1

427 35 32
                                    

1.BÖLÜM

Yatağımdan pencereye atılan taş sesiyle kalktım.Penceremi kırıp geçen bu cismin taş olmadığını saçtığı göz kamaştıran ışıktan anladım.Kimin attığını görmek için yavaşça pencereden dışarı baktığımda tek gördüğüm ağacın üzerinde odama doğru bakan bir güvercindi.Işık saçan topu elime aldığımda yaydığı ışık nedeniyle gözlerimi kısarak yanındaki kağıdı çektim.

"Bu küre seni geçmişe gönderecek.Gittiğin yerde sadece 30 gün durabilirsin.Ordaki bir gün,burdaki bir saniyeye eşit."

Yazan çok saçmaydı,biri benimle oyun oynuyordu olmalıydı.Arkadaşlarım şu sıralar eşek şakalarını aşırıya kaçırıyordu.Küreye dikkatle bakarken kürenin patlamak üzere olduğunu gördüm.Küre tam ışığını daha çok yayarak patlamaya yakınken panikle küreyi yere fırlattım.Artık bunun bir şaka olmadığının farkına varmıştım,neydi bu?

Yere fırlattığımda gelen patlama sesiyle korkuyla yatağımdan hızla kalktım ve gördüğüm şeyin sadece bir rüya olduğunu anladım.Bir oh çekip masamdaki sudan birkaç yudum alıp tekrar masaya koyarak ardından çalar saatimi susturdum.Ensemi kaşıyarak odamın kapısını açtığımda odamın tam karşısındaki mutfakta annem yemek yapıyordu.

Annemin kıyafetleri dikkatimi çekti,1900lerde yaşayan,televizyondaki o eski kadınlar gibi giyiniyordu.

"Neden böyle kıyafetler giyiyorsun?" diye sordum gülerek.Tanrı bilir,yine neye özenip eski köye yeni adet getirmişlerdi.

"Her zaman böyle giyiniyorum ya oğlum.Git kardeşlerini ve babanı çağır,yemek hazır."

Annem yine izlediği dizilerle kafayı bozmuştu,bense gidip onları uykularından kaldırıp azar işitecektim.

"17 yaşında koca çocuğu ve 40 yaşındaki adamı neden ben kaldırıyorum?"

Annem kaşlarını çatınca mızmızlanarak kardeşimin odasına girdim.
"Ben uyurken mi evi bu kadar değiştirdiler ki?"diye düşündüm.Odada bariz değişiklikler vardı.Öncesinde elektronik gitar,posterler ve mangalarla dolu bir odaydı aptal kardeşimin odası.Bir günde vintage takılacakları kimin aklına gelirdi ki?
Tekrardan garipliklerini umursamayarak kardeşimi uyandırmak için yorganını üzerinden çektim.Bunu sırf sinir olması için hergün rutin olarak yapıyordum.O da sinir olup daha çok yapmam için beni teşvik ediyordu.

Kardeşimin dış görünüşündeki değişiklik bende artık gerçekten merak uyandırmaya başlamıştı.

"Ne ara saçlarını kestirdin Kai?Sarı saçların nerde?"

Kai gözlerini ovuşturarak uykulu uykulu cevap verdi:

"Saçlarımı kestirmedim.Ayrıca hangi sarı saçlarım?bu ülkede sarı saça sahip kimse yok."

"Ne demek yok?Kore'de saçlarını sarıya boyayan çok kişi var.Mesela Cl,Somin,Rosè,Sana..."

"Dediğin isimlerin hiçbirini tanımıyorum ve Kore dediğin yerin neresi olduğunu da bilmiyorum."diyerek yatış pozisyonunu değiştirdi.

"Ne demek bilmiyorum?Kore'de yaşadığının ve Koreli olduğunun farkında değil misin?"

"Sabah sabah başını bir yerlere vurdun herhalde.Burası doğup büyüdüğün yer:Mensen."

Ellerimi belime koyarak güldüm:
"Mensen? Kafasını çarpan ben değilim bence."

Kardeşimle uğraşmayı bırakıp odanın kapısına ilerlediğimde duyacağı bir şekilde "Korece konuşmasaydın gece gördüğüm rüya yüzünden sana inanabilirdim." dedim.

"Korece konuşmuyoruz ki zaten.Nesi var?"dedi ben odadan çıkınca Kai.Kapıdan onun kendi kendine söylenmelerini dinlediğimde şaka yapmadığına emin oluyordum.Şaka yapıyor olsa gülmeden duramazdı o.Kapıyı dinlemeye devam ettim.Kendi kendine sesli konuşan bir kardeşe sahip olunca insan...
"Gece gördüm dediği rüyanın etkisinde kalmış bence."

Babam kapıyı dinlediğimi fark edince bana seslendi.Nerdeyse refleksle küfür edecektim ki ağzımdan çıkmadı cümle.

"Odayı mı dinliyordun?Çok ayıp."dedi ve güldü babam.Kendisi defalarca yapardı bunu oysa.

"Hakkımda konuşuyordu sanırım."

Babamla beraber masaya oturduk.Annemin yemekleri her zamankinden daha farklıydı.Bu kadar farklılık normal değildi.

Kai uykusundan arınıp masaya oturduğunda onun da yemeklerdi farklılığı fark etmesi için içimden dua ediyordum.

"Yemekler her zamankinden bile daha iyi görünüyor anne."

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.Her zamankinden daha mı iyi?Nesi iyiydi bunların?Eğer yıllarca aç kalıp ardından bu yemekleri bulan birisi olsaydım sadece bulduğum için üzülürdüm.Bu yemekleri yiyeceğimi düşünmüyorlardı herhalde.

"Bence dışarıdan fast food falan sipariş edelim."dedim yüzümü ekşiterek.

Tüm aile sessizce garipseyerek bana bakarken Kai sessizliği bozdu:
"Bugün çok garip davranıyorsun,kes artık ve yemeğini ye."

"Asıl garip davranan sizsiniz.Evi bile baştan aşağıya değiştirmişsiniz."

Kimse beni umursamadı ve yemeklerini yemeye devam etti.Bana oyun oynayamacayak kadar ciddi görünüyorlardı.Dediğim gibi, özellikle Kai asla gülmeden duramazdı.Masadaki uzun süren sessizlikten sonra okula gitmek için hazırlanmaya başladım.Belki hiç olmazsa arkadaşlarımla kafa dağıtırdım.Çantamı açtığımda kendi ders kitaplarım yoktu.Müfredat bile aynı değildi.Tarih kitabında tarih dersinde işlediğimiz konular yoktu.Ders kitaplarımdan,çantama kadar nasıl bu kadar her şeyin değiştiğini düşünürken aklıma gece gördüğüm rüya geldi.
"Yok be canım,alt tarafı bir rüya." diye düşünürken yavaşca duvardaki takvime baktım.

"5 Aralık 1947"

Dream Sphere/YeonBin ✓Where stories live. Discover now