9. Bölüm

8 0 0
                                    

Fırat: Baba Mardin nereden çıktı Allah aşkına?
Mehmet Bey: Ne demek Mardin nereden çıktı? Ne bekliyordun oğlum gelin kızımı burada bırakıp Mardin'e gidecek halimiz yok ya.
Fırat: Baba Ela'yı burada bırakıp gitmeyeceğiz tabii ki ama Mardin'e neden geliyoruz? Sonuçta benim İstanbul'da bir hayatım var.
Mehmet Bey: Bundan sonra Mardin'de yaşayacaksınız. Benim yanımda.
Fırat: Ya neden neden? Bugüne kadar senin yanında mıydık sanki?
Mehmet Bey: Ulen eşşoğlueşşek kendin diyorsun bugüne kadar senin yanında mıydık diye. Evet değildiniz. Ama artık benim dizimin dibinde olacaksınız.
Meriç:Şey babacığım bölüyorum ama dizimin dibinde olacaksınız derken abimle Ela'dan bahsettin herhalde değil mi. Yani benlik bir şey yok.
Mehmet Bey: Hayır paşam sen de geliyorsun Mardin'e. Sen zaten iyice hayırsız oldun. Abin en azından arada bir halimizi hatırımızı sormak için arıyor. Ama sen anca paran bitince ara.
Rukiye Hanım: Kazım Allah aşkına bir şey yap. Adamlar kızımı Mardin'e götürmek istiyor Kazım.
Kazım Bey: Mehmet Bey ne yaptınız ettiniz kızımla oğlunuzu zorla evlendirdiniz ama kızımı alıp da benden ayırmanıza müsaade etmem.
Mehmet Bey: Dünürüm iyi diyorsun hoş diyorsun da ben senden müsaade istemedim ki. Senin kızın artık bir Değirmenci. Yani o artık bizim ailemizden birisi. O yüzden gelinim Mardin'e,yeni ailesinin yanına gelecek.
Kazım Bey: Benim kızımın bir tane ailesi var zaten Mehmet Bey. Değirmenci mevzusuna gelince, kızım resmi olarak sizin soyadınızı taşıyor olsa da o sizden birisi değil. O bir Gökalp. O benim kızım. Yani onun hayatıyla ilgili kararları siz değil ben veririm.
Mehmet Bey: Öyle mi?
Kazım Bey: Öyle.
Mehmet Bey: Benim adım Mehmet Reşat Değirmenci. Eğer gelin kızım bizimle Mardin'e gelecek diyorsam ge-le-cek.

45 dakika sonra...

Allah'ın eşkiyaları, zorba herifler nefret ediyorum hepinizden. Ne günah işledim de bedelini bu kadar ağır ödüyorum acaba? Resmen adam kafamıza silah dayadı ya. Öldürecekti bizi psikopat herif. Dışarıdan bakıldığında tonton bir dede gibi gözükse de içinde resmen bir psikopat var. Soyumuzu kurutur bunlar.

Şu an bilin bakalım ne yapıyorum? Valiz hazırlıyorum. Akşam sevgili eşim, kaynım ve kayınpederimle birlikte Mardin'e gidiyoruz. Çünkü kayınpederim beyefendi öyle istiyor. Ne yapacağım ben orada tek başıma bu eşkiyaların arasında ya? Evden mi kaçsam acaba? O zaman bulurlar beni. En fazla nereye gidebilirim ki zaten Barış dışında? El mecbur canımı sevdiğim için valizimi hazırlamaktan başka çarem yoktu. Salonda beni bekliyorlardı. Valizimi kapattıktan sonra kaplumbağa hızıyla salona doğru yürüdüm. Ama evimiz küçük bir apartman dairesi olduğu için odamdan salona gitmek en uzun 47 saniye sürüyordu.

Mehmet Bey:Gelin kızım da hazır olduğuna göre gidebiliriz artık.
Kazım Bey: Ela bırak şu elindeki valizi odana git. Benden kızımı alamazsınız Mehmet Bey.
Mehmet Bey: Dünür sen de ne inatçı çıktın. Evlenmelerine müsaade etmem dedikten sonra ne olduğunu hatırlatmama gerek var mı? Bence yok. Hadi gelin kızım vedalaş ailenle son kez.
Ela:Son kez ne demek ya? Bir daha ailemi göremeyecek miyim?
Fırat: Ya bakma sen babama. Hadi vedalaş ailenle.

Annem, babam,abim ve yengemle vedalaştıktan sonra arkamdan ağlayan anneme tekrar sarıldım ve sonra ben de ağlamamak için bir an önce evden çıktım. Valizimi elime alıp inecekken Fırat "Ver ben taşıyayım" falan demişti ama aslan gibi kızdım ben kendi valizimi kendim taşırdım.

Fırat benim valizimi yerleştirirken arkamızdaki arabaya binecek olan Mehmet Bey ve Meriç'e baktım.
Meriç: Ya baba geç işte yan tarafa sen çok yavaş kullanıyorsun.
Mehmet Bey:Sus len eşşek sıpası. Canımı sokakta bulmadım ben. Senin kullandığın arabaya binmem. Ben kullanacağım.
Meriç:Ya neden baba? Her gün araba kullanıyorum kaç kere kaza yaptım Allah aşkına?
Mehmet Bey: Vallaha bilemiyorum. Oğlumun İstanbul'da neler yaptığını o kadar bilmiyorum ki kaza yapsan da duymam herhalde. Öldüğünde belki öğreniriz.
Meriç:Tövbe tövbe ya baba ben saatlerce sıkılırım, kaza falan da yapmam. Neden kullandırtmıyorsun arabayı?
Mehmet Bey: Hayvan eti yemiş. Sen zıkkım içiyorsun görüyorum o internette. Müsaade eder miyim ben öyle araba kullanmana. Yanında ben yokken ne yaparsan yap. Benim yanımda kullanma araba.
Meriç: Ya baba Allah aşkına ben zaten bütün gün yanındaydım. Alkol falan almadım ki.
Mehmet Bey: Olsun kalmıştır vücudunda bir yerlerinde o senin. Geç yan tarafa.

