Mavi ip

314 58 84
                                    

"Dejavu gibi."

Ne diyeceğini bilemedi Hyunjin. Olduğu yerde tamamen Felix'e dönmüş sadece bakıyordu. Yavaşça konuşmaya başladı "Dejavu mu?"

"Evet. Sanki daha önce yaşanmış bir an gibiydi."

"Bilmiyorum, ismi her ne ise çok garip hissettiriyor. Belki de sadece birbirimizi başkalarına benzettik"

Felix bir an için bakışlarını başka yöne çevirdi. "Belki" diye düşündü. Belki öyleydi. Ama içinde hala garip bir boşluk vardı. Sanki yıllardır oradaymış ama onu görünce o boşluğu fark etmiş gibi.

"Sanırım haklısın" dedi ve yavaşça lavabodan çıktı.

Okulun bitiş zili çalana kadar birbirlerine hiç bakmadılar. Hyunjin onun hakkında ki şeyleri merak ediyordu ama ona sormak istemiyordu. Onunla göz göze gelince içini bir hüzün kaplıyordu.

Chris geldi aklına. Felix'in ilk günü olmasına rağmen gayet yakın görünüyorlardı. Ona sormaya karar verdi. Okul çıkışında gördüğü gibi yanına koştu.

"Hyung selam. Sana bir şey soracağım"

"Selam Hyunjin, dinliyorum?"

"Yeni gelen çocuk, Felix. Onu nereden tanıyorsun?"

İmalı bir şekilde gülümsedi Chris. Hyunjin anlam veremedi ama bir şey dememeyi tercih etti.

"Avusturalya'dan çocukluk arkadaşım o benim. Çok yakınızdır."

Hyunjin bir şey demedi. Chris daha fazla bilgi beklediğini düşünerek devam etti.

"Ben Koreye taşınınca o da gelmek istedi. Burayı seviyor."

"Anladım" dedi sakince Hyunjin. "Teşekkürler"

Chris'in cevap vermesini beklemeden ilerledi. Evinin olduğu sokağa girdiğinde kaldırımda oturan Felix'i gördü. Sarı saçlarıyla gün ışığına benziyordu. "Sunshine" dedi içinden. "Sana böyle sesleneceğim."

Düşüncelerinin içinden çıkıp yanına gidip oturdu.

"Ne yapıyorsun burada"

Felix biraz geç farketti geldiğini. İrkildi Hyunjin'in sesiyle.

"Anahtarı almamışım, ailemi bekliyorum." dedi gülümseyerek Felix.

Hyunjin'in dudağı kıvrıldı. Hafif bir gülüşle "istersen açabilirim, elim yatkındır"

"Elim yatkındır."

İkiside aynı anda söyledikleri cümle ile birbirlerine döndü hızlıca.

"Ne?" Dedi Hyunjin yüzündeki şaşkın ifadeyle.

"Sanki.. sanki bu cümleyi biliyordum ve sonunu getirdim." diyerek bakışlarını taşlara çevirdi Felix.

Uzun bir sessizlik oldu aralarında. İkiside konuşmaya korkuyor gibiydi. Sessizliği Hyunjin bozdu.

"Buraya mı taşındınız?"

"Evet"

"Ben de şurada oturuyorum" dedi karşı binayı göstererek. "İstersen arkadaş olabiliriz." Aslında bunu sormayı düşünmüyordu ama birden ağzından çıkıverdi.

Felix Hyunjin'in bu söylediğiyle gülümsedi. Çok masum gelmişti bu soru ona. Söyleyende hoş gözükmüştü gözüne ama buna takılmamayı seçti.

"Oluruz tabi" dedi gülümseyerek.

"O zaman bundan sonra sana sunshine diyeceğim"

Felix gülümsemesine şaşkınlık ekleyerek ona döndü, "neden" der gibiydi.

"Gün ışığına benziyorsun çünkü. İnsanların gününü aydınlatacak kadar güzelsin."

Felix kızarmamak için ellerini yanağına koydu. Güldü. "Güzelmiş" diyebildi sadece. Tekrar bir sessizlik çöktü ortama. Bu sefer bu sessizliği Felix bozmaya karar verdi. Cebinden telefonunu çıkarıp uzattı.

