikte olduğunu fark ettiğimden beri onu her gördüğümde miğdem bulanıyordu. Kendimi iyice yalnız hissediyordum. Devamını biliyorsun zaten." Walter söylemesi gereken cümleleri toparlamaya çalışıyordu. Shayna dizlerini gögüsüne çekti. Cenin pozisyonu almıştı. Boğazında ki hıçkırıkla beraber konuşmaya başladı.  "Andera, Octavia, Babam.... Hepsi benim yüzümden öldü. Babama ve Octavia'ya.... gitmemeleri için yalvarabilirdim. Andrea içinse daha dikkatli olmam gerekirdi... Hepsi benim hatam." 

        Walter, Emily'nin kafasının altına sırt çantasını yerleştirip Shayna'nın karşısında dizlerinin üzerine oturdu. "Hayır Shayna, kendini suçlamaya başlarsan bundan  asla kurtulamazssın. Sakın kendine bunu yapma." 

        Genç kadın, yüzünü dizlerinin üzerinde ki kollarının arasına gömdü. Hıçkırıkları boğuk boğuk geliyordu. "Ne önemi var... Sonuçta yalnız kaldım." 

Walter sağ elini Shayna'nın omzuna koydu. "Bunu daha öncede konuşmuştuk Shayna... Ben.. Emily.. buradayız. Yalnız değilsin... Tek değilsin." 

        Shayna, göz yaşlarını siyah hırkasının koluna sildi. Kafasını kaldırdı, Walter, Shayna'nın gözünde ki yaşlardan dolayı parlayan, kahverengi gözlerine bakıyordu. Gözlerinin çok güzel olduğunu yeni fark etmişti. Belki ilk defa bu kadar yakından bakıyordu Walter.

"Biz bir aileyiz...Shayna" 

        Shayna burnunu çekti. Gözlerini her kırptığında, tuzlu göz yaşları çırpınarak yanaklarına, ordanda dudaklarına düşüyordu. Walter, Shayna'nın dudaklarında biriken göz yaşlarını baş parmağı ile silmeyi düşündü. Ama Shayna tekrardan yüzünü kazağının koluyla temizledi. Sırtını kulübenin ahşap duvardından ayırdı ve Walter'a sıkıca sarıldı.

        Walter, neredeyse üç saat önce üzerinde yatan ve iç organlarının sıcaklığı ile kendisini boncuk boncuk terleten zombinin sıcaklığını hatırladı. Evet o zombinin organları, Walter'ı terletecek kadar sıcaktı. 

        Ama Shayna'nın sarılması kadar değildi.

Welcome to Zombie EarthWhere stories live. Discover now