8. Bölüm: Işık Saçan Kabus

Bắt đầu từ đầu
                                    

Bir adım daha,
Ve bir adım daha.

Elimi boşluğa uzattığım an sanki saydam bir şeye dokunmuş gibiydim, duvar gibi bir şeydi, elimi daha çok yaklaştırdığımda avuç içlerimden beyaz ışık süzüldü. Boğazım yanıyordu resmen, şimşek gibi etrafa dağılan beyaz ışıklar ormanın içine sığındı. Elimi ileriye ittirdim saydam duvar yarılmış gibi oldu, kendimi ileriye attığımda arkadan biri pelerinimden tutup çekti!
Elim duvardan ayrıldı ve sert bir şekilde toprağa düştüm. Elim karıncalanmıştı, hareket dahi edemiyordum, uyuşmuş elim pelerinime değdiğinde ıslak bir şey hissettim, garip çünkü biraz yırtılmıştı. Saçlarımı görüş açımı kapatmıştı, yüzümü ekşitip sırt üstü döndüm ve başımı hafifçe yukarıya kaldırdım. Korkuyla geriye doğru süründüm! Beni nasıl buldu? Korkudan çenem titriyordu, önümde gözlerini bana dikmiş beyaz bir kurt duruyordu! Bir kurdun aksine daha büyük ve iriydi, bu oydu!

"Loxias?" dedim korkulu titrek sesimle.

Kurt, hırladı ve üzerime doğru bir adım attı. Ağzından akan salyalar toprağa doğru akıyordu.

Gözleri yoğun bir sarıya bürünmüştü, karanlıkta bile parıldayan iki ateş böceği gibiydi. Kurt ileriye bir adım attığı an ayağa fırladım ve iki elimi birbirine vurup

"luminocke!" diye bağırdım.

Sarıp sarmalayan ışık dalgaları kurdun üzerine atıldı ve kurt başını çevirerek yüzünü döndü. Işık o kadar yoğundu ki gözlerimi kısarak büyüye odaklandım. Parmaklarımdan akıp giden büyü elimi kaşındırıyordu.
Tüm vücudum titriyordu resmen yapmış olduğum en güçlü büyülerden biriydi. En sonunda ışık yavaş yavaş söndü ve göğsümün ortasında toplanıp yok oldu. Büyüyü içime çekip bakışlarımı kurda çevirdim, kurt yerde yatıyordu.

Gözleri aralanmıştı, sarı gözleri üzerimden ayrılmıyordu. Sonra göz bebekleri arkaya doğru gitti ve gözlerini yumdu. Vücudu küçülüyor, tüyleri yavaşça derisinin altında iniyordu. Burnu içe doğu gidip küçüldü. Ve en sonunda sarı saçları çıkmaya başladı. Loxias yerde çıplak bir şekilde bayındı. Kol ve ayakları çamur içinde kalmıştı.
Pelerinimi çıkarıp yanına doğru adım attım. Üzerine örtüp onu kavradığım gibi ayağa kaldırdım ve eve doğru götürdüm.
Çok ağır ve terliydi, eve getirene kadar bayılacakmış gibi oldum. Loxias'ı yere yatırdım ve ıslak bir bezi alıp alnının üzerine koydum. Başımı ters yöne çevirdim ve pelerin ile üzerini tamamen örtüm. Buraya neden gelmişti, nasıl gelmişti?
Köprüyü ben yıktığım hâlde buraya nasıl gelebildiğini anlamış değildim. Ya Victor'da gelmiş ise?

Tedirgin bir şekilde ayağa kalktım ve yanan beş mumdan üçünü söndürdüm, daha sonra sandalyeye oturup başımı masanın üzerinde koyup uyumaya çalıştım.

Tam uykuya dalmak üzereydim ki bir sesle hızla başımı kaldırdım! Loxias uyunmak üzereydi, gözleri hafiften açılıyordu. En sonunda gözleri açıldı ve etrafa sakinlikle baktı. Sonra bakışları bana döndüğünde yüzünde gergin bir ifade belirdi. Gözlerini kısarak bana pürdikkat bakıyordu, bedenim yavaş yavaş uyuşmaya başlıyordu. En sonunda dudakları aralandı ve konuşmaya başladı.

"Burası neresi?" dedi,

"Gelmemen gerek bir yerdesin," dedim derin nefes alarak.

Tek kaşını kaldırıp bana anlamsız bir bakış attı.

"Buraya neden geldin Loxias?" dedim keskin bir şekilde.

Alnındaki bezi alıp bir köşeye bıraktı. Yüzü ifadesizdi, pelerini bel kısmına örtü ve ayağa kalktı. Ayakları zeminde çamur lekesi bırakıyordu.
En sonunda karşımdaki sandalyeye oturup terli saçlarını karıştırıp sarı gözlerini üzerime dikti.

KARANLIĞA SIĞINAN IŞIK (DÜZENLENİYOR)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