"Numaranı kaydetmek istersen.."

Hemen aldı telefonu Hyunjin. Hızlıca numarasını girip kendini kaydetti. "Akşam çaldıracağım" dedi Felix onlara yaklaşan ailesini izleyerek.

Hyunjin Felix'e ve ailesine kısa bir baş selamı verdikten sonra kendi evine geçti. Ailesi ile yemek yedikten sonra saatin akşam 9'u geçtiğini fark etti. Hemen odasına çekilip telefonunu izlemeye başladı. Felix'te hissetmiş gibi anında aramıştı. Hemen telefonu açıp kulağına götürdü.

"Selam sunshine"

"Selam" dedi Felix kıkırdayarak. Hyunjin'in ona samimi davranmasından cesaret toplayıp sormak istediğini sordu.

"Yarın okul yok. Yürüyüş yapmak ister misin?"

Hyunjin bu anı bekliyormuş gibi anında "olur" dedi.

Yarın buluşacakları saati konuşup kapattılar. Hyunjin telefonu kenara koydu ve gülümseyerek gözlerini kapadı.

"HEY! SANA SÖYLEDİM. ONDAN VAZGEÇ!"

"NASIL YAPABİLİRİM? ONU SEVİYORUM!"

"BİR ERKEĞE NASIL AŞIK OLABİLİRSİN?. BÖYLE BİR ŞEY MÜMKÜN DEĞİL. YA ONDAN VAZGEÇERSİN YA DA ONUN SENDEN VAZGEÇMESİNİ SAĞLARIM"

"Bize asla dokunamayacaksın. Aramızdaki hiç bir şeyi yıkamayacaksın." Dedi sakin bir sesle genç. Gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle silip kapıdan çıktı.

Uzun bir sokakta koşuyordu. Birinin yanına koşuyordu. Bulanık gördüğü biri vardı karşısında, koşarak sarıldı.

"Seni özledim" dedi karşısındaki küçük bedene sarılırken.

"Yine tartıştınız değil mi" dedi bulanık olan kişi. Geri çekilerek ekledi " onların sana zarar vermesinden korkuyorum. Bunun böyle ilerleyemeyeceğini biliyorsun"

"Hayır" dedi uzun boylu çocuk. "Hayır, seni hiç bir zaman bırakmayacağım. Cebinden hafif kalın bir ip çıkardı. Mavi bir ip. Bileğine doladı karşısındaki çocuğun. "Bu bizim şans ipimiz. Bize şans getirecek. Ölsek ve yeniden doğsak bile bu ip bizi birleştirecek"

Güldü bulanık olan çocuk " basit bir ip mi?" 

"Basit değil. Diğer yaşantımızda seni bu ipten tanıyacağım. Göreceksin." Diyerek kendi bileğinede bir tane taktı. Kafasını kaldırıp devam etti "Seni seviyorum Y-"

Yatağında sıçrayarak uyandı Hyunjin. Alarmın çaldığını fark ederek saate baktı. Saat neredeyse öğlen 12 olmuştu. Yanaklarındaki ıslaklığı fark etti. Koşarak lavabodaki aynaya baktı. Gördüğü rüyayı çok net hatırlamasa bile mavi ipi çok net hatırlıyordu. Bir yerde daha görmüştü bu ipi. "Düşün" dedi kendi kendine. Ellerini lavaboya yaslayarak gözlerini kapadı. Aklına gelen görüntüyle gözlerini kocaman açtı. Felix'in ellerini yanağına koyduğu anda görmüştü bu ipi bileğinde.

Aynada kendi yansımasına bakarken "bu neydi şimdi?" diye düşündü.

"Bir anı gibiydi"

...
Lütfen batırmamış olayım. Sonu hiç içime sinmedi siz ne düşünüyorsunuz 26 okuyucum :(
Hata görürseniz lütfen yorumlarda belirtin, bol bol yorum yapıp oy verin:((((
İyi okumalar <3

Another Love | HyunlixWhere stories live. Discover now