Meriç'in uzun uğraşları bir işe yaramamış sonuç olarak tabii ki babasını ikna edememişti.

Fırat: Tamam hadi gidebiliriz.
Başımla onaylayıp Fırat'ın yanına oturdum. 10 dakika boyunca hiç konuşmamıştık ama sesizliği Fırat bozdu.
Fırat:Babamın son kez falan dediğine bakma sen. Yani evlendik ama tabii ki ailenle görüşmene engel olmam. Böyle bir hakkım yok zaten. İstersen her gün İzmir'e gelip aileni görebilirsin. Onlar da gelirler.
Ela:Baban çok değişik bir insan. İlla her dediği olacak. Hep böyle miydi?
Fırat:Evet hep böyleydi. Zaten 18 yaşımda üniversite için babamdan kaçmak için gitmiştim İstanbul'a. Çok zor bir insandır. Okuyacağım bölüme bile karıştı. Ama sesimi çıkarmadım. Yeter ki uzağa gideyim de ne olursa olsun dedim. Şimdi de kürkçü dükkanına geri dönüyorum.
Ela: Allah yardımcınız olsun gerçekten.
Fırat:Allah senin de yardımcın olsun karıcığım.
Ela:Sağol. Fırat bir şey soracağım.
Fırat: Sor.
Ela: İstanbul'da bir hayatım var dedin. Ne yapıyorsun İstanbul'da?
Fırat:12 senedir İstanbul'dayım ben. Mimarlık okudum İstanbul Teknik Üniversite'sinde. Mezun olunca devlet atamasını beklemeden babamın yardımıyla ofis açtım kendime. Staj yaparken zaten az çok işi öğrenmiştim. Zamanla çevre de edinince hızlıca büyüdüm. Şimdi bir mimarlık şirketim var. 6 sene gibi kısa bir sürede Türkiye'nin en büyük mimarlık şirketlerinden birine sahip oldum. Şimdi de güzel bir hayatım var.
Ela: 6 senede nasıl bu kadar büyüdü ki şirketin? Yani bu kadar sürede mümkün değil.
Fırat: Kolay olmadı tabii. Gece gündüz çalıştım. Hala da çalışıyorum ama şikayetçi değilim. Ne de olsa zafere giden yolda çekilen çile kutsaldır.
Ela: Hiç mi bir hayatın yok? Yani sadece şirket mi var iş hayatı dışında bir şey yapmıyor musun?
Fırat: Yani çok çalışmaktan vaktim olmuyor genelde. Bir günde 4-5 saat uyusam bile bana yetiyor. Yani öyle eğlence,gezip tozma falan yok benim hayatımda.
Ela:E o zaman ne için bu kadar çalışıyorsun? Sürekli çalışıyorsun çok başarılısın çok para kazanıyorsun ama ne için?
Fırat:Yani hiç düşünmedim. Çalışırsam,başarılı olursam her şeyi yapabilirim diye düşünmüştüm. O yüzden bu kadar çalışıyorum zaten.
Ela: iyi de o kadar çok çalışıyorsun ki istediklerini yapabilecek bir vaktin bile yok. 4-5 saat uykuyu bile çok görüyorsun kendine. Robot gibi yaşıyorsun. Bazen insan olduğumuzu hatırlamamız lazım.
Fırat:Robot mu? Ben senin gibi düşünmüyorum. Başarı her kapıyı açar. Senin bir hedefin yok mu?
Ela: Var. Mimar olmak istiyorum. Daha doğrusu istiyordum. 10 dakika öncesine kadar. Ben senin gibi yaşayamam.
Fırat: Gerçekten mi? Benim yerimde olmak isteyen binlerce insan var.
Ela: Ben o binlerce insandan biri değilim. Ben daha mütevazı bir hayat istiyorum. Şirket sahibi olmasam da olur. Bir şirkette çalışsam,her ay düzenli olarak maaşımı alsam yeter. Umarım bir gün istediğim şirkette çalışabilirim.
Fırat:Hangi şirkette çalışmak istiyorsun? Var mı istediğin bir yer?
Ela: Evet var. Ben JasArt'ta çalışmak istiyorum.
Dediğim şeyle kıkırdadı.
Ela: Ne oldu neden gülüyorsun? Beni orada işe almazlar mı?
Fırat:Yok canım alırlar. Neden almasınlar?
Ela:Neden güldün o zaman? Sen tanıyor musun JasArt'ın sahibini? Hani çok başarılı bir mimarsın ya tanırsın herhalde.
Fırat:Tanıyorum tanıyorum. Çok yakınız kendisiyle.
Ela:Ben de tanışmayı çok istiyorum. Şirketi araştırdım aslında ama şirketin sahibiyle ilgili çok az bilgi var. Yani hep şirket JasArt olarak yazıyor dergilerde sadece. Şirketin sahibinin soyismini bile bilmiyorum. Sadece adı Osman'mış o kadar. Onu da tesadüfen duymuştum bir yerde. Gerçek adı ne adamın peki?
Fırat:Fırat... Fırat Osman Değirmenci.

Dil YarasıWhere stories live. Discover now