karanlık bir gecede küçük umut ışığı

2.8K 102 31
                                    

Gece geç bir saatte işten çıktıktan sonra görmüştüm onu. Sahilin önünde ki devasa kayalarda oturuyor, dirseklerini dizlerine yaslamış seyrediyordu durgun denizi.

Onun bir kaç defa okulda olan büyük kavgalarda görmüştüm. Unutulması zor yüz hatlarına ve imaja sahipti. Fakat kişiliği içler acısıydı.

Okulda bazen rastladığım kadarıyla insanlarla dalga geçmeyi, içmeyi ve kavgalardan zevk alıyordu.

Koridorda alkol aldığına bile şahit olmuştum. Onu uyarmak istemiştim o an. Fakat beni tersleyeceğini biliyordum. Bu yüzden burnumu sokmamıştım.

Onunla okulda ilk karşılaştığım zamanlarda pek farkında olmasam da aslında ondan delicesine hoşlanmaya başlamıştım.

Lanet olsun ki duygularımı dizginleyemiyordum. Duygularımı dizginlemek istiyordum. Ondan hoşlanmak istemiyordum.

Çünkü eğer bunu öğrenirse canım çok acırdı. Beni aşağılar ve herkesin önünde küçük düşmem için elinden geleni yapardı.

Hatta belki bunun tam tersi davranırdı. Benimle yalandan bir ilişki yürütüp daha sonra beni yüzüstü bırakırdı.

Düşüncelerimden arınıp bir süre onu izledim arkasından. Biraz daha yaklaştım ona. Ardından tam arkasında ki devasa kayaya bağdaş kurarak oturdum.

Denizi izlemekten başka bir şey yapmadık bir süre. O denizi seyrederken bende onun heybetli ve geniş omuzlarını seyrettim.

"Daha ne kadar beni izleyeceksin?" Zar zor duyabildiğim cümlesiyle olduğum yere çivilendim. Onunla ilgilendiğimi anlamıştı. Lanet olsun ki b planım yoktu.

Turuncuya kaçan ve hafif dalgalı olan saçlarını eliyle dağıttı biraz. Ben de bunu izlerken mest oluyordum.

Ardından sorduğu soruya nihayet cevap vermeyi akıl edebilmiştim. "Bana mı dedin?"

Anlamazlıktan gelmiştim fakat o bunu anlayacak kadar kurnazdı. "Gördüğün gibi başka kimse yok." Dedi bana dönmeden.

Cidden de ikimizden başka kimse yoktu. "Seni izlemiyordum, denizi seyrediyordum."

"Neden arkama oturmuş seyrediyorsun? Bir sürü boş kaya var." Ne demem gerektiğini bilmiyordum.

Ardından ayağa kalktı. Ellerini gri eşofmanının ceblerine soktu ve yavaşça arkasına döndü.

Hayır! Beni bu halimle göremezdi. İşten yorgun döndüğüm için gözlerim kızarık ve yüzüm bitkindi. Ellerimi yüzüme sper edip başımı yere eğdim.

Ardından kalın botlarının çıkardığı sesten tamamen bana döndüğünü anlamıştım. "Ellerini yüzünden çek." Ayrıca evet çok ukalaydı.

"Olmaz." diyerek başımı sağa sola salladım. Ardından az sonra omuzlarıma dökülen kıvırcık saçlarımda bir hareketlenme hissettim. Aman tanrım! O saçlarıma dokunuyordu!

"Ne yapıyorsun?" Dedim hâlâ ellerim yüzümdeyken. "Saçlarına dokunuyorum." Diyerek yumuşak bir şekilde yanıtladı.

"Seni tanıyorum." Dedi sonra. Ne? Refleks olarak ellerimi yüzümden çekip kafamı yüzüne çevirdiğimde aramızda çok az bir boşluk vardı. Neredeyse burunlarımız değecekti.

Yüzünde hoşnut bir ifade vardı sanki. O benimle alay mı ediyordu? Ne yaptığımı sonradan anladığımda kendime lanet ederek yüzümü saklayacaktım ki kemikli ve büyük ellerini çeneme çıkarıp yüzümü tekrar yüzüne yaklaştırdı.

Şu an bu kadar sıcaklamam normal miydi? "Bırak." Dedim sakin bir şekilde. Tek kaşını kaldırdı ve gülümsedi. "Bana aşıksın değil mi?" Hayır, bunu anlamaması gerekiyordu.

Endişeli bir şekilde gülümsedim. "Hayır, sana aşık falan değilim. Hatta kim olduğunu bile bilmiyorum."

"Öyle mi?" Dedi alayla kaşlarını kaldırarak. "Oysa ki okulda sürekli karşılaşıyoruz." Ya ben çok aptaldım, ya da o çok kurnazdı.

"Bana karşı ilgin olduğunu biliyorum. Sınıftaki arkadaşın söyledi." Tüm sınıf ona aşık olduğumu biliyordu zaten. Bu yüzden bunu söyleyenin kim olduğunu fazla karıştırmayacaktım.

"Ayrıca ben de sana aşığım."

günahkâr aşık,, berk + aybike Where stories live. Discover now