I remember

303 50 38
                                    

"Yurt dışından geldiğimi biliyorsun demek" dedi Felix heyecanlı bir ses tonuyla.

Hyunjin sesindeki heyecanı farketmişti. Gözlerine takıldı gözleri. Sanki içinde koca bir galaksiyi barındırıyormuş gibi parlıyordu. "Bir insan nasıl bu kadar güzel olabilir" diye geçirdi içinden. Minik elleriyle, güneş doğuyormuş gibi hissettiren gülüşüyle, yürürken dalganan ipeksi saçlarıyla bir sanat eseri gibi duruyordu. Hyunjin baktıkça içinin titrediğini hissediyordu. Midesinden kalbine uçuşan kelebekleri durduramıyordu. Durdurmak bile istemiyordu zaten.

"Tabi biliyorum" dedi hafif bir gülüş ile. Çekmemişti gözlerini gözlerinden.

Felix'te çekmedi. İnceledi biraz karşısındaki çocuğu. Hyunjin'in bakışlarında ki hayranlığı yakalamıştı. Güzel hissetirdi bu Felix'e. Bakmaya devam etti. Hyunjin bakışlarıyla sanki ruhuna ulaşıyordu. Kapılmış gibi hissetti Felix.

"Hey çocuklar" ikiside duyduğu sesle bakışlarını birbirlerinden çekmişti. Onlara doğru gelen Chris'e bakıyorlardı.

"Chan hyung!" diye seslendi Hyunjin. Felix birden Chan ismini garipsedi ama doğal olarak korede bu ismi kullanacaklarını düşündü. Kendisi memleketlerinde hep Chris ismini kullanırdı. İkisi yavaş yavaş yaklaşınca Felix sordu "Ne yapıyorsun burada hyung?"

"Minho ve Jisung ile kafede buluşacaktım. Sizi görmem iyi oldu. İsterseniz sizde benimle gelin, Felix'i onlarla tanıştırırım hem de"

İkiside birbirine bakıp kafasıyla onayladıktan sonra Chris'in peşine takıldı.

Çok güzel bir mekana gelmişlerdi. Eski bir yer gibi duruyordu. Etrafına yerleştirilmiş çiçekler, bitkiler ile hoş bir havası vardı. Ağaçların içinden geçirilmiş minik ışıklar ile loş ama romantik bir ortam sağlanmıştı.

Bahçede oturmuş iki kişi vardı. Çift gibi gözüküyorlardı. Chris otururken felixi göstererek konuştu "Felix. Hani sürekli bahsettiğim çocukluk arkadaşım var ya. Buraya taşındı demiştim. O."

Jisung ve Minho ayaklanıp selam verdiler, kendilerini tanıttılar. Hyunjin çoktan oturmuştu. Felix'te tanışma faslı bitince hemen yanındaki sandalyeye oturdu.

Yiyecek bir şeyler sipariş ederken Minho konuştu.

"Anlaşılan Hyunjin ile çoktan tanışmışsın."

Felix hemen cevap vermedi. Küçük bir "evet" çıktı ağzından.

Hyunjin kafasını menüden kaldırıp Minho'ya yalancı bir gülümseme sundu. "Aslında hala tanışıyoruz" biraz durup devam etti "randevu gibi düşün."

Bir anda masadaki tüm gözler Hyunjin'i bulmuştu. Hyunjin dediği şeyi saniyeler sonra fark etsede hemen toparladı. "Yani, arkadaş anlamında... hani biriyle yakın arkadaş olmak için buluşmak gibi."

Kimse inanmasa da -kendi bile- fazla üstelemediler. Jisung konuştu bu sefer. "Hyunjin ile anlaşmak biraz zordur. Umarım başarılı olursun" dedi Felix'e doğru hafif bir kıkırtı ile. Fakat Hyunjin'in "sırası mı şimdi" bakışlarını fark ettiği için susmayı tercih etti.

Yemekler gelmiş, herkes yemeklerini yerken hoş bir sohbet dönüyordu masada. Felix düşündüğünden daha fazla keyif alıyordu. Arada Hyunjin'in bakışlarını üstünde hissediyor, ona doğru baktığı anda kafasını başka yöne çevirmesini komik buluyordu. Ama bir yandan da onu izlemeye devam ediyordu. Chris'in konuşmasıyla daldığı manzaradan çekti gözlerini.

"Neredeyse iki yıl oluyor ha" dedi gülümseyerek. "Daha dün gibi hatırlıyorum birbirinize sataşarak flörtleşmenizi."

Dedikleriyle Minho ve Jisung utangaç bir kahkaha atmış, birbirlerine duygu dolu bakışlar atmıştı. Jisung hemen hemen her seferinde anlattığı o şeyi anlatıyordu şimdi. "Resmen ruh ikiziyiz, doğum lekelerimiz bile aynı yerde! Mükemmel değil mi?"

Another Love | HyunlixWhere stories live. Discover